Geçen yıl müsilaj ile görünür hale gelen Marmara Denizi’ndeki kirlilik her geçen gün artıyor. Oksijenin azalması ve kirliliğin artması bu senede müsilajı ortaya çıkaracak mı? Sorusunu akıllara getiriyor. Uzmanlar kirlilik konusunda pekte bir şey yapılmadığını söylüyor.
 
Marmara Denizi'nde; kirlilik artan sıcaklıklar, azalan oksijen miktarı gibi faktörler giderek daha fazla etkili olmuş ve 2021 yılında müsilaj marmara’da yaşandı. Peki bu yıl bizi nasıl bir Marmara Denizi bekliyor? Yeniden aynı görüntülerle karşı karşıya kalır mıyız? Marmara Denizi’nde oksijen miktarının azaldığı yönündeki haberleri değerlendiren Hidrobiyolog, Sevinç-Erdal İnönü Vakfı MAREM (Marmara Environmental Monitoring) Proje Lideri M. Levent Artüz, “Tüm yapı hakkında eksik bilgiyle yola çıkarak kendimizce sebepler arıyoruz. Sebep gerçekte tek, Marmara Denizi’nin bir “bertaraf ortamı”, bir “alıcı ortam” olarak kullanılması” dedi.

‘’Suda çözünmüş oksijene bağlı yaşam limitleri düzenli ve dramatik şekilde düşüş göstermiştir.’’
(Marmara Environmental Monitoring) Proje Lideri Levent Artüz‘’Bu bilinen bir gerçek, bu konuda bizler Marmara İzleme (MAREM) Proje Grubu olarak 1992’den beri yaptığımız tüm yayınlarda dikkat çekmeye çalışıyoruz. Ancak görüyoruz ki, yanlış da olsa Marmara Denizi’ndeki durum biraz da olsa anlaşılmaya başlanmış.Marmara Denizi genelinde suda çözünmüş oksijen eksikliği, denizin alt akıntısının atıklar için seyrelme ve Karadeniz’e taşınması için bir taşıyıcı bant olarak kullanılma uygulamasıyla başladı. Bu durum fiilen 1989 sonunda başladı, devamında 1989 ekim ayında Marmara Denizi tarihinde ilk defa, Sarayburnu-Tuzla-Adalar üçgeninde balıkların kitlesel olarak boğularak ölmeleri durumu ile su yüzüne çıktı. Merak edenler, 5-9 Ekim 1989 tarih aralığındaki gazete ve dergileri bulup okurlarsa, o tarihlerde neler söylendiğini nelerin öngörüldüğünü açıkça görebilirler. Zamanında Marmara Denizi alt akıntısını taşıyıcı bant olarak kullanma fikrini ortaya atan ve atıkların “Sonsuz seyrelmeye uğrayacağını” iddia edenlerin aksine, o gün bugündür Marmara Denizi genelinde suda çözünmüş oksijene bağlı yaşam limitleri düzenli ve dramatik şekilde düşüş göstermiştir.MAREM Proje Grubu olarak yaptığımız çalışmalarda 2020 senesi sonundan bugüne, yine Marmara Denizi genelinde yaptığımız yerinde ölçümlerde, söz konusu seviyelerin umulandan da çok hızlı bir şekilde düştüğünü ve çok sayıda, suda çözünmüş oksijen bulunmayan yani anoksik bölge oluştuğunu gözlemledik ve bunu gerek kamuoyunda gerekse bilimsel yayınlarda belirttik. Ancak buna sebep olarak dünyanın en kirli akarsularından biri olan ve normalde Ege Denizi’ne akan Ergene Nehri’nin kirletici unsurlarının 50 kilometre yol kat ettirilip, Tekirdağ/Yenice açıklarından yine seyrelir ve Karadeniz’e taşınır diye Marmara Denizi alt akıntısına basılmaya başlanması yerine, bazı beyanatlarda gözlendiği gibi 2021 senesi yaz döneminde yaşanmış olan masif müsilaj olgusunu bahane göstermeye çalışmak bilimsel etiğe pek de uymasa gerek.Marmara Denizi özgün bir hidrografik yapıya sahip. Üstte yer alan, tuzluluğu ve dolayısı ile yoğunluğu az Karadeniz kökenli üst su kütlesi, atmosfer ile temasından dolayı katettiği yol boyunca oksijen kazanabilir konumdadır. Ancak altta yer alan tuzluluğu ve dolayısı ile yoğunluğu yüksek Akdeniz kökenli su kütlesi, sabit bir ara yüzey ile üst su kütlesinden izole olduğundan ancak Ege Denizi’nden Çanakkale Boğazı girişinde içerdiği kadar suda çözünmüş oksijeni barındırabilir.’’ dedi.
 
İbrahim Akın KAZANCI