Evlat...

Evlat...
Gözünden sakındığın üstüne titrediğin canınla kanınla beslediğin ayağına taş, kirpiğine yaş değse perişan olacağın varlığın adıdır evlat...
El bebek gül bebek büyüttüğün pamuklara sarıp sarmaladığın bazen de çile yokluk ve zorluklarla büyüttüğün ömrüne ömrünü adadığın kimselere emanet edemediğin yemeyip yedirdiğin giymeyip giydirdiğin yeri geldiğinde hem anası hem babası hem arkadaşı hem sırdaşı olduğun gözünde hiç büyütemediğin yaşı kaç olursa olsun hep küçük bir çocuk gibi gördüğün en kıymetlinin adıdır evlat...
Sonra biri ya da birileri çıkar senin en değerli varlığına türlü cefalar eder canını yakar kalbini kırar üzer ezer canından eder hayatı zindan eder, eder de eder...
İnsanlıktan nasibini almamış adına insan denilen başka bir insanın evladı gelir senin en kıymetli varlığının hayatının içine eder senide yarım yamalak darmadağınık perperişan eder gider...
Sonra mı? 
Sonrası yok. 
Sen ömür boyu koskocaman bir yürek yangınıyla yaşayan bir ölü gibi hayatına devam etmek zorunda kalırsın...
Dünyada aradığın adaleti bulamazsın yaradana sığınıp ilahi adalete teslim olursun...
Öyle işte yine içimden geldiğince bir şeyler karaladım umarım beğenirsiniz...
Okuduğunuz için teşekkürler 
İyi ki varsınız...
Görüşmek üzere hoş kalın sevgiyle kalın