Çanakkale’de o gece bulunan 500 askerin İstanbul’a gidişlerinin vapurların açığa çekilerek engellendiğini kaydeden Turan, şu an yargılananlar arasında olan o zamanki boğaz komutanının, vali tarafından aranıp ‘gelin toplantı yapalım, vekilimiz burada, komutanlarımız burada’ dediği zaman ‘hayır vali benim’ dediğini bildiğini söyledi.
 
TBMM'de A Haber'e değerlendirmelerde bulunan Turan, “15 Temmuz bu milletin kaderinde çok önemli bir nokta haline geldi. Bu milletin15 Temmuz’u unutmaması, unutturmaması bizim gelecek nesillerimiz için çok kıymetli bir hatıra haline gelecek. Çünkü her milletin tarihinde milli egemenliğine kast eden, yan bakan,  demokrasisine el uzatmak isteyenlere karşı bir duruş vardır. Türkiye’de zaman zaman darbelerin başarılara ulaştığı, başbakanının asıldığı sürçle yaşanmış olmakla beraber, 15 Temmuz’da bu milletin genci yaşlısı, kadının erkeği hep beraber meydanlara çıkarak. Basınıyla siyasetçisiyle hep beraber bir tavır ortaya koyarak bütün planları bozan bir fotoğraf haline getirdi. O gün tüm milletvekillerimiz, tüm partilerimiz ellerinden geldiği kadar bir şeyler yapmaya çalıştılar. Bir grubumuz Ankara’daydı meclise geldiler. Bu milli meclisi sahiplenmeye çalıştılar. Bir grubumuz illerdeydi. Halkı meydanlara davet ederek, Cumhurbaşkanımızın davetine ön ayak olarak bu konuda bir direniş başlatmaya çalıştılar. Çok az bir grubumuz da, oturup televizyon karşısında kahvesini içerek maalesef darbeyi izleme sürecini tercih ettiler. Bunları tarih de not ediyor. Milletin hafızası da vicdanı da bunu not ediyor” dedi. 
 
O GECEYİ ANLATTI
15 Temmuz hain darbe girişiminin yaşandığı gün seçim bölgesi olan Çanakkale’de olduğunu aktaran AK Parti Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, o anları şöyle anlattı; “Bizim oradaki kampanyamız, ilçeler iller toplantılarımız vardı. Saat 22:30 itibariyle kayıtlarda var, o tavrı duyduğumuz anda tüm teşkilatımızla beraber Çanakkale meydanına geldik.  O meydandaki direnişimizi, yürüyüşümüzü başlattık. Hamdolsun Çanakkale’de ufak tefek sıkıntılar hariç, bir yanlış olmamasını sağlamış olduk. Çok ilginç hatıralarımız var. O gün Çanakkale’de,  eğitime gelen 500 askerlerin, asker dediğim FETÖ’nün askerlerinden bahsediyorum. Onların İstanbul’a desteğe gitmesiyle süreç başlamışken, oradaki paşamız, valimiz, emniyetimiz hep beraber büyük adımlar attık. Onların İstanbul’a geçişini engelleme imkanını bulduk. Denizden geçeceklerdi, bütün vapurları denizin ortasına çekip vapurlara ulaşamamasını sağlamış olduk. Gelibolu-Eceabat hattında savcılığımızın ve mahkememizin kararıyla hepsinin yakalanma süreci başladı. Daha vahimi, o zamanki boğaz komutanının, şu an yargılanan kişilerden bir tanesidir. Sayın valimizin ‘gelin toplantı yapalım, vekilimiz burada, komutanlarımız burada’ dediği zaman ‘hayır vali benim’ dediğini biliyorum. Yani sıkı yönetim komutanları ilan edilmiş, beyefendi Çanakkale’nin valisi olmuş FETÖ’nün talimatıyla. Bunlar kendini vali yerine koymaya başladılar. İlginç süreçlerdi. Sabahlara kadar oralardaydık. Sabah tekrar meclise geldik. Bir Ankara, bir Çanakkale gittik geldik. Sonuçta burası milletin merkezi, meclisi.
 
