“Çanakkale’min marka değerleri siyasi malzeme yapılamaz”
 
Çanakkale Ticaret Borsası Meclis Başkanı Abdullah Deniz, maden çalışmaların karşı eylemlerin, provokatörler tarafından yapıldığını ve bu durumun Çanakkale’nin marka değerlerine zarar verdiğini söyleyerek, “Ülkemin ve Çanakkale’min marka değerleri siyasi malzeme yapılamaz. Hiç kimsenin buna hakkı yok” diye vurguladı.
 
Çanakkale Ticaret Borsası Meclis Başkanı Abdullah Deniz ve borsa üyelerinin düzenlediği basın açıklamasında, maden faaliyetlerine karşı yapılan eylemlerle ilgili değerlendirmelerde bulunuldu. Meclis Başkanı Abdullah Deniz, yaptığı açıklamada, “Son günlerde ülkemin ve Çanakkale’min marka değerleri ile uğraşılan kara bir propaganda olduğunu görüyorum. Çanakkale’de herkes bir telden konuşuyor, bilgisi olmayan, fikri olmayan insanlar konuşuyor. Altın madeni gündemimizde, ben de Ticaret Borsası meclis başkanı olarak, tarımla uğraşan insanların temsilcisi olarak bir tarafım. Siyanür konuşuluyor, ağaç konuşuluyor. Ülkenin altınları Kanada firmasına peşkeş çekilmiş gibi haberler çıkıyor. Özetle, ülkemin ve Çanakkale’min marka değerleri siyasi malzeme yapılamaz. Hiç kimsenin buna hakkı yok” dedi.
 
“RAKİPLERİMİZ, İŞ DÜNYASINDA FARKLI MECRALARA ÇEKEBİLİR”
Deniz, “Bugün Çanakkale Boğaz Köprüsü’nün biteceği bir yerde, İhtisas OSB’mizin kurulacağı Ezine’mizde yatırımcı çekmek için iş adamları olarak elimizden geleni yapıyoruz. Şuanda zaten ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik kriz var. Bu krizi il olarak ne kadar az atlayabiliriz, ne kadar teğet geçebilir biz bunun derdinde olmamız gerekirken, bakıyorum ki buharlaşması olmayan siyanürü farklı mecralarda kullanıyorlar. Ezine peyniri, coğrafi işaretleri olan bir markamızdır. Bugün Türkiye’nin her yerinde marka değeri olan Bayramiç beyazımız coğrafi işareti olan bir markadır. Bugün Çanakkale Ziraat Odası başkanımızın uğraştığı Çanakkale domatesi bir markamızdır. Bugün bu markalarımızı hibe etmek adına siyanür kampanyasıyla Çanakkale’nin kirli havası varmış gibi, kirli yerde oluşuyormuş gibi, tarım arazilerinin hepsi gitmiş gibi bir kampanya yapılıyor. Bizim de iş dünyası olarak rakiplerimiz var. Bu rakiplerimiz, iş dünyasında farklı mecralara çekebilir. Çanakkale’deki bir esnafın sattığı malı kötüleyebilir, siyanürlü olarak. Bunu en başta Çanakkale Belediyesi yapıyor. Bu beni korkunç derece üzüyor. Çanakkale Belediyesi, bugün Borsa’nın arkasında yol yapıyor. Borsa 110 bin lira gibi bir para ödemek zorunda kalıyor. Ama bakıyorum ki, dışarıdan gelen vatandaşlara otobüs tahsis ediyor. Bakıyorum ki, burada festivali iptal edip oradaki insanların yemeklerini, erzaklarını, taşımalarını yapıyor. Çanakkale’deki su parası ödeyen, Çanakkale’de imar barışından yararlanıp da belediyemize imar parası yatıran, inşaat yapıp da emlak vergisi ödeyenler, bu paralara yazık günah değil mi? Çanakkale’mizi hüsnüniyeti olarak savunmuyorlar” şeklinde konuştu.
 
