Özellikle pandemi döneminde daha çok dikkat edilmeye başlanan beslenme, kişilerin hayatında önemli bir yer tutmaya devam ediyor. Sağlıklı ve doğal beslenmek, bağışıklığı arttırmaya yönelik besinler almanın önemine daha çok varıldığı son dönemleri değerlendiren Beslenme ve Diyet Uzmanı Begüm Kuran, toplumsal en önemli sağlık sorunlarından birinin geçirgen bağırsak sendromu olduğunu belirtti.
 
Beslenme ve Diyet Uzmanı Begüm Kuran, koronavirüs salgını ile birlikte kişilerin beslenmesine daha çok dikkat etmeye başladığını dile getirerek, bağışıklık sisteminin beslenme ile paralel ilerlediğini fark ettiğini dile getirdi. Kuran, “Kendi ekip kendi biçme işlemi artacak diye düşünüyorum. Hem bu dönemde yaşadığımız depremler, pandemiye neden olan salgın hastalıkların bitmeyeceğine, devam edeceğine yönelik haberlerden dolayı insanların hep bahçeli evlere taşınması, işe gitmedikçe aktivite olsun diye kendini toprağa vermesi kendi ürünü kendi yetiştirmeye çalışma gibi bir durum ortaya çıkarmaya başladı. Bununla beraber internette çeşitli sitelerden organik unlar, organik bitki unları, bitki sütleri, organik gıdalar alınmaya başlandı. Doğal gıda ve iyi tarım ürünlerine yönelme artacak” diye konuştu.
 
Kuran, araştırmaların Türkiye’deki toplumsal bir sağlık sorununa işaret ettiğini söyleyerek, geçirgen bağırsak sendromu ile ilgili bilgi verdi. “Geçirgen bağırsak sendromu olan bir bireyin zaten yediği içtiği gıdalardaki vitamin ve mineralleri ememediği yeteri kadar iyi tarımla üretilmedikleri için sebzelerin ve meyvelerin eskisi oranında vitamin ve minerallere sahip olmadığı ortaya çıktı” diyen Kuran
 “Yani bir portakaldan 75 mg C vitamini alıyorken şu anda 15 mg C vitamini alıyoruz. İhtiyacımız olan 75 mg, o zaman bizim 5 tane portakal yememiz lazım.  Kaldı ki bu da karaciğerde trigliserid yükselmesi, karaciğer yağlanması, karın bölgesi yağlanmasına sebep oluyor. O halde elimizdeki besinlerle alabildiğimiz kadarını almaya çalışarak iyi tarım ürünlerinden seçerek. Üstünü besin takviyeleriyle tamamlamak en doğrusu. Önce bu un, şeker, kazein, lektin, laktoz bunların kesildiği foksiyonel bir beslenme programıyla bağırsak geçirgenliği tamir edilmeli. Mide asiditesi istenilen dozaja getirilmeli yani yediğimiz içtiğimiz gıdalar bize sağlık verecek pozisyona gelmeli. Bütün toksinler vücuttan uzaklaştırılmalı. Zaten bu süreçte insanlar normal diyete göre inanılmaz hızlı şekilde kilo veriyorlar. Bütün bedenimizi yediğimiz içtiğimiz her şeyden faydalanabilir pozisyona soktuysak eğer, takviye almamıza gerek yok. Besinlerden sağlayalım deyip bu sefer Akdeniz tip model konvansiyonel diyet tipine geçebiliriz” ifadelerini kullandı.
 
“UN VE ŞEKERİ HAYATIMIZDAN BU SÜREÇ İÇİNDE ÇIKARTMAMIZ LAZIM”
Besin takviyeleri konusunda da açıklamalarda bulunan Uzman Begüm Kuran, “Kan değerlerine göre ölçüm yapılması en güzeli aslında. Kişide kişiye göre değişir. Çünkü biz en basitinden B12’yi hepimiz biliyoruz. B12’nin normalde kanda en az 800 olmasını istiyoruz. Kardiyovasküler hastalık riski teşkil etmeyen bireylerde bu değer hep 100- 300 civarında düşük bir değer. Bu yüzden B12 değerini 800’e tamamlamak için takviye kullanmalıyız. Fakat kişinin kardiyovasküler anlamda bir takım problemleri varsa B12 değerleri 1300 seviyesinde olan kişide B12 takviyesinin kesinlikle kullanılmaması gerekiyor. Çünkü binin üzerindeki B12 de zararlı. 800-1000 bandında bir B12’ye sahip olmamız lazım, hiçbir hastalığa yakalanmamamız için. Mutlaka kan testine bakmak gerekiyor. Kesinlikle un ve şekeri hayatımızdan bu süreç içinde çıkartmamız lazım. Çünkü bu zamana kadar zaten hava kirliliğinden, besin kirliliğinden kaynaklı, stres faktörüyle beraber, bağırsak geçirgenliği ve mide asit sıvısının azalması söz konusu. Yediğimiz içtiğimiz ne varsa vitamin ve mineralleri istediğimiz dozajda alamıyoruz. Bağışıklık sistemimizde toksinler yükselmiş durumda. Bazı gıdaların geometrik yapısı bu toksinlerle çok benzer. Vücut onları aldığımız zaman toksin girdi vücuda diyerek onu atmaya çalışırken kendi organlarına saldırmaya başlıyor” dedi.
 
“BETAİN DENİLEN MADDE MİDEYİ SARAR VE KORUR”
Kuran, beslenme konusunda tavsiyelerde de bulunarak şunları söyledi: ‘’Kuru bakliyatın, ekmeğin makarnanın olmadığı daha çok koyu yeşil yapraklı sebzelerin olduğu bir beslenme. Zaten yapılan çalışmalarda hayvansal kaynaklı kalsiyumun kemik bileşimini bozduğu ama bitkisel kaynaklı kalsiyumun kemik bileşimine sağlık kattığı ortaya çıkarılmış. O yüzden kalsiyumu koyu yeşil yapraklı sebzelerden alacağız. Midenin korunması için bol bol pancar tüketmeyi tavsiye ediyorum. Gündüz midenin asidik bir yapıya sahip olması lazım ki yediğimiz içtiğimiz şeyler en küçük yapı taşına kadar parçalansın ve emilim gerçekleşsin. Çünkü eğer mide koruyucu kullanıyorsak midenin asit sıvısını bazik hale getirmiş oluruz. Yani besinler parçalanamaz pozisyona gelir. Mideden çıktıktan sonra sindirim işlemi salgılanmaz emilim işlemi yapılır bağırsakta. Parça büyükse zaten yıllarca yanlış uygulamalar nedeniyle azalmış olan vitamin ve mineraller iyice emilemez duruma gelir. O nedenle önce mide Ph’ımızı yükseltmemiz lazım, gastrit, reflü olsak bile. Gastrit reflüyse bir kişi bu mide asidinin mideye zarar vermemesi için haşlanmış pancar tüketimine ağırlık vermesi gerekir. Çünkü pancarın içerisindeki betain denilen madde mideyi sarar ve korur. Asidin mideye zarar vermesini engeller. Yemekten önce ev yapımı en fazla 3 aylık elma sirkesinin içilmesi yemekten hemen önce ya da yemek arasında su içilmemesi mide asit Ph’ımızı istediğimiz düzeyde tutmak için önemli şeylerdir.”
 
Gülçin AKIN