“15 TEMMUZ RUHUNA EN ÇOK YAKIŞAN YERLERDEN BİR TANESİ ÇANAKKALE OLMASI LAZIM”
Turan şöyle devam etti; “Ben Çanakkale’nin vekiliyim. Çanakkale’yi ayağa kaldırmamız lazımdı, onu yaptık. Çanakkale ruhunun Türkiye’de ayrı bir hatırası var. Çanakkale, milletin ön sözünün yazıldığı bir yer.  Demokrasimizin ilk adımlarının atıldığı yer. Cumhuriyetimizin kurulduğu, adımlarının atıldığı yerler.  O yüzden 15 Temmuz ruhuna en çok yakışan yerlerden bir tanesi Çanakkale olması lazım. Bütün illerimizde anmaları yaparken, Çanakkale’de abidede ayrıca yapmaya çalıştık. Yahya Çavuşlar, Seyit Çavuşlar, hangi gerekçeyle Çanakkale savaşlarında can vermişlerse, Ömer Halisdemir’ler, Erol Olçok’lar aynı gerekçelerle can verdiler. Onar 102 yıl önce milletimize uzanan elleri kırmak, egemenliğimize uzanan elleri kırmak için hayatlarını ortaya koydular. Bugün de aynı şekilde 15 Temmuz’un şehitleri, bu milletin geleceği adına yanlış yapmak isteyen, egemenliğimize haya getirmek isteyenlere karşı, terör örgütlerine, dış güçlere karşı aynı adımı atmış oldular. O yüzden Çanakkale şehitleri de bizim başımızın tacıdır, bu milletin geleceğini inşa etmiştir. 15 Temmuz şehitleri de hiçbir hesap yapmaksızın evinden duyduğu an dışarı çıkarak, bu milletin geleceğine kast edenlere dur demek için büyük bir destan yazmışlardır.”
 
“O YÜZDEN 15 TEMMUZ’A BEN DESTAN DİYORUM”
Turan Meclis’in bombalanmasını duyduğunda hissettiklerini ise şöyle aktardı; “Ben adım adım o süreci takip ederken, maalesef büyük bir üzüntüyle, şaşkınlıkla bunu karşıladık. Bu meclis ayakta kalacaktı. Çatısı yıkılabilirdi, ama ruhu yıkılamazdı. O zaman bütün partiler burada meseleye sahip çıkarak, sürekli arkadaşlarımızla yazışarak, konuşarak, telefonlaşarak elimizden geldiğince, o  motivasyonu arttırmaya çalıştık. Sonuçta bir kader birliğimiz var. Bu kader birliği şahsımızla ilgili bir şey değil. Hatta AK Parti ile ilgili de bir şey değil. Daha öte bir Türkiye meselesi. O yüzden eğer o gün başarılı olmuş olsalardı, meclis yıkıldı, vekiller öldü, muazzam bir bedel ödendi. Ondan sonra AK Parti kötü olur da diğerleri iyi olur diye bir şey yok. Türkiye bedel ödeyecekti. Hep beraber kaybedecektik. Eğer o gün FETÖ’cüler başarılı olmuş olsaydı, bütün partiler, bütün basın dünyası hep beraber bedel ödeyecektik. O yüzden her ne kadar biz görevimiz gereği seçim bölgemiz Çanakkale’de olsak da ruhumuz, aklımız sürekli buradaydı. Sabah 5’te oradaki işler yoluna girdiği zaman buraya geldik. 16 Temmuz’da meclisimizi açtık. Bütün partiler ortak bir deklarasyon yayınladık. Tekrar akşam Çanakkale’ye döndük. Burası milletin özetidir, milli iradenin merkezidir. Buraya hiç kimsenin yan bakmaması gerekir. Fikrimi, zikrimiz partimiz ne olursa olsun hassas davranmamız lazımdır. Ama görüyorsunuz FETÖ’cü hainler o kadar ölçüsüz, o kadar hadsiz bir tavır içerisindeydiler ki milletin merkezini bombalama cesareti gösterdiler. O yüzden 15 Temmuz’a ben destan diyorum. Her hangi bir övgüden bahsetmiyoruz.  Meclisi bombalayan, özel harekatı, emniyet genel müdürlüğünü köprüleri, Beştepe’yi bombalayan bir hain örgütten bahsediyoruz.       
 
