Tarımsal Eğitim ve Öğretimin 175. Yıl Dönümü sebebiyle gerçekleşen törende konuşan Ziraat Mühendisleri Odası Çanakkale Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Ziraat Mühendisi Ebru Düzen, meslektaşlarının, çiftçilerin ve ülkedeki tarımsal faaliyetlerin temel sorunlarına değindi. Düzen, “Zengin tarımsal ürün desenine sahip Çanakkale’de tarım sektörünün ihtiyacı olan su kaynaklarını barındıran barajlarımızda doluluk oranı yaklaşık yüzde 20 civarındadır” diyerek, tarımsal faaliyetlerin tatlı su kaynaklarının yüzde 75’ine ihtiyaç duyduğunu bu yüzden ivedilikle köklü reform planlarının hayata geçirilmesi gerektiğini vurguladı.
 
Türkiye’de düzenli tarımsal eğitim 10 Ocak 1846 yılında başlaması nedeni ile her yıl 10 Ocak Zirai Eğitim-Öğretimin yıl dönümü, bu tarihin içinde bulunduğu hafta ise ‘Tarım Haftası’ olarak kutlanıyor. Ziraat Mühendisleri Odası Çanakkale Şubesi de Tarımsal Eğitim ve Öğretimin 175. Yıl Dönümü sebebiyle Cumhuriyet Meydanı’nda tören düzenledi. Bu yıl, korona virüsü tedbirleri kapsamında sokağa çıkma kısıtlamasının olduğu güne denk gelen program öne çekildi. Atatürk anıtına çelenk sunulmasıyla başlayan törende bir dakikalık saygı duruşu bulunulduktan sonra İstiklal Marşı okundu. Ziraat Mühendisleri Odası Çanakkale Şubesi Yönetim Kurulu ve üyelerinin yanı sıra törene, Belediye Başkan Yardımcısı İrfan Mutluay, Cumhuriyet Halk Partisi Çanakkale İl Başkanı Metin Ümit Ural ile vatandaşlar da katılım sağladı.
 
Törende konuşan Yönetim Kurulu Üyesi Ebru Düzen, “Bilindiği üzere Türkiye’de ilk Tarım eğitim ve öğretimi, 10 Ocak 1846 yılında İstanbul Yeşilköy’de Ayamama Çiftliğinde açılan Ziraat Mektebinde başlamıştır. Bu vesileyle, Ülkemizde her yıl 10 Ocak tarihini içine alan haftada, “Zirai Öğrenim” in yıl dönümü, çeşitli etkinliklerle kutlanmaktadır. Ziraat mektebinden sonra 13 Ekim 1892 tarihinde yine İstanbul’da açılan “Halkalı Ziraat ve Baytar Mektebi” tarımda modern eğitim ve öğretime geçilmesinin ilk adımı olmuştur. 1928 yılına kadar eğitim ve öğretimini sürdürmüş olan ziraat okullarının kapatılmasıyla oluşan boşluğu doldurmak amacıyla 1930 yılında Ankara Yüksek Ziraat Okulu açılmıştır. Bu okul, Atatürk’ün emriyle Cumhuriyet’in 10. yılında Yüksek Ziraat Enstitüsü’ne dönüştürülmüştür. Alman Ziraat Fakülteleriyle aynı eğitim sistemini benimseyen ve 1955 yılına kadar ülkemizdeki tek ziraat fakültesi olan bu okul, günümüzün Ziraat Fakültelerinin temelini oluşturmuştur. Bugün ülkemizde 39 Üniversitede Ziraat Mühendisliği öğretimine devam eden 166 program yer almaktadır. Ülke tarımının gelişmesi, Ziraat Fakülteleri’mizden mezun olan Mühendislerin sahada kamucu yaklaşımlarla ülke tarımı ve çıkarlarını gözeterek görev yapmasıyla mümkündür” diyerek günün anlam ve öneminden bahsetti.
 
