Köy TV’de yayımlanan Tarımda Başarı Akademi programının konuğu olan Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Tarla Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Harun Baytekin, ‘Atatürk ve Tarım’ başlığı altında açıklamalarda bulundu.
 
10 Kasım Atatürk’ü Anma Günü dolayısıyla ‘Atatürk ve Tarım’ isimli özel bir bölüm yayımlayan Tarımda Başarı Akademi programına konuk olan Prof. Dr. Baytekin, Atatürk’ün tarıma çok önem verdiğini belirterek, “ Çiftçiyi, sanayi desteklenmiş. O dönemlerde devletçi karakterin niteliğinde, yapısında öncü olmuştur” dedi.
 
Baytekin, programda  şu ifadeleri kaydetti: ‘’Bugün bu memlekette özgür bir şekilde yaşıyorsak, onun sayesindedir. Yaptığı çalışmalar gerçekten ülkenin çok ciddi bir çekirdeğini oluşturmuştur ve bu da ilelebet devam edecektir. Bu topraklarda daha nice nesiller, varlığını devam ettireceklerdir. Toprağımız bol yağışımız da fena değil, kuraklık yaşıyoruz ama bunlar geçicidir. Özgür bir şekilde demokratik bir şekilde, gelecektekilere daha iyi bir vatan bırakacağımıza inanıyorum. Yemende Savaşlarda yüzbinlerce gencini yitiren bu topraklarda, cumhuriyetin kurulması ile birlikte, çocuklarımızdan ve yaşlılarımızdan oluşan, bir nüfusa sahipti, tarımsal, üretim yapacak genç nüfus nerdeyse yoktu. Kalan nüfusta yaklaşık 12-13 milyon civarındaydı. Bugün sadece öğrenim gören genç sayımız 20 milyonun üzerinde, Ülkemiz 85 milyona ulaştı, Dolayısı ile o dönemde yapılan çalışmalar bugüne doğru, yöneldiğinde bu topraklar, daha verimli daha üretken gıda güvenliği ile ilgili çok ciddi çalışmalar yapıldı. Şimdi ilk İzmir İktisat Kongresi toplandığında, Atatürk’ün şu veciz sözü önemlidir: ‘Milli ekonominin temeli ziraattır’. Gerçekten bu bütün dünya ülkeleri içinde böyledir. Bütün sanayi sektörlerinin, aslında çekirdeğini oluşturur. Yine sanayi toplantısında değirmen ve taşının dönüşü vardır. Ondan otomasyona bir geçiş başlar. Şimdi 1. İktisat Kongresi’nden sonra, ülkenin değişik yerlerinde devlet üretme çiftlikleri oluşmuş, temel amaç yeni bitki çeşitlendirilmesi, tohumların üretilmesi fidanların üretilmesi ve yakın çevrede üretim yapan çiftçilerimize gösterilmesi, tanıtılması onların da bu çeşitlerle daha verimli daha çeşitli üretim oluşmasını sağlamak, o dönemde o ülkeler bunu layıkıyla gerçekleştirmesidir
 
ENSTİTÜLER VE FABRİKALAR KURULDU
Yine 1933 yılında Yüksek Zirai Enstitüsü kurulmuş,  o dönemlerde Osmanlı döneminden gelen ziraat mektebi var, orada hem tarım hem veterinerlik, eğitimi veriliyor. Biliyorsunuz Mehmet Akit Ersoy istiklal marşımızın yazarı da Halkalı Ziraat Mektebi mezunudur. Veterinerdir kendisi alanında çok kıymetli çalışmalar yapmıştır. Yine o dönemde kurulan Hıfzıssıhha çalışmalar yapmıştır ama özellikle tarıma dayalı sanayi tesislerinde baktığımız zaman, ciddi çalışmalar var. Şeker fabrikası özellikle Türkiye’nin ilk şeker fabrikasının kurulması ile ilgili hikâyeyi herkes bilir. Kurulması talimatını verir Atatürk, ama Maliye Bakanı şeker ithalatından aldığımız vergilerle memurların maaşlarını ödüyoruz. O da cevaben der ki o da bizim paramız değil mi? Madem bizim paramız şeker fabrikasını kuralım. Tarıma dayalı sanayinin öncülerindendir. Yine iplik fabrikalarının kurulması Bursa ve Antep’te tekstil ile ilgili dokuma fabrikalarının kurulması, İstanbul’da yine tekstil ile ilgili önemli yatırımlar hep devlet desteği ile gerçekleşmiş, bugün Türkiye bulunduğu coğrafyada tekstil devi ise, o günkü yatırmalar ve çekirdekler ile o aşamaya gelinmiştir. Yoksa baktığınız zaman dünya genelinde, sanayi hedefleri hep tarıma dayalı sanayi ile başlıyor. Otomotiv sanayi, silah sanayi diğer endüstri dallarına baktığımız zaman, hep tarıma dayalı sanayi ile başlayan o alanlarda da başarılı olduğunu görüyoruz. Önce tarıma dayalı sanayi ürünleri yapılıyor oradan elde edilen katma değer ile yeni sanayi işlemleri başlıyor
 
