Çanakkale Belediyesinin Youtube hesabından yayınlanan, “Kente Dair” programına katılan Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi ve İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alper Şener 'i konuk etti. Şener Pandemi sürecinde merak edilen soruları yanıtladı. Aşılama oranlarına rağmen vaka sayısında en yüksek kentlerin başında olan Çanakkale hakkında konuşan Şener; ‘’Aşılamada siz yüzde 85 bandında değilsiniz yüzde 53 bandındasınız, dolayısı ile bu rakamın yüksek çıkması gayet doğal’’ dedi.
 
Çanakkale Belediyesinin Youtube hesabı üzerinden yayınladığı Kente Dair Programında soruları cevaplayan Bilim Kurulu Üyesi ve İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi, Alper Şener Çanakkale'de aşılama oranının çok yüksek seviyede olmasına rağmen vaka sayısında birinci kent olmasını değerlendirdi. Aşılamanın yüksek görülmesi ama vaka sayısının da yüksek olunması hakkında konuşan Alper Şener; ‘’Ben bunu uzun zamandır takip ediyorum. Zaten 7-8 ay öncesine kadar hep Çanakkale'de görev yapıyordum. Şimdi Çanakkale'deki oranları şöyle okumak lazım. Çanakkale, Türkiye'nin yaş ortalama nüfusu en yüksek olan şehri aslında. Baktığımız zaman nüfus başına düşen yaş ortalaması en yüksek il. Aşı nüfusu fazla birinci dezavantajı bu. İkinci, dezavantajı yaşlı nüfusu fazla olduğu için aşılama yelpazesine ilk giren illerden. Ne oldu önce 65 yaş üstünü aşılamaya başladık. Dolayısı ile baktığımızda o haritada görüyoruz ya yüzde 85’lerde olan aşılama oranı, toplam nüfusa oranı yüzde 85’lerde görünen o reel bir rakam değil, onu yanlış yorumluyoruz. Neden yanlış yorumluyoruz? Çünkü aşılanmış olan nüfusun aşılama miladı doldu, antikoru gitti. Üçüncü doz oranına baktığımızda ben bildiğim kadarı ile söylüyorum. Yanlışsam ilgili merciler düzeltsin, üçüncü doz oranı da Türkiye aşılama oranının yine üstünde ama yüzde 53’lerde, 3 doz neden önemli söyleyeyim ben size. İki doz oldunuz siz, 4 doz zamanınız geldi. Siz 3. doz olmadınız ama antikorunuz zaten düşük, koruma seviyesinin altında, koruma seviyesinin altında antikor ile karşılaştınız virüsle, enfekte olmanız gayet normal Çanakkale bir örnek neden örnek aslında siz yüzde 85 bandında değilsiniz yüzde 53 bandındasınız, Dolayısı ile bu rakamın yüksek çıkması gayet doğal’’ dedi.
 
“OLGU SAYILARINDA SÜREKLİ DALGALANMALAR OLDU”
 
Vaka sayıların hem Türkiye’de hem Çanakkale'de sürekli değiştiğini ifade ederek, Pandemi sürecinde Korona virüsünü değerlendiren Alper Şener; ‘’Şimdi korona virüs 2 yıllık süreç içerisinde, çok fazla bilgi üretti, Aynı zamanda da bu bilginin de transferi ile ilgili farklı görüşler ortaya çıktı. Sahip olduğumuz bilgi birikimi itibari ile baktığımızda, salgının seyri zaman içerisinde, dalgalanmalar ile ortaya çıktı. Biliyorsunuz farklı varyantlar çıktı. Ortaya çıkan varyantlarında Avrupa'nın genelinde ve dünyanın genelindeki seyri ile Türkiye seyri arasında, farklılıklar meydana geldi. Bu farklılıkları belirleyen şeyler ne aslında, biraz olgu sayılarının üzerindeki değişimler, ölüm sayıları hastaneye yatış sayıları bunları belirleyen şey hem kişisel koruma önlemlerine uyum, maske mesafe hijyen salgının başından belli belirlediğimiz o 14 kural çerçevesini çizdiğimiz, bir diğer şeyde toplumdaki bağışıklama oranı diyebiliriz bu oranlar ile değişiklikler ile birlikte ortaya çıkan süreçte, hepimizin bildiği gibi bu hem Çanakkale'de hem Türkiye'nin genelinde, olgu sayılarında sürekli bir dalgalanmalar oldu. Çok dipte de olgu sayıları gördük. Çok yüksekteki olgu sayıları da gördük. Pandemimin başında ben Çanakkale'deydim, biliyorsunuz Çanakkale Araştırma uygulama hastanesi pandemi hastanesiydi, başından belli bu süreci de yakından takip ettim. ‘’ dedi.
 
‘’HERKESTE BİR SAĞLIK OKURYAZARLIĞI GELİŞTİ’’
 
Yeni varyantlardan çok korkulmaması gerektiğini ifade eden Şener bu süreçte  aşı olduğuna dikkat çekti. Alper Şener; ‘’Burada da aynı şeyler yaşandı. Türkiye'de nasılsa Çanakkale özelinde de aynı şeyler yaşandı. Ama Çanakkale özelinde Türkiye'den bazı ayrışan   özel noktalar var. Bunları konuşmanın soru cevap şeklinde deva ederiz diye düşünüyorum yüzden Türkiye'deki özel durumu bir özetleyeyim, Varyantların ortaya çıkması ile hep dalgalanmalar yaşıyoruz. Yukarı doğru gidiyor, bu bizim duygu durumumuzda da oluyor. Ekonomik durumumuzda da oluyor. Psikolojik durumuzda da oluyor. Bütün bu dalgalanmaları içimizde yaşıyoruz. Çünkü artık salgınla iç içeyiz, 2 yıllık sürecin içerisinde, Şimdi de kapımızda hepimizin bildiği gelmekte olan bir varyant var. Omicron varyantı. Varyantlardan korkmamamız lazım. Çekinmememiz lazım, neden korkmamız çekinmememiz lazım. Ya  dengeli korkmamız lazım, daha önceki varyantlarda karşılaştığımız gibi değil bu süreçte aşı var elimizde, artık sürecin nasıl yönetileceğini biliyoruz. Baktığımızda sağlıkta deneyim kazandı. Bizde deneyim kazandık. Sağlık denetimi deneyim kazandı, Belediye deneyim kazandı, hizmetler deneyim kazandı, başlangıçtaki kadar ademi değiliz. Bu acemi süreci artık bitti. Daha hızlı bir tepki verme sürecine girdik. Hızlı tepki verme süreci ile birlikte, toplumsal algıda değişti. Toplumsal algı neyi kast ediyorum. Biz salgının başında, maske tiplerini konuşurken artık. Maskenin nasıl takılacağı ile ilgili konuşmaya başladık. Hangi maskenin hangi alanda takılacağı, El dezenfektanının tiplerini tartışmaya geldik. Dolayısı ile salgının başından sonuna geldiğimiz bu noktaya kadar süreçte hem Türk halkı hem biz sağlık çalışanları, hem siz medya aracılığı ile herkeste bir sağlık okuryazarlığı gelişti ve ister istemez de doğru bilgi nereden ulaşılıra gitti insanlar.’’ dedi.
 
‘’BİR AŞI GELİŞTİRİLMİŞ OLUNMASI BİLE BÜYÜK BİR BAŞARI’’
 
Aşılar konusunda ne düşündüğü sorusuna cevap veren Alper Şener yerli aşımız hakkında konuşarak; ‘’Şimdi aşının ve dozu ve pozunu biliyorsunuz salgının başından belli sürekli değişti. Aşı tipleri de değişti. Türkiye’deki şeyi hatırlatayım, Türkiye'de önce Dünyanın genelinde, inaktif aşılar ile MRNA aşılar ile çelişki ve tartışma varken, Türkiye önceliğini inaktif aşılardan yana kullandı. Önce inaktif aşılar geldi. İnaktif aşılar geldikten sonra MRNA tipi aşısındaki aşıların koruyuculuğunun daha iyi olduğu daha yaygın olduğu ile ilgili veriler olgunlaştıktan sonra, Türkiye’ye MRNA aşıları da gelmeye başladı. Artık kişilerin bireylerin inisiyatifine bağlandı. Hiçbir aşı takvimi içerisinden bir öncelik konulmadı.Şu hasta grubu Mrna aşısını olsun, şu hasta grubu inaktif aşı olsun gibi, öncelik yelpazesi belirlenmedi. Daha sonraki süreçte Türkiye İnaktif aşı geliştirme sürecinde bir adım attı. Artık Türkovac ile aşılanmaya başlandı. Sağlık Bakanın ve bazı bili kurulu üyelerinin aşıyı olması ile birlikte, ası süreci aslında Türkiye'de hem hızlı gelişti, hem teknik olarak baktığınızda istenilene yakın bir sonuca ulaştık gibi görülüyor. Ne demek istiyorum. Dünya üzerinde iki aşı geliştiren ülke dediğimizde 8 ya da 10 ülke var. Bu 8- 10 ülkenin arasında girdik gibi görülüyor. Ha etkinliği ile ilgili tartışmalara girmek istemiyorum. Etkiliydi etkisizdi, çok fazla tartışma var, ama bir aşı geliştirilmiş olunması bile büyük bir başarı Türkiye açısından baktığımızda, aşılar anlamıyla baktığımızda kimlere hangi aşı öneriyoruz. Aslında tercihe bıraktık. Ama dürüst olmak gerekirse İnaktif aşıların koruyuculuk yelpazesi ve antikor oluşturma potansiyeli, MRNA aşılarına göre bir tık altta, bu bir tık kelimesi bilimsel jargonda çok eleştiriyorlar.’’ şeklinde konuştu.
 
Sevi Gözay UĞURLU