“BEN KİMSENİN AVUKATI DEĞİLİM”
“Dün Borsa’da madencileri ağırladım, bilgi aldım. Bilgi alarak açıklama yapıyorum. Ben kimsenin avukatı değilim. Madencilerin de belediyenin de… Ben siyaset yapmıyorum ama ben bir tüccar olarak bunu satan bir vatandaşım” diyen Deniz, “Yarın deseler, ‘sizin ununuz siyanürlü biz almıyoruz’, Çanakkale’ye ambargo koydukları zaman diğer illerde rakiplerimiz varken… Bugün Biga etimiz marka değerimizdir. Diğer illere baktığınızda etimiz daha yüksek fiyata gider. Bugün Çanakkale etinin kalitesini ve değerini düşürmenin kimsenin hakkı olduğunu düşünmüyorum. O siyanürün orda ot bitecek, hayvan yiyecek, hayvan ölmeyecek, hayvanın etini yiyen insan ölecek, böyle bir algı sistemi yaratılıyor. Bu Çanakkale’nin acı bir kaybıdır, yazıktır. Herkesin duyarlı olması gerektiğini düşünüyorum.  Bugün Çanakkaleli insanların bir tanesi Kazdağı’nda çadır kurmuyor. Dışarıdan gelen provokatörler orada eylem yapıyorlar. Eylemi kime karşı yapıyorlar, bize karşı yapıyorlar. Bugün Lâpseki’nin Şahinli Köyü’nde altın madeni çalışıyor. Niye orada eylem yok da burada eylem var? bugün orası çalışacağı zaman tarım arazilerinin bölümleri var; marjinal tarım arazisi var, tarım arazisi var. Oradaki kuru toprağı çekip, o kuru toprak alınacak, stoklanacak. Yarın oradaki siyanürlü malzeme işlendikten sonra üstüne o toprak serilecek ki bitki yetiştirelim” ifadelerini kullandı.
 
 
“31 MART’TAN ÖNCE BU ARKADAŞLAR NEREDEYDİ?”
Deniz, “Atikhisar Barajı’na duyarlı olmak kadar, Menderes Çayı’na da duyarlı olmak lazım. Sırf Atıkhisar değil… Çanakkale’de yaşayan insan da Çan’da yaşayan insan değil mi? Bayramiç’te yaşayan insan değil mi? O yüzden sırf Atıkhisar Barajı değil, orada su kirlenecekse hepimizin zararı var. Bir Atıkhisar Barajı ile değil. Bunu iyi araştırmamız lazım, sağduyulu olmamız lazım, iyi araştırmamız lazım. Dünyada teknoloji gelişirken, teknolojiyle çıkacak madenin insan sağlığına ve çevreye en az zarar verecek şekilde çalıştırmamız gerektiğini düşünüyorum. Bugün Çanakkale’de madencilik bittiği zaman AKÇANSA’yı, İÇDAŞ’ı, Kale Seramik’i kapatmak lazım, yani bizim bazı şeylere duyarlı olmamız lazım. Bilerek konuşmamız gerektiğini düşünüyorum. Benim belediye başkanım çıkıp da ‘tecavüzcüler’… Bu kelimeyi kullanmak istemiyorum. Bu kelime terbiyesizliktir. Bugün Türkiye Cumhuriyeti Devletini yöneten insanların, o ruhsatı veren, ÇED’i veren insanlar, af buyurun satılık insanlar mı? Neden biz devletimize güvenmiyoruz? Ağaç kesilmeden önce, 31 Mart’tan önce bu arkadaşlar neredeydi? Ne zaman 31 Mart olmuştur, Çan Belediyesi, Bayramiç Belediyesi CHP’ye geçmiştir, ondan sonra provokatif hareketler başlamıştır. Eğer sağduyulu olacaksak, bu ağaçlar kesilirken sağduyulu olmamız lazım. Ağaçların kesimi yüzde 85 sağlanmış, saha hazırlanmış, bu kadar masraf olmuş… Bu saha birilerine peşkeş çekilmeye mi çalışıyor acaba? Bu eylemlerin az masraflı olduğunu düşünmüyorum, kimlerin çıkarı var. Geçen gün Fazıl Say geldi. Çan- Çanakkale yolu kapandı. Benim Çan’daki 65 köyümle Çan’da yaşayan 28 bin insanımın, bir beyin kanaması bir kalp krizi geçirdiği zaman o gün yetişemeseydi hastaneye buraya, bunun hesabını kim verecekti? Oradaki insanları topladığımız zaman, yarın bir yangın çıksa orada en ufak bir hadise olsa oradaki insanları nasıl nakledecektik? Bunun hesabını kim verecekti? Biz oraya 50 insan götürüp yarın sevk edebileceksek yapmalıyız ama biz 3-5 araba taşıyarak oraya 500 arabalık insanı 50 arabayla geri çekmeye çalıştığımız zaman bunun hesabını kimse veremez. Ben şunu duyuyorum;  Gezi Parkı olayını gündeme getirmeye çalışan CHP’li meclis üyesi var. Canlı yayında konuşmalarını seyrettim. Benim ülkemde suçu övmek, suçluyu normal insan gibi göstermek, suça tahrik etmek ve insanları provoke etmenin suç olduğunu düşünüyorum” dedi.
 