O GECE ÇANAKKALE’DE YAŞANANLAR
Turan o gece Çanakkale’de yaşananlar hakkında ise şu ifadelere yer verdi; “Şunu gururla söylüyorum. Saat 22:30 itibariyle bütün teşkilatlarımız hep beraber irtibat halinde olup yazışarak, beraber kararlılık göstererek, birincisi parti binamızı açtık, ikincisi meydana çıktık. Yani biz ne olacağını bilmeksizin bu işi yaptık. İstanbul, Ankara’da büyük oranda sıkıntı oldu ama başka illerde de olabilirdi. Oralar bastırılamasa tüm illerde benzer şeyler olacaktı. Herkes kendince başta büyük araçları organize ederek, malum yerlerin girişini kapatmak olmak üzere elimizden geldiğince adımlar attık. Hiçbir teşkilat mensubumuzda bir umutsuzluk hissetmedim. Hiçbirinde bir korkma hissi görmedim. Bu çok büyük onur benim için. Makamlar mevkiler gelip geçer. Vekiller geçici. Ama en özel hatıralarımdan bir tanesidir;  kim aradıysam o gün, belediye başkanı, ilçe başkanı kim varsa her aradığım ‘emrinizdeyiz, buradayız, geliyoruz, yoldayız’ dediler. Hiç kimse ‘bekleyelim bakalım, korkalım bakalım, durun bakalım’ demedi. Ne dediysek taşın altına elini koymaya çalıştı. Bu tablo şunu gösterdi bize. Saat 22:30-23:00 gibi bu tablo olunca zaten sonunu biz öngördük. Bu millet izin vermezdi. Bedel daha büyük olurdu, az olurdu. Sıkıntılarımız artardı, eksilirdi. Ama üç gün ama bir ay sürer. Sonuçta o millet o kararlılığı göstermişse, hiç kimse milletin gücünün önüne geçemezdi. Biz daha Çanakkale’de o saatlerde o tabloyu görünce dedik ki Türkiye’de asla bu hainler başarılı olamaz. Çünkü Çanakkale’deki ruhun aynısı diğer illerimizde de var. Dedik ki bütün illerde halk sokağa çıkmışsa, milli iradeye sahip çıkacak kararlılığı ortaya koymuşsa hiçbir hainin başarılı olma imkanı yok. Çünkü bu millet Adnan Menderes’in asıldığı yılları hatırlıyor. O ruhu taşıyor. Bu millet 80 darbesini, 28 Şubat’ı yaşadı. Bedellerini biliyor. O yüzden biz dedelerimizden, babalarımızdan ‘Menderes asılırken  perdenin arkasından baktık, radyodan dinledik’ demelerini hatırlıyoruz. İstedik ki biz radyodan, televizyondan bir başbakanın, bir cumhurbaşkanının idamını izlemeyelim. Çıkalım, müdahale edelim. Mesele bir siyasetçi meselesi değil, bir ülke meselesiydi. Bir demokrasi meselesiydi. Bir milli egemenliğe halel getirilmeme meselesiydi.  Türkiye bu konuda büyük bir onu sergilemiş oldu. Hatırlarsınız, Çin’deki komünist devrimde bir tek fotoğraf vardı. Bir otobanda tankın önünde bir vatandaş elini kaldırdı. O fotoğraf, yıllar yılı tüm Avrupa’da, dünyada demokrasinin simgesi haline geldi. Bizim milletimiz bir gecede onun gibi binlerce fotoğraf verdi. Tankın altına yatan, silahı tutmaya çalışan, uçağa saldırmaya çalışan, öyle görüntüler var ki aslında bunlar tam bir demokrasi kahramanlığıydı. Ama maalesef dış dünyaya baktığımızda Avrupa’ya baktığımızda, Türkiye’de bazı siyasal uzantılarına baktığımızda o heyecanı, o motivasyonu görmüyoruz, bu bizim için en büyük üzüntü vesilesi.”
 
“DÜZ YOLDA YÜRÜYEREK KAHRAMAN OLUNMAZ”
Turan, o gece CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun darbe gelişmelerini izlediği fotoğraf karelerine ilişkin yöneltilen soruya ise; “Tarih, insanın hayatı kendisine ömründe bir yada iki defa olağanüstü imkan verir. Olumlu ve olumsuzluk sonucunu doğuracak olan. Sayın Kılıçdaroğlu’na siyasi hayatı boyunca öyle bir imkan sundu ki tarih. Dedi ki ‘sen kahraman olabilirsin. Sen demokrasinin sembolü olabilirsin’. Ama maalesef Kılıçdaroğlu bunu tercih etmek yerine, bence züldür! O fotoğrafı vermeyi tercih etti. İnsanlar sokaklarda şehit olurken, Cumhurbaşkanımız meydanlara çıkmışken, herkes kendi üzerine düşeni yapmaya çalışırken Sayın Kılıçdaroğlu’nu normal zamanlarda teorik olarak ‘ben tank karşısına çıkarım’ söyleminin çok ötesinde, bir evde kravatı, ceketi üzerinde kahve içerken, televizyon izlerken gördük. Keşke görmemiş olsaydık. Şunu demek istiyorum; siyasi insanların hayatında bir defa bu imkan olur. Demokrasinin yanında olursunuz veya uzağında olursunuz. O uzağında olmayı tercih etti. Düz yolda yürüyerek kahraman olunmaz. Yürüyüş yaptılar, FETÖ’cülerin bir anlamda hayat öpücüğü haline geldiler. PKK’nın motivasyonunu arttırdılar. Sözüm ona kahramanlık yaptılar. Kahramanlık 15 Temmuz akşamı olması lazımdı. O fotoğrafı vermek yerine bir tank karşısında ‘siz ne yapıyorsunuz’ deseydi FETÖ’cülere, şu an Kılıçdaroğlu başka bir yerdeydi. Bu ülkenin milli muhalefetiydi, ülkenin dinamiğiydi. Ama şimdi istediği kadar yürüsün, ağzıyla kuş tutsun. Bütün siyasal hayatı boyunca Kılıçdaroğlu o fotoğrafla anılacak. Darbe olurken, millet şehit olurken, liderler meydanlardayken, bir belediye başkanının evinde kahve içen bir lider olarak kalacak.”
 
Haber: Ersan KÜÇÜKKURU