Tarım 4.0 Akıllı Bilişim Sistemleri ve uygulamaları tüm dünyada ilerlemeye devam ederken, ÇOMÜ Ziraat Fakültesi Prof. Dr. Harun Baytekin, bu konuyla ilgili merak edilenleri açıkladı. Baytekin, teknolojinin tarımdaki yansımasını detaylıca anlatarak, Tarım 4.0 hareketinin amaçladığı hedefleri de sıraladı. Çiftlerinin problemlerini bir kez daha dile getiren Baytekin, üreticinin yaşadığı zorlukların altını da çizdi. Baytekin, akıllı sistemlerin tarım alanında gelişmeye devam ettiğini söyleyerek, “Tarımda iş işçi bulmak her geçen gün zorlaşmaya başladı. İnsanlar yaşam standartları arttıkça tarla ve bahçelerde çalışmak istemiyorlar, çalışan sayısı her geçen gün kazanmaya başladı. Bu yüzden emek isteyen işleri yapabilecek robotik sistemleri geliştirmek gerekiyor” dedi.
 
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Ziraat Fakültesi Prof. Dr. Harun Baytekin, dünya tarımda başlayan bilişim uygulamalarını değerlendirerek, Tarım 4.0 konusunda bilgi verdi. ÇOMÜ koordinasyonunda başlatılan Avrupa Birliği projesinde edindikleri sonuçları da paylaşan Baytekin, ayrıca üreticilerin şu andaki problemlerine de değindi.
 
Prof. Dr. Baytekin, öncelikle bilişim sistemleri konusuna tanım yaparak, “Dünya sürekli gelişiyor, bilişim sistemleri hayatımızın her alanına giriyor. Her alana girdiği gibi tabii ki tarıma da yavaş yavaş dokunmaya başladı. İnsanımız bilişim sistemlerinin hayatın her alanına dokunduğunu görebiliyor ama biz şu anda farkına varmıyoruz. Bilişim sistemlerini daha çok internet, sosyal medya, cep telefonu, televizyon gibi araçlarla görüyoruz ama yaşadığımız alanda da bilişim sistemleri insan hayatını kolaylaştırmaya devam ediyor. Artık nerede olursak olalım evde, sokakta, arabada evdeki bazı işleri rahatlıkla yapabiliyoruz. Fırınımızı çalıştırabiliyoruz, buzdolabımıza müdahale edebiliyoruz, bulaşık ve çamaşır makinaları gibi araç ve gereçleri çalıştırabiliyoruz hatta evin süpürgesi çalıştırabiliyoruz. Otomatik süpürgeler uzaktan kumanda edilerek siz nerede olursanız olun evinizi sürebiliyor. Hayatın her alanında bilişim sistemleri artık bize dokunmaya başladı. Bunlar hayatı kolaylaştıran unsurlar.

Tarımda da benzer gelişmeleri yaşıyoruz. Zaten şoförsüz traktörden tutunda drone teknolojileri, biçerdöver hasat harman makinalarında da bilişim sistemleri epey yol aldı. Artık nesnelerin iletişimi yoluyla da sulama başta olmak üzere hastalıklarla mücadele ve benzeri konularda bilişim sistemleri hızlı bir şekilde yer almaya başladı. Elbette ki çiftçimizin gerek bitkisel gerek hayvansal üretim yapan çiftçimiz işlerini kolaylaştıracak” dedi.
 