“PKK ÜSTLENDİ, BİR TANE KINAYAN YOK”
Deniz sözlerini şu şekilde sonlandırdı: “Orman yangınlarımız var, ilimizde de, ülkemizde de. PKK bunu üstlendi, bir tane kınayan yok. Ekolojik denge Türkiye Cumhuriyeti’nde sırf Çanakkale’den ibaret değildir. Türkiye bir bütündür, Çanakkale’de bir bütündür. Biz 41.meridyende olan, bugün güneş ışınlarını yatay ve dikey olarak en iyi alan, yetiştirdiğimiz ürünleri, şeftalimizi, kayısımızı bütün endemik bitkilerimizle bir bütünsek, bunun bizim için çok değerli olduysa insan hayatına, çok değerli enerji ve vitamin veriyorsa niye biz bundan yararlanmayalım, niye kötüleyelim?  Bugün Çan’da sondaj yaptırıyoruz köylerimizde. Su buluyoruz, su içime elverişli değil. İnsan sağlığına elverişli değil. Orada ağır metallerin olmasından dolayı. Bu metaller bir şekilde alınmalı. Bu ülke IMF’ye borç mu istesin? Ben bir Türk olarak üzülüyorum. Biz kaynaklarımızı en iyi şekilde, insan sağlığına zarar vermeden kullanmamız gerektiğini düşünüyorum. Eğer ses getireceksek Çanakkaleliler olarak biz ses getirelim. İstanbul’da yaşayan, Çanakkale’nin Kirazlı Köyü’nü bilmeyen vatandaşlar orada savunma yapmasın. Konuşacaksak, çile çeken insanlar olarak biz konuşalım. STK’larımızla, basınımızla, tarımcılarımızla, köylülerimizle biz toplanalım. Bugün altın madeninin verdiği zararı inanın siyanürle değil, şu anki karalama kampanyası ile verdiği zararı kimse ödeyemez. O maden şirketi, gelip de benim STK’larımı, basınımı zamanında düzgün bilgilendirmiş olsaydı bu toplantıları yapmış olsaydı biz bugünleri çekmeyecektik. Çanakkaleli otelcilerim, turizmcilerim zarar ettiği zaman bunun hesabını kim verecek? Hepimizin çocuğu var ve bu çocukları en iyi şekilde yetiştirmeye çalışıyoruz. O yüzden prokovatif hareketlerden vazgeçelim diyorum. Bunu yapanlara da ders verelim. Çanakkale’yi aşağı çekmeye çalışanlara fırsat vermeyelim.”
 
Dilvin ALTIKARDEŞ