Küresel Isınma, atmosfere salınan gazların neden olduğu düşünülen sera etkisinin sonucunda,

Küresel Isınma, atmosfere salınan gazların neden olduğu düşünülen sera etkisinin sonucunda, Dünya üzerinde yıl boyunca kara, deniz ve havada ölçülen ortalama sıcaklıklarda görülen artışa verilen isimdir. Her ne kadar bu ısınmanın uzun süredir devam ettiği belirtilse de son dönemde oldukça hız kazandığı da vurgulanıyor. Bu ısınmanın temelinde ise fosil yakıtların kullanımı olduğu belirtiliyor. Sera etkisi kömür, petrol, doğal gaz gibi fosil yakıtların yakılması sonucunda ortaya çıkan karbondioksit, metan ve su buharının atmosferde artması sonucu dünyadan yansıması gereken güneş ışınlarını hapsetmesi olarak tanımlanıyor. Böylece, dünya yüzeyinin sıcaklığı artıyor.

İklim değişikliği yani küresel ısınma nedeniyle bir yandan buzullardaki erime hızlanırken, diğer yandan da iklim dengesinin bozulması nedeniyle aşırı yağışlar ve kuraklık, hem insanların hem de diğer canlıların yaşamını güçleştiriyor.

Ancak bazı bilim adamları, küresel iklim değişikliğinde daha büyü tehlikenin dünyanın soğuması olduğunu savunuyor, kuraklığı da buna bağlıyor.
Türkiye de de ısınmanın aksine küresel soğuma olduğunu iddia edenler var. Havanın soğumasının gerekçesini yeni akite açıklayan, İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü öğretim üyesi, iklim bilimci Prof. Dr. Doğan Yaşar, güneş patlamalarındaki düşüş nedeniyle küresel soğuma yaşandığını, buzulların 2008'deki genişliğine döndüğünü söyledi. Prof. Dr. Doğan Yaşar, "Güneşte patlama ne kadar çok olursa, bu patlamaların alansal büyüklüğü ne kadar çok olursa biz o kadar çok enerji alırız ve ısınırız. Ne kadar çok ısınırsak, o kadar çok yağmur yağar. Her 1 derece sıcaklık artışında yüzde 2 gibi yağış artar. Yani 'küresel sıcaklık, küresel kuraklık getirir' cümlesi hurafe bile değildir. Türkiye'de ve dünyada en soğuk dönemlerin yaşandığı yıllarda; güneş patlamaları azaldı. 2020'li yıllardan itibaren güneşteki patlamalar minimum seviyelere düştü. Bu en son 2008'li yıllarda yaşanmıştı. 2008'li yıllarda ne olmuştu? Dünyada şiddetli soğuk ve kuraklık yaşandı. Dünya genelinde ekonomik kriz yaşandı. Bugün de aynısı oldu. Hatta şu an daha sertini yaşıyoruz" . "2008'de nüfus 70 milyonken, şu an 85 milyon. Bu kadar insana gıda, su ve enerji lazım. Dolayısıyla çok daha fazla yağış ve enerjiye ihtiyaç var. Soğuma olduğu için kuraklık oluyor. Ayrıca enerjimizin yüzde 26'lık kısmı olan 4'te 1'ini barajlardan sağlıyoruz. Ciddi bir rakam bu. Barajlar boşalıp yüzde 10'a düşünce enerji açığımızı kömür ve doğal gazla kapatmak zorundayız. Tüm dünyada böyle. 1,5 yılda G20 ülkeleri, 658 milyar dolar enerji yatırımı yaptı. Bunun 300 milyar doları kömüre yapıldı. Çünkü bütün dünya, bu duruma hazırlanmış durumda." Dedi.

Dış basında çıkan bazı haberlere göre de; Küresel ısınmanın etkilerini son dönemlerde artırdığına dönük alarm çanlarına rağmen son bilimsel ölçümler dünyada hava sıcaklıklarının düştüğünü işaret ediyor. Son olarak Güney Kutbu'nda 16, 17 ve 18 Kasım tarihlerinde rekor düzeyde düşük sıcaklıklara imza atıldı. 18 Kasım'da dereceler sıfırın altında 45,2'yi gösterirken, bu sıcaklık 1987'de aynı gün kaydedilen eksi 44,7 derecelik rekor soğukların bile üzerine çıktı. Ölçümlerin yapılmaya başlandığı 1957'den bu yana en soğuk 6 aylık dönemin 2020-2021 kışında yaşandığı ortaya çıktı. Şeklinde haberler gün aşırı basında yer almakta.
Her ne kadar küçük bir azınlık dünyanın soğuduğundan bahsetse de benim gözle gördüğüm tam aksi yönde. Karbon salımı etkisiyle kanser, kalp krizi ve solunum yolları gibi hava kirliliği kaynaklı hastalıklar ve ölümlerde büyük bir artış görüldü. Dünyamız hem küresel ısınma hem de küresel kirlilikle karşı karşıya. Bizlerin de Küresel ısınma ve çevre kirliliğini azaltmak için hayatımızda yapabileceğimiz çok basit şeyler var.
Bunları şöyle bir sıralayacak olursak; evlerimizde özellikle LED ampuller ve enerji dostu elektronik eşyalar kullanmaya özen göstermeli ve mümkün olduğu kadar az elektrik tüketmeli. Bu sebeple bilgisayarınızı, televizyonunuzu, ütüyü ya da saç kurutma makinenizi kullanmadığınız zaman fişten çekin. Cep telefonlarınızın şarj aletini de yine işiniz bittikten sonra prizden çekmelisiniz.

Çamaşır deterjanı, yumuşatıcı, şampuan, çamaşır suyu gibi maddeleri mümkün olduğu kadar az kullanmalı veya kullanmamalı. Tüm bu malzemeler ağır kimyasallar içeriyor ve mutfağımızdaki, banyomuzdaki ve tuvaletimizdeki musluk ve lavabolar yoluyla içme sularına, toprağa, akarsu, göl, deniz ve okyanuslara karışıyor. Kişisel bakım ve ev temizliğinde doğal ve organik ürünler kullanmalıyız.
Evlerimizde ki ısı yalıtımı yaptırıp, kışın evlerimizi çok fazla ısıtmadan yaşamaya alışmalıyız. Yazın nasıl tişört ve şortla geziyorsak, kışın evde de kışlık kıyafetlerimizi giymeliyiz.

Güneş panelleri müstakil bir evde elektrik faturasını yüzde 80-90 oranda azaltabiliyor. Eğer çatınıza ya da bahçenize evinizin ihtiyacından daha büyük bir güneş paneli sistemi kurarsanız, ürettiğiniz elektriğin kullandığınızdan fazlasını enerji şirketlerine satıp para dahi kazanabiliyorsunuz. Bu sebeple imkânınız varsa evinize güneş paneli kurabilir ya da güneş enerjili su ısıtıcıları satın alabilirsiniz.

Mümkün olduğu kadar fosil yakıtla çalışan araç kullanmamalıyız.
Mevsiminde sebze ve meyve tüketmediğimiz zaman, yaz ve kış meyvelerinin farklı mevsimlerde üretilebilmesi için büyük bir enerji sarfiyatı yapılıyor.
Plastik poşet, pet şişe, plastik, bardak, tabak, çatal kaşık gibi ürünleri hiçbir şekilde kullanmamalıyız.

Elimizden geldiği kadar imkânlarımız dâhilinde her türlü bitki ve yeşillik yetiştirmeliyiz. Evinizin içerisinde olsun ya da olmasın her türlü yeşil bitki ve çiçek fotosentez yapar ve doğadaki karbondioksit gazını emer.