“ÜÇÜNCÜ TARIM DEVRİM EKOSİSTEMİNİN CANINI OKUMUŞTUR”
“Ancak bunları hemen hayatımızı kolaylaştıracak gibi algılamamak gerekiyor. Bazı uzmanlar bu konuda çeşitli soru işaretleri de koyuyorlar” diyen Baytekin, Üçüncü Tarım Devrimine de benzer şekilde bakıldığını fakat sonucunda çok ciddi problemlerin ortaya çıktığını söyleyerek, “Gerçekten süreci değerlendirecek olursak birinci tarım devrimi, ikinci tarım devrimi yavaştan makinalaşma, yeni  ürünlerin elde edilmesi ve ardından başlayan üçüncü tarım devrimi yani gelişmekte olan ülkelerin gıda ihtiyacını karşılamak amacıyla gerçekleştirilen yeşil devrim hareketi ne yazık ki dünya ekosisteminin canını okumuştur. Bugün böcek popülasyonlarının yüzde 40 oranında tür ve popülasyon temelinde azalmasının ardından fosil yakıt kullanımı kadar tarımsal mücadelede kullanılan ilaçlar ve habitatların bozulması da etkilidir. Üçüncü Tarım Devrimi başlangıcı ikinci Dünya Savaşı sonrası başlayan bu devrim verimi, üretkenliği arttırmıştır. Dünya gıda üretimi ile yaklaşık yüzde 50 oranında arttırmıştır, gıda üretimini 4 milyar tona çıkarmıştır ancak çok ciddi bir genetik erozyon meydana gelmiştir. Çok sayıda bitki türü ticari değeri olmadığı için yetiştirilmekten vazgeçilmiştir. Ana gıda üretimi 5-6tane ürün üzerine yüklenilmiştir. Ürünlerde çeşit sayısı çok ciddi azalma göstermiştir. Genetik erozyon bunun en önemli problem olmuştur. Yine sulama teknolojileri, hastalık ve zararlılarla mücadele geliştirilen mekanizasyon sistemleri, otomasyon sistemleri üreticinin cebinden sürekli bir miktarda para çıkmasına neden olmuş ve üretim maliyetleri artmıştır” ifadelerini kullandı.
 
“DARBOĞAZLARA NEDEN OLACAK GİBİ ENDİŞELERİ DİLE GETİRİYORLAR”
Baytekin, Üçüncü Tarım Devriminin yarattığı sorunlara değinerek, “Küçük ve orta ölçekli işletmeler, teknolojiden yararlanma ve kendini yenilemede veya yatırım yapmadan çok ciddi sorunlar yaşamışlardır. Dolayısıyla dünyanın bütün bölgelerinde küçük ölçekli üreticiler ciddi sıkıntılar yaşamışlardır ancak 1945’lerde dünyada aç nüfus ve açlık sınırının altında yaşayan nüfus 800 milyonlardayken bugün yine de aynı düzeyde kalmıştır. Ancak yeşil devrim hareketi, büyük ölçekli üretim yapan Amerika, Avrupa gibi ülkelerde çiftçileri daha zengin hale getirmiş ama küçük ölçekli işletmelerde teknolojiden yararlanma konusunda çok ciddi sıkıntılar yaşamıştır. Bu işletmeler sulama teknolojilerinden, mekanizasyon teknolojilerinden yararlanmak için çok ciddi krediler almıştır. Ancak geri ödemede çok ciddi sorunlar yaşamışlardır, birçoğu iflas ve tarımdan uzaklaşma yolunda gitmiştir. Türkiye’de de benzer gelişmeler meydana gelmiştir. Dolayısıyla tarım 4.0 yani tarımda bilişim sistemlerinin kullanımı, akıllı tarım uygulamaları konusunda da birçok tarım ekonomisi endişe ile yaklaşıyor. Bu teknoloji nerede küçük ve orta işletmelerde yatırım sonunda birtakım darboğazlara neden olacak gibi endişeleri dile getiriyorlar, çok da haksız değiller” şeklinde anlattı.
 