ZİRAAT MÜHENDİSİ İSTİHDAMI, MEZUN SAYISINI KARŞILAYAMIYOR
“Kamusal yetki ve sorumluluğun da liyakata göre düzenlenmesi gereklidir” ifadelerini kullanan Düzen, “Mesleğimizin önemli kollarından biri olan ‘Bitki Koruma Ürünleri’nin satışı ve kontrolü, aldıkları tarım eğitimiyle sadece Ziraat mühendislerine verilen bir yetki olması gerekirken “Bitki Koruma Ürünleri Bayilik ve Toptancılık Belgesi” bakanlığımızın verdiği yanlış karar ile farklı mesleklerin de alabileceği hale gelmiştir. Bu karar mesleğimize ve daha da önemlisi ülke tarımına yapılmış en büyük kötülüktür.
Ziraat mühendislerinin istihdamı da diğer bir önemli konudur. Her yıl gerek kamu gerek özel sektör kuruluşlarında istihdam edilen ziraat mühendisi sayılarının, eğitim kurumlarındaki yıllık mezuniyet oranlarını karşılayamaması, ziraat mühendislerinin işsizlik rakamlarını günden güne artırmaktadır. Bir önceki tarım Bakanının demeçlerinde 2 bin ziraat mühendisi alım sözü vermiş olmasına karşın yedi yüz meslektaşımıza istihdam sağlanmıştır. İki bin istihdam ve daha fazlasının hayata geçirilmesi meslektaşlarımızın işsizlik sorunu ele alındığında son derece önemlidir. Bakanlığın politikaları kısa süreli uygulanmakta ve bu sebeple uzun süreli menfaat sağlanamamaktadır. Örneğin ‘Tarım Danışmanlığı’ gibi iyi niyetle başlanan bir çalışma bir anda gözden çıkarılmaktadır. Son iki yıldır her şeye zam gelmesine rağmen tarım danışmanlarının ücretlerinin sabit kalması bunun bir göstergesidir.
Tarım sektöründeki zayıflama ve istihdam sorunları, Ziraat Fakültelerini tercih eden öğrenci sayısı ve kalitesinin de giderek düşmesine neden olmaktadır. Bu fakültelerden mezun olan mühendislerin düzenli olarak istihdam edilmesi, mesleğin cazibesini arttıracağı gibi ilgili fakülteleri tercih eden öğrenci kalite ve sayısını da yükseltecektir. Mühendislerimizin niteliklerinin artırılabilmesi için Ziraat fakültelerimizde verilen eğitimin de uluslararası ölçütlere uygun olarak kalitesinin arttırılması gereklidir. Diğer yandan öğrencisi olmayan ziraat fakültelerinin araştırma kurumlarına dönüştürülerek ülke tarımına hizmet vermesi de düşünülebilir. Cumhuriyet’in ilk 50 yılında ülke politikası olarak öne çıkan tarım reformu nedeniyle, Ziraat Fakültelerine gereken önem verilmiş ve yüzdelik dilim olarak üniversite sınavlarında en yüksek puan alan öğrenciler bu fakültelere yerleştirilmiştir. Ancak zaman içinde ülkemizin sanayileşmeye yönelmesiyle, tarım odaklı politikalardan uzaklaşılmıştır. Sahip olduğumuz, diğer ülkeler için rekabet edilmesi çok güç olan potansiyelimizin, özellikle son 20 yıllık süreçte yanlış ve eksik politikalar ile yönetilmesi, tarım sektörünün ve dolayısıyla ülke ekonomisinin bugünkü durumuna gelmesinde önemli rol oynamıştır. Sanayileşme adı altında tarımın geri plana atılması, tarım arazilerinin yok olması, çevre ve su kirliliğin artması, ülkemizin geleceğine yapılmış en kötü yatırımlardır” dedi.
 
“TARIM VE EKONOMİ AYRI DÜŞÜNÜLEMEZ”
Korona virüsü sebebiyle halkın, temel sorunlarla yüzleştiğini belirten Düzen, geçmiş yıllardan kalan borçlarını ödeyemeyen çiftçilerin; traktör, arazi ve hayvan gibi üretim araçlarına haciz işlemi başlatıldığını ifade etti. Tarımsal üretim desteklerinin yetersiz olduğunu vurgulayan Düzen, “Son yıllarda ülkemizin her tarafında artmakta olan kömürlü termik santraller, vahşi madencilik ve yanlış yerlerde yapılan inşaat projelerinin bedelini tarım arazileri, ovalar, ormanlar, su kaynakları ve göller ağır bir şekilde ödemektedir. Pandemi sürecinde üreticilerimizin yüzleştiği ciddi düzeylerde ekonomik problemler, tarım ve ekonominin ayrı düşünülmemesi gereken ülkemizde tarımsal üretim uygulamalarının ne denli plansız ve öngörüsüz olduğunu gözler önüne sermektedir. Pandemi döneminde sağlık ve tarım ön plana çıkarken pek çok ülke tarımsal üretime destek vermiş ancak ülkemizde, geçmiş yılların borçları yüzünden çiftçilerin traktörü, arazisi, hayvanı gibi üretim araçlarına haciz işlemi başlatılmıştır” dedi.
 
“YETKİLİ KURUMLAR, YANLIŞ POLİTİKALARIN GETİRECEĞİ SORUNLARI ANLAMALIDIR”
“Ziraat mühendislerinin görev ve yetkililerine ilişkin tüzüğe göre tarım arazileri, su kirliliği, çevre kirliliği gibi tarımı doğrudan etkileyecek konularda ziraat mühendisleri söz sahibidir” diyen Düzen, “Bu yetkiden yola çıkarak Ziraat Mühendisleri Odası Çanakkale Şubesi, şehrimizde bulunan birçok çevre sorununun takipçisi olmuş ve üzerine düşen görevi fazlasıyla yerine getirmiştir. Birçok canlının zarar görmesinin yanında toprağın ve suyun kirletilmesi, direkt olarak insan sağlığını ve tarımsal faaliyetleri riske atmaktadır. Yetkili kurumların söz konusu yanlış politikalar nedeniyle gelecekte bizleri ne denli daha büyük sorunların beklediğini anlamaları ve çevremizi katleden enerji ve vahşi madencilik projelerinden ivedilikle vazgeçmeleri gerekmektedir” ifadelerini kullandı.
 
BARAJ DOLULUK ORANI YÜZDE 20, YÜZDE 72’Sİ TARIMSAL FAALİYET İÇİN KULLANILIYOR
Ülkemizin ana gündemi olan kuraklık hakkında da konuşan Düzen, tarımsal faaliyetlerin tatlı su kaynaklarını kullandığını ve bu yüzden planlama yapmanın önemine değindi. Düzen, “İklim değişikliğinin getirdiği kuraklık dünyada olduğu gibi ülkemizde de sorun haline