ATATÜRK’ÜN EKONOMİNİN TEMELİ TARIMDIR
Tarıma dayalı sanayiye baktığınız zaman özellikle tarımsal üretim, bitkisel üretim, anlamında düşündüğünü zaman güneş hava atmosfer karbondioksit hava ve yağmurdur. Bunlara biz bedel ödemeyiz. Ülkede ne kadar, tarıma elverişli arazi ekilir ise, hem tedarikçi kazanır, hem de o işlemi işleyen ve pazarlayan sektörler kazanır. Dolayısı ile tarımın dokunduğu alan çok daha geniştir. Otomobil sektörü… Zengin olan araba alır, sektörü canlandırır veya sektöre ham madde tedarik edenler yani çok dar, bir alanda bu gelir paylaşımı vardır. Ama tarımı düşündüğümüz zaman, buğdayından arpasından tutunda, meyvesine sebzesine kadar çok geniş bir alanda adilane bir gelir paylaşımı söz konusudur. Dolayısı ile Atatürk, ‘ekonominin temeli tarımdır’ derken ziraat derken bunu kast ediyor. Toplumun bütün kesimleri birlikte kalkınıyor. Dolayısıyla bu önemli ve anlamlı bir veciz. Gerçekten Cumhuriyetin ilk yıllarında ve ilerleyen yıllarında, Zirai donanım fabrikaları filan çok büyük işlere imza atmışlardır. Gerçekten traktör parçaları bulundurdukları bölgelerde sivil yatırımcılara örnek olmuş onların önlerini açmışlardır. Aynı tesislerde bulunan ARGE tesisleri ile yeni ürün geliştirmeye çalışmışlar ve geliştirdikleri ürünleri paydaşları ile birlikte çoğaltmışlardır. Önemli bir adımdır.
 
ATATÜRK TARIMA ÇOK ÖNEM VERMİŞTİ
Atatürk tarıma çok önem vermişti.  Çiftçiyi, sanayi desteklenmiş. O dönemlerde devletçi karakterin niteliğinde, yapısında öncü olmuştur. Bugün de buna ihtiyaç var, niye serbest piyasa ekonominde uymayan, sektörleri balansa etmek ve piyasa koşullarını üretici-tüketici ilişkisini sağlamak için bakıyorsunuz devlet tarım kredi kooperatiflerini devreye sokuyor. Toprak mahsulleri ofisini devreye sokmaya çalışıyor. Neden çünkü serbest piyasa ekonomisinde, üreticinin zarar etmemesi gerekiyor. Çünkü topraktan elde edilen ürünler ile yeterli gelir sağlamayanlar kendilerini tasfiye eder. Ama gıda üretimi stratejiktir. Yani her ülke öncelikli olarak insanının beslemek zorundadır. Aile işletmesi gibi kendisini sürdürmesi gerekir, eğer bunu sürdüremez ise tarlanız boş kalır nitekim şuanda ekilmeyen arazi miktarı sürekli, artıyor. Çiftçi borçları sürekli artarken, ekilmeyen arazi miktarı artıyor. Devletin devreye girmesi, çiftçi zararlarını minimalize etmesi ürün bedellerini destekleme kapsamına alması gerekiyor
 
KAYGILI ÇİFTÇİ ÜRETİMDEN SOĞUR
Kaygı ile çiftçiyi yaşatırsanız üretimden soğutursunuz. Üretmek zaten zor zanaattır. Üretmek zaten, buğday ekiyorsunuz 8 ay boyunda başına bir şey gelecek mi diye kaygı duyuyorsunuz düşünüyorsunuz. Eğer ahırda ineğiniz koyunuz keçiniz varsa onları sürekli canlı ve verimli tutmanız gerekiyor. Yarın fiyatlar ne olacak, borçlandık borçları nasıl ödeyeceğiz, bu kaygı ile çiftçiyi yaşatırsanız üretimden soğutursunuz. Üretime olan aidiyet duyguları zayıflar. O nedenle sürekli devletin yanında olması, desteklemesi gerekir.”
 
Sevi Gözay UĞURLU