“ÜÇÜNCÜ TARIM DEVRİMİNİN YARATTIĞI SORUNLARI ORTADAN KALDIRMAYI AMAÇLIYOR”
Tarım 4.0’ın hedeflerini açıklayan Prof. Dr. Baytekin, “Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nin koordinatörlüğünde bir Avrupa Birliği projesi yürütülüyor. Bayramiç Ziraat Odası ortağımız, Macaristan’dan, Çek Cumhuriyeti’nden ve Makedonya’dan ortaklarımız var. Ortaklarımıza birlikte gerçekleştirdiğimiz tarımda akıllı tarım uygulamaları ve yaygınlaştırılması konulu proje çerçevesinde kendimi koşulları sebebiyle bir, iki toplantı gerçekleştirebildik. Bunun dışındaki toplantılar ve eğitim çalışmaları genellikle online ortamda devam etti ve sonuca yaklaşıyoruz. Bu proje kapsamında da gerçekleştirdiğimiz çalışmalarda şunu gördük; tarım 4.0 yeşil devrim hareketi yani üçüncü tarım devriminin yarattığı sorunları ortadan kaldırmayı amaçlıyor. Birinci amacı, ekosistemdeki canlı türlerindeki azalışı geri getirmek. Hastalık ve zararlılarla mücadelede daha dikkatli daha az sentetik kimyasal kullanımını hedefliyor. Gerçekten hastalık ve zararlılarla mücadelede insanoğlu artık daha kırılgan hale geldi. Büyük böcek istilaları ile karşı karşıya kalabiliyorsunuz. Çünkü sistemde bizim ürünlerimize yani tarlada, bahçede yetiştirdiğimiz ürünlerimize zarar veren böcek popülasyonlarını kontrol altında tutan yararlı böcekler de tarımsal mücadeleden çok ciddi zarar gördüler. Dolayısıyla gerçek zararlılar çok daha hızlı popülasyon artışları gösterebiliyor ve dolayısıyla birkaç gün içerisinde arazimizde çok ciddi zararlar meydana getirebiliyor. Bu sorunları tarım. 4.0 akıllı tarım uygulamaları ortadan kaldıracağını iddia ediyor ki çok da haksız sayılmaz” diye açıkladı.
 
“TARIMDA İŞ İŞÇİ BULMAK HER GEÇEN GÜN ZORLAŞMAYA BAŞLADI”
“Bilişim sistemlerini tarımda kullanımıyla, hayvancılıkta kullanımıyla çeşitli problemler ortadan kaldırılabiliyor. Bitkisel üretimde de özellikle erken uyarı sistemleri, hastalık ve zararlı da mücadelede zamanını gününü belirleyebiliyor” diyen Baytekin, sistemdeki çeşitli kullanım alanlarını şu şekilde anlattı:
 
“Sebze tarlanıza yerleştirdiğiniz akıllı sistemler sayesinde siz çok daha az ilaç kullanmak suretiyle tarlanızda hastalık ve zararlılarla mücadele edebiliyorsunuz. Daha kontrollü hareket edebiliyorsunuz. Akıllı tarım uygulamaları internette sıklıkla görüyoruz; şoförsüz traktörler var. Çiftlik ambarından çıkardığınız bir traktörü evinizde cep telefonuyla veya tabletle rahatlıkla kavşaklarda dahi yolu kontrol etmek suretiyle gönderebiliyor, tarlamızı sürebiliyor ve tekrar traktörünüzü ambarımıza getirebiliyorsunuz. Yerleştirdiğiniz kameralarla bitkileri görebilmek, yabancı otları temizleyebilme anlamında geliştirilmiş çok sayıda bilişim aracı var. Robotlar yaygın bir şekilde üretilmeye başlandı. İnsanın yaptığı hemen bütün işleri tarlada bu akıllı araçlar yapabiliyor. Bu işsizliği arttırmayacak mı? Evet, arttıracak ama tarımda iş işçi bulmak her geçen gün zorlaşmaya başladı. İnsanlar yaşam standartları arttıkça tarla ve bahçelerde çalışmak istemiyorlar, çalışan sayısı her geçen gün kazanmaya başladı. Bu yüzden emek isteyen işleri yapabilecek robotik sistemleri geliştirmek gerekiyor.”
 
