Diyabet, son yıllarda hem genetik hem de çevresel faktörlerden kaynaklı birçok kişide görülmeye başlandı. Ayrıca sağlıklı beslenme konularından biri olan şeker kullanımı da birçok vatandaşın dikkatini çekmeye devam ediyor. Diyabet hastalığı hakkında birçok bilgi veren Uzman Diyetisyen Merve İnce, hastalığın tipleri ve yapılması gerekenler konusunda konuştu. İnce, beslenmenin Tip-2 diyabette ilaç kullanımının önüne geçmede en önemli nokta olduğunu söyleyerek, “Sadece doğru beslenmeyle, ayda 50 ünite insülin kullanan bir kişi bırakabilir ve normale dönebilir. Beslenmeye dikkat ettikçe, insülin dengeleniyor. Buradan döndürdüğümüz çok tablo var” dedi.
 
Çağımızda sıklıkla görülmeye başlayan diyabet hastalığı hakkında Uzman Diyetisyen Merve İnce, bilgiler paylaşarak, kişilerin yapması ve yapmaması gereken şeyleri sıraladı. İlk önce diyabetin tanımını yapan Uzman Diyetisyen, “Diyabet bireylerde açlık kan şekerinin bozukluğu ile birlikte vücuta pankreas dediğimiz insülin hormonunun salgılandığı noktada bazı problemler, bazen metabolik bir rahatsızlığın ya da ateşli geçirilen bir hastalık, genetik faktörler, kiloyla ya da çevresel faktörlerden kaynaklı bireylerde çıkan açlık kan şekeri ve tokluk kan şekerindeki bozulmalardır. Bir vücut insülin üretmiyorsa buna Tip-1 diyabet diyoruz ve bu genellikle küçük yaş grubundaki çocuklarda görüyoruz. TİP-1 diyabette vücutta hiç insülin üretilmiyor ve dışarıdan insülin alarak şeker dengesi sağlanıyor. Diyabet bir nevi şeker dengesizliğinin oluşması, bu vücuttaki tüm dengesizliğin de oluşması demek. Basınç değişebiliyor, tansiyonda sıkıntı olabiliyor, organlara zarar verebiliyor. Özellikle küçük yaştaki çocuklarda zarar verici olabiliyor. Yetişkinlerde de gözlerde bozukluklara sebebiyet verebiliyor. Bir kişinin diyabeti sürekli yüksek gider veya şekerin inme-çıkma çok yaşanırsa organlarda hasar kalabiliyor. Organlar beslenirken buradaki glikozun yüksekliğine maruz kalmış oluyor ve bu yükseklik, organların çalışma durumu yavaşlatıyor. Bazı danışanlarda ayak yarası görebiliyor. Yürürken küçücük bir taş bile olsa fark etmese bile o büyük bir yara haline gelip kapanmayabiliyor. Sinir iletimini, böbrek, gözü bozmaya başlıyor” dedi.
 
SEMPTOMLARA DİKKAT EDİLMESİ GEREK
Merve İnce, diyabet rahatsızlığı hakkında semptomlardan bahsederek, “İlk belirtiler olarak; gece idrara kalkma, çok su tüketmek, kan şekerini gösteren el ayak titremesi, bir anda gözlerin kararması. Diyabeti olup kan şekeri düşmesi çok yaşayanlarda muhakkak cebinizde bir kuru kayısı veya küp şeker olsun diye uyarırız. Doktor kişilere baktığında açlık kan şekerini değerlendiriyor. Eğer 126 mg/dl değerini görürsek, bundan sonra glikoz seviyesi oynamaya başladığını söylüyoruz. Kilo varsa verilmesi, beslenmeye dikkat edilmeli, yürüyüş yapılmalı gerektiğini söylüyoruz. Eğer bu değer 140’larda ise doktor yine uyarılarda bulunuyor ama artık şeker düzenleyici takviyeler verilebiliyor. Kişinin bu noktada çok dikkat etmesi gerekiyor. 1 ay bile dengelese, bir sonraki ayda çok daha iyi çıkabiliyor değerler” diye konuştu.
 
İNSÜLİN DİRENCİNE DİKKAT!
“Kimi bireyde, genetik altyapısını bildiği halde beslenme, çevre faktörü, kilo gibi nedenlerden dolayı şeker çok üst seviyelerde yakalanıyor” diyen Diyetisten İnce, “Doktorlar bu konuda uyarır ve eğer dikkat etmezse insülin kullanmaya kadar gider. Bu dediğim grup yüksek yaş, genetik veya çok kilolu gruplarda görülen Tip-2 diyabet diyoruz. Yani hiç insülin üretilmeyen Tip-1,  biraz daha olsa üretilen ise Tip-2 diyabet oluyor. Bunun yanında bir de insülin direnci var. Bazen testlerde bile çıkmayabiliyor. Biz insülin direncini hesaplıyoruz. Bazen diyorlar ki, ‘Açlık ve tokluk kan şekerim normal, bir şey denmedi’ diyorlar. Ben de o zaman soruyorum ‘Açlık salınım insülininiz ne vaziyette?’. Eğer bu yüksekse, insülin direnci ortaya çıkmaya başlıyor. İnsülin direncinden kısaca bahsetmek gerekirse; vücudun insülinini tanımaması. Glikozu hücrenin içerisine besin olarak götüremiyorsunuz, artık insülini tanımıyor vücut ve bu yüzden de vücut sürekli açmış gibi hissediyor; açlık durumu, devamlı besin tüketme isteği gibi. Vücut peki ne zaman tanımaya başlıyor? Bel kalınlığı indikçe kişideki o şeker ihtiyacı azaldıkça artık kilitler tanınmaya başlıyor. İnsülin salınımı azaldıkça, artık hücreler insülini tanımaya başlıyor. Bu durumda ya çok ileri seviyedeyse şeker ilacı tedavisi ile birlikte diyet tedavisi uygulanabilir ama kişi bunu istemiyorsa sadece diyetle de düzeltilebilir. Ama insülin direnci teşhisi konulan bir kişi varsa, kilo vermesi daha yavaş olur. Kadınlarda polikistik over varsa, insülin direncini besler” şeklinde bilgi verdi.
 
“DENGELİ BESLENİLEBİLECEK UYGULAMALARI ÖĞRETİYORUZ”
Kişiye böyle bir tanı konulduysa organların zarar görmemesi amacıyla kişinin tedbir alması gerekiyor. İnce, “Eğer dikkat edilmezse, ilk baştaki göz, böbrek gibi organların ardından içteki organlara da vurmaya başlıyor. Eğer dikkat edilmezse insülin kullanmaya kadar gider. İnternette o kadar çok bilgi var ki; şunu yemeyin, bunu yemeyin diye. Mesela ben diyet listesine yazıyorum ama bu sefer çevre izin vermiyor. Halbuki hepsinin bir porsiyon aralığı var. Ben onu ona göre hazırladım ama çevreden de çok fazla kirli bilgi öğreniyor insanlar ve ne yiyeceklerini, ne yapacaklarını şaşıyorlar. En azından diyetisyenler olarak bir rota gösteriyoruz. Şekeri uyarmayacak, dengeli beslenilebilecek uygulamaları öğretiyoruz. Listesini hazırlıyoruz, değerlerini kontrol ediyoruz ve gayet verimli oluyor. Sadece doğru beslenmeyle, ayda 50 ünite insülin kullanan bir kişi bırakabilir ve normale dönebilir. Beslenmeye dikkat ettikçe, insülin dengeleniyor. Buradan döndürdüğümüz çok tablo var” diye konuştu.
 
DÜZGÜN BESLENME İLE İLAÇLAR BIRAKILABİLİR
İnce, insülin kullanımı hakkında ise, “Kişi eğer şekerine dikkat etmezse ya da çok yüksek şekeri çıktı ve o zaman doktor diyor ki, ‘Ben bunu kan şekeri ilacı ile değil de, insülin ile çare bulunabilir’ diyor. O zaman insülin kullanımı başlıyor. Bazı danışanlarım bana geldiklerinde hiç dikkat etmemiş oluyor ve insülin kullanımı çok fazla oluyor. Biz de hemen beslenme ile insülin yanıtına bakıyoruz. Kan şekeri kaç çıktı, açlık-tokluk ölçüyorlar ve beni bilgilendiriyorlar. Ben de bu değerlere bakarak listeyi düzenliyoruz. Doktorla birlikte paralel bir şekilde ilerliyoruz ve sonucunda bakıyoruz ki insülin kullanımına gerek kalmıyor. Çünkü zaten Tip-2 insülin üretiyor, normal bir seviyeye geldiğinde kilo da düşmeye devam ediyor. Çünkü insülin kullanan bir insanın vücudu yağ tutmaya başlar, onu da devreden kaldırdıkça fazla kilolar gidiyor. Dengeye oturduğunda da sadece şeker ilacı kullanmak kalıyor. Bir bakıyoruz ki bir süre sonra şeker ilacı da kullanmaya gerek kalmıyor” şeklinde anlattı.
 
“ALTTA YATAN SEBEPLERİ VAR”
Diyetisyen Merve İnce, şeker ve hastalık ile ilgili olarak ayrıntılı verdiği bilgilerde şunları söyledi: “Şeker dediğimiz şey, meyvenin içerisinde de var. Bunların hepsi farklı formatta. Birinin diyabet rahatsızlığı olsun olmasın, ‘şeker yersen, şeker hastası olursun’ algısı aslında şu; dikkat edilmesi gerek. Kişilerin biri belki de çok yiyecek hiçbir şey olmayacak, bunun o kadar çok altta yatan sebepleri var ki. Örneğin, aile büyüklerinde şeker var o zaman da bile bile lades dememek lazım. Bunu bile bile şeker tüketirse ilerde hastalık olabilir. Besinler içerisinde biz rafine şekeri kaldırıyoruz. Kurabiye, tatlı gibi ürünleri tabi ki tüketmeyecek ama meyvenin içerisinden, bulgurdan, baklagilden şekerini alacak. Bunların hepsi var ama bunlar da limitince. Hiç rafine şeker tüketmeyip bir kere de oturup bir kilo portakal da yemek yanlış. Şekerin limiti önemli bizim için, kimse günde bir iki tane çayına şeker atıyor diye şeker hastası olmayacak ama gidip de her çayına altı şeker atarsa burada risk oluyor. Her şey denge önemli.”
 
“BİR AYLIK BİR EĞİTİM İLE BİLE ÇÖZEBİLİYORUZ”
İnce, son olarak ise şu önerilerde bulundu: “Vücudunun yakamayacağından daha fazlasını yüklememek gerekiyor. Bazı şeylerinse taktikleri var, eğer diyabet tanısı konulduysa kişiye kendi başlarına bir şey yapmak isterken metabolizmayı daha çok bozuyorlar. Farklı yerlerden duydukları bilgiler ile kendilerini daha çok aç bırakabiliyorlar. Böyle yapılması çok daha zarar verici olabiliyor. Biz bu durumu bir aylık bir eğitim ile bile çözebiliyoruz. Bu yüzden mutlaka özel olsa da devlet de olsa uzmana danışmaları çok önemli. metabolizma çok oynanacak bir şey değil, bu yüzden dikkat etmeleri gerek.”
 
Gizem Tuğçe BAYHAN