Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alper Şener, koronavirüsün gençleri de hastalandırmaya başladığına dikkat çekti.
 
Koronavirüs salgınına ilişkin bilgilendirmelerini sürdüren Prof. Dr. Alper Şener, son dönemde gençlerin de hastalanmaya başladığını ifade etti. Hastalığın başından bu yana sosyal medya hesabından ‘Covid 19 Günlükleri’ adı altına paylaşımlar yapan, uluslararası makaleleri örneklerle aktaran ve salgının seyriyle ilgili vatandaşı bilgilendiren Şener uyarılarına devam ediyor.
ÇOMÜ Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alper Şener ‘Hala Anlamayanlar İçin’ başlıklı paylaşımnda şu ifadeleri kullandı; “Korona diye bir hastalık var, ne yazık ki salgın gerçek. PCR testi tanı için güvenli ve geçerli bir testtir, sadece bu test ile tanı koymuyoruz üstelik. Tedavisi zor ve zahmetli, ölümcül bir hastalık ile uğraşıyoruz, sonuç garantili değil. Varyant virüsler daha bulaşıcı, bazıları daha ölümcül, gençleri de hastalandırmaya başladı. Aşılardaki insan sağlığına zararlı bir madde; molekül, gizli güç vesaire yok. Maske, mesafe, el hijyeni sihir değil ama işe yarıyor. Maske insan sağlığına zararlı değil. Salgını kontrol altına almazsanız ekonominiz daha kötü olacak. Sağlığını kaybedip zengin olmaktansa, fakir ama nefes alabiliyor olmak iyidir...”
 
Koronavirüsün daha önce 65-75 yaş üstündeki grupta görülürken, şu anda 40-50 yaş arasındaki aktif çalışan grupta kümelenme olduğuna ve bu yaş grubunda hastalığın daha ağır seyrettiğine dikkat çeken Şener, yaş grubunda küçülme olduğunu belirterek “Önceden 75 yaş ve 65 yaş üstündeki grupta görülüyordu. Yatış endikasyonu ağırlaşan hasta grubu, ‘genç erişkin’ diyebileceğimiz aktif çalışan 40 ile 50 yaş arasında kümelenme var. Bu yaş gruplarında hastalık daha ağır seyretmeye başladı. Daha önceki dalgalarda gördüğümüz hastalarda, yatış durumunda kan oksijen doygunluğunda, oksijen satürasyonunda hızlı bozulma görmüyorduk. Özellikle son 1,5 aydır gelen hasta grubunda hızlı kötüleşme ve yoğun bakıma yatış görüyoruz. Öykü hep aynı: Tanı almış, PCR’ı pozitif, ilk başta her şey normal. Hasta, ilaçlarını kullanıyor. Birden solunum sıkıntısıyla acil servise gelip, bazen direk yoğun bakıma, bazen de servise yüksek düzeyde oksijen almak için yatan bir hasta grubu oluştu. Tedavide bir değişim yok. Antiviraller yine aynı. Üçüncü dalgada, virüsün dinamiği ve yoğunluğu değişti. İngiltere ile Avrupa deneyimi de bu şekilde. Bu hasta grupları için korunma önlemleri ön plana çıkıyor. Korunma önlemleri aynı, değişmedi. Yeni bir tedavi modeli yok. En iyi mücadele bu virüsü almadan, kedimizi korumak. 21 Haziran’da tamamen normalleşmeden bahsediliyor. İngiltere’de 21 Haziran’a  kadar toplumun yüzde 80’nine çift doz aşı yapılması hedefleniyor. Bizim de bu rakama ulaşma şansımız var. Sağlık Bakanlığı’nın deklare ettiği aşılar bir an önce gelecek olursa Türkiye’nin günde 1 milyon civarında aşı yapma kapasitesi var. Avrupa’da bu ciddi bir rakamdır, ülkelerin ve dünyanın genel klasmanıyla kıyasladığınız zaman. Eğer günde 1 milyon doz aşıyı yapabilir pozisyonda olursak, 60 gün içerisinde de bunu maksimum seviyede uygularsak, 2 ay içerisinde toplumun ciddi bir grubunu aşılamış hale geleceğiz. 2,5-3 ay gibi periyoda yayacak olursak toplumun yüzde 75’ini aşılayabiliriz. O zaman salgının bitmesini ve hayatın normale dönmesini konuşabiliriz. Bunu da bir takvime bağlamak lazım. Aşılama hastalık yükünü azalttığında ancak salgında normalleşmeden bahsedebiliriz. Ancak maske, sosyal mesafe gibi genel toplumsal önlemleri tamamen kaldırmayı uzun bir süre düşünmeyeceğiz” dedi.
 
Gülçin AKIN