“BİR TÜRLÜ ORTAK KULLANIMLA İLGİLİ MESAFE ALAMIYORUZ”
Baytekin, yatırım açısından da konuyu değerlendirerek, “Burada küçük aile işletmelerine yatırım güçlerinin düşük olması gibi sorunlar çözüm bekliyor. Bunlardan bütün işletmelerin yararlanması gerekiyor ise eşitlikçi bir şekilde tarımın tüm kesimleri, bilişim sistemlerinden akıllı tarım uygulamalarına yararlanmak gerekiyor ise bunun bir çözümlenmesi gerekiyor. Birçok ekonomist şunu öneriyor; kooperasyon sistemine gidilsin. Ama ne yazık ki kooperasyon sistemleri yani iş birliği, yardımlaşma veya ortak araç kullanma yöntemleri yıllardır Türkiye’de uygulanmaya çalışılıyor. Tarım kredi kooperatifleri, tarım il müdürlükleri, ortak araçlar aldılar; çiftçilere sundular fakat bir türlü ortak kullanımla ilgili mesafe alamıyoruz. Bunun da temelinde insanımızın ortak kullanım ile ilgili henüz daha çok gelişmiş olmadığı ortaya çıkıyor. Genellikle bozulan aletleri tamir edilmiyor, atıl halde duruyor. Akıllı tarım uygulamalarında en azından drone teknolojileri uzaktan ilaçlama uzaktan arazileri takip edebilmek de yatırım gerektiren alanlarda kamu desteği de gerekiyor” şeklinde belirtti.
 
“ÇİFTÇİ GİDERLERİN AZALTILMASI KONUSUNDA DA BİR HEDEFİ VAR”
“Dördüncü tarım devriminin çevrenin korunması kadar çiftçi giderlerin azaltılması konusunda da bir hedefi var” diyen Baytekin, “Özellikle hastalık ve zararlılarla mücadele sayısının azaltılması erken uyarı sistemleri ile sentetik kimyasal kullanımının azaltılması ekonomi kazandıracak. Sulama teknolojilerinden yararlanılması konusunda da tasarrufu hedefliyor. Toprak yönetimi ile ilgili olarak gübreleme ve benzeri sentetik kimyasalları kullanımı konusunda tasarruf öngörüyor. Düşük girdilerle hedeflenen verime ulaşılabileceği konusunda hedefleri var ama kullanılacak ekipman teknoloji ürünü olduğu için, zaten tarım en büyük problemi teknoloji karşısında sürekli kaybediyor. Mutlak değer konusunda teknolojik ürünler hemen bütün aletlere ARGE payı koyuluyor. Ama ürettiğimiz buğdayın ARGE’si yok. Ama kullandığımız tohumun ARGE’si var. Ona da bir pay ödüyoruz. Yetiştirdiğimiz mısırın tohumunu alırken bu payı ödüyoruz. Hasat ederken kullandığımız veya hizmet satın aldığınız noktalara da para ödüyoruz, geriye kalan bize ya kalıyor ya kalmıyor. Bunların biraz daha iktisatlı biraz daha düşük girdi kullanmak suretiyle üretim 4.0’ın hedefleri arasında yer alıyor” diye konuştu.
 
“HER ARACININ KAR PAYI BİR ŞEKİLDE PAZAR FİYATINA YAZIYOR”
Tarla ile tezgah arasındaki farkın neden bu kadar büyük olduğuna değinen Harun Baytekin, “Sebze ve meyve de bozulma riski vardır. Birçok sebze ve meyveyi soğuk hava deposunda bekletip üç ay sonra bu tezgaha çıkarmak gibi bir şansımız yoktur. Tarladan hasat ettikten sonra paketleme, nakliye, hal komisyonları gibi masraflar kesildikten sonra yine bozulma riski de üstüne konduktan sonra semt pazarlarına ya da marketlere çıkar bu ürünler. Uzun süreden beri tarla ile tezgah arasındaki fark büyük. Bunu önlemek amacıyla, yöneticiler birçok tedbirler aldılar. Ama bunun bir faydası olmadı. Tarım Kredi Kooperatiflerinin marketleri devreye girdi. Pazarlama tezgah arasındaki farkları azaltmak amacıyla ama o da çok faydalı olmadı. Halihazırda ne yazık ki üretici elinde oluşan ve tezgahta oluşan fiyat arasında beş ila on kat fark oluyor. Bu farkın azaltılması için birçok yol denendi ve denenmeye devam ediyor ama ne yazık ki bu fark beş katın altına birçok üründe düşürülemiyor. Domates, biber, patlıcan hangi ürünü sayarsanız sayın, Antalya’da kamyona bindikten sonra İstanbul haline gelinceye kadar nakliye masrafları üzerine biniyor. Komisyonlar ve aracı sayısı artıyor ve her aracının kar payı bir şekilde pazar fiyatına yazıyor” dedi.
 
“ÜRETİCİ, ARACI KADAR ÇOK KAZANAMIYOR”
Baytekin, üreticinin aracılar kadar çok kazanamamasının en büyük problem olduğunu vurgulayarak, “En büyük sıkıntı bu beş tane el de değiştirsen ürün, bu beş elin beşi de para kazansa bu üründen üreticiden hepsi daha fazla para kazanıyor. Esas sıkıntı bu üreticinin moralinin bozuk olduğu yer burası. Aracı sayısının azaltılması ile ilgili birçok çalışma yapıldı. Türkiye’de aracı sayısı maalesef azaltılamadı. Yerinde değerlendirme düşünüldü ama Türkiye iklimler cenneti, her ürün her yerde yetişmiyor. Hangi bölgede yetişirse, yetişmeyen bölgelere bu ürünün nakliyesi gerekiyor. Dolayısıyla nakliye gibi problemler çıkıyor. Türkiye’de üreticinin iş ve hizmet üreten sektörleri mazotu ucuz kullanması gerekiyor. Özel Tüketim Vergisi vermemesi gerekiyor. Tarlada çiftçi insanımızın doyması için gıda üretimi traktörüne aldığı mazot için ÖTV ödememesi gerekiyor. Türkiye’de 1 buçuk milyondan civarında traktör var. Çiftçinin ödediği vergiler, çiftçiye ödenen mazot desteğinden çok daha fazla. Bütün hükümetler iktidara gelirken bunu söylediler, ama bir türlü o Özel Tüketim Vergisi çiftçinin yakasından düşmedi” diye belirtti.
 
“TÜRKİYE’DE DESTEKLEMELERLE İLGİLİ DE ÇOK SIKINTILAR VAR”
Baytekin, Çiftçi kayıt sistemlerinde ürün takip sistemleri oluşturabileceğini söyleyerek, şunları ekledi: “Kimin ne kadar buğday ettiğini kimin ne kadar domatesi ettiği rahatlıkla Çiftçi Kayıt Sistemlerine eklenebilir. Bu takipte edilebiliyor zaten destekleme kapsamında olan ürünler kaydediliyor ama Türkiye’de desteklemelerle ilgili de çok sıkıntılar var. Veraset intikalleri henüz yapılamadı. Miras ve paylaşımda ilgili arazi parçalamanın önüne geçme kanunu çelişiyor. Vefat etmiş büyüklerin tapusu üzerinde olanlar evlatlarına intikal de sıkıntı var. Gerçek arazi sahipleri ile ilgili sıkıntılar devam ediyor. Özellikle kırsal kesimlerde veraset intikalleri yapılamadığı için araziler ekime devam ediyor, desteklemelerden çok cüzi miktarda yararlanma söz konusu. Dolayısıyla takipte sıkıntı var ama biraz basitleştirilebilir. Bütün tarlaların tapusu zaten belli. Arazi sorgulamada baktığımız zaman koordinatları ile beraber veriliyor. Eğer bunlarda ekim üretim faaliyetleri kayıt altına alınırsa, ürün kayıt sistemleri pazara ulaşıncaya kadar online olarak girilirse çok rahatlıkla yediğimiz ekmekten tutunda yediğimiz peynire kadar menşeisini görebilme şansımız olur. Bu bize ne getirir, akıllı sistemlerden de yararlanma konusunda gelişirse Türkiye’nin ürün açıkları ve üretim politikaları da daha netleşir. Ürünlerde fazlalıklar veya daralmalar daha kolay bir şekilde takip edilebilir.”
 
Gizem Tuğçe BAYHAN