Çanakkale On Sekiz Mert Üniversitesi (ÇOMÜ) Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Harun Baytekin, Türkiye’deki tarımsal üretimi değerlendirdi.
 
Türkiye’de tarımsal üretimin ve tarım alanlarının ciddi boyutta azaldığını aktaran Prof. Dr. Baytekin, azalış sebepleri arasında; üretim araçlarının maliyetindeki artış, köyden şehre göç gibi sebepleri saydı.  Baytekin, hali hazırda az sayıda bulunan çiftçinin, fahiş fiyat farkını dengelemesinin önemini ve arz-talep dalgalanmasını dikkate alması gerektiğinin altını çizdi.
 
44 MİLYON DEKAR ARAZİ ÜRETİM DIŞI KALDI
“Türkiye’de tarım azalıyor” diyerek sözlerine başlayan Baytekin, “En son istatistiklere göre 44 milyon dekar arazi üretim dışında kaldı. Bu rakama nadas alanları dâhil değil. Türkiye’de her yıl 50 milyon dekar alan da nadasa bırakılıyor. Orta ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde nadas alanlarını da mercimek, nohut, fiğ ve bezelye gibi baklagillerle üretimde tutmak mümkün. Ekim alanlarındaki azalış üretime de yansıyor” dedi.
 
BUĞDAY İTHALATI, FİYATLARI DÜŞÜRÜYOR
Üretim araçlarındaki fiyat artışı ve maliyetlerin çok yüksek olmasının dışında; köy nüfusunun, şehre göç etmesi nedeniyle ekim alanlarının boş kaldığını bu sebeple yirmi yıl öncesine kadar buğday ihraç eden Türkiye’nin 2020 yılında buğdayı dahi ithal ettiğini belirten Prof. Dr. Baytekin, “Türkiye, 2020 yılında 10 milyon ton buğday ithal etti. Türk insanının temel gıdası ekmeğin hammaddesi dahi ithal ediliyor. Buğday ithalatı, fiyatları düşürüyor. Son on yılda buğday ekim alanı 20 milyon dekar azaldı. 1990’lı yıllara kadar Kuzey Amerika’ya mercimek ve nohut ihraç eden Türkiye, aynı bölgeden yıllardır mercimek ve nohut ithal ediyor. Ekim alanlarındaki azalışların kökeninde üretim maliyetlerinin artışı, ürün satış fiyatlarının düşük oluşu yatıyor. Türkiye yıl boyu hububat ve bakliyat ithal ediyor. Özellikle hasat döneminde yapılan ithalatlar, çiftçinin ürününü değerinde satamamasına neden oluyor. Ekim alanlarındaki azalışın ikinci önemli nedeni, kırsal nüfusun yaşlanması ve gençlerin şehirlere göç etmesidir. Taşımalı eğitim, gençleri şehirlere göç ettirmiş, asgari ücretle çalışmak zorunda bırakmıştır. Genç nüfusun göçü, tarla satışlarını artırmış, el değiştiren araziler boş kalmaya başlamıştır” diyerek Türkiye’deki üretimin son durumu hakkında bilgi verdi.
 
“BOZULMA RİSKİ SEBEBİYLE FİYATLAR YÜKSEK TUTULUYOR”
Türkiye’de tarla ile tezgâh arasındaki fahiş fiyat farkları eskiden beri en önemli sorunlardan biri olduğunu aktaran Baytekin, “Burada sebze ve meyve hallerinde oluşmuş yapı etkili oluyor. Komisyoncular taze sebze ve meyvede bozulma riskleri nedeniyle satış fiyatlarını yüksek tutuyorlar. Aynı şekilde manav ve süper marketler de bozulma risklerini dikkate alarak fiyatları yükseltiyorlar” dedi.
 
ÇİFÇİLER ÖRGÜTLENMELİ
Tarladan tüketiciye ulaşıncaya kadar oluşan zincir içerisinde bulunan nakliye, hamaliye, vergi ve benzeri masrafların da neredeyse ürünün alış fiyatına denk geldiğini ileten Baytekin, çiftçiler tarafından yapılacak olan bir örgütlenmeyle fahiş fiyat farkının düşürülebileceğini söyledi. Baytekin, “Üretici elinde fiyat düşüşleri üretimde dalgalanmalara neden oluyor. Zincir marketler üreticiden doğrudan tedarik yoluna gitmeye başladı. Bunun çiftçi tarafında örgütlenme oluşur ise tarla ve tezgâh arasında oluşan fahiş fiyat farkları düşer. Fahiş fiyat farklarının önüne geçecek önemli yollardan biri de, doğrudan satış organizasyonlarının oluşturulmasıdır. Belediyeler bu konuda üretici ve üretici örgütleri için sürekli satış noktaları tahsis edebilir” ifadelerini kullandı.
 
ARZ VE TALEP DENGESİZLİKLERİ, DALGALANMALARA SEBEP OLUYOR
Fiyatı yükselen bir ürünün ertesi yıl daha fazla ekildiğini, bu sefer de toplama maliyetini çıkaramayacak fiyat düşüşlerinin ortaya çıktığını söyleyen Baytekin, “Enflasyon hesaplarında kullanılan çok sayıda gıda ürünü bulunuyor. Arz ve talep dengesizlikleri, sebze ve meyve fiyatlarında büyük dalgalanmalara neden oluyor. Mevsim dışı üretilen ürünlerin fiyatları, mevsiminde üretilenlerin altında kalabiliyor. Normal şartlarda seralarda yetiştirilen ürünlerin, üretim maliyetleri daha yüksektir. Türkiye uzun süredir enflasyonla mücadele kapsamında ithalat kozunu oynuyor. Pazarda fiyatı artan ürünü ithal ederek fiyatları düşürmeye çalışıyor. Oysa ekonominin en temel kurallarından biri, fiyatı artan ürün daha çok üretilir, pazarda arzı artar ve denge oluşur. Düzensiz yapılan ithalatlar üreticiyi yıllardır zarara uğratıyor. İthalatçılar ve başka ülkelerin çiftçileri kazanırken Türk çiftçisi yıllardır kaybediyor. Bunun en önemli kanıtı da çiftçi borçlarının 150 milyarı aşması ve Banka ve Tarım Kredi Kooperatifleri tarafından başlatılan haciz uygulamalarıdır” şeklinde konuştu.
 
Sevi Gözay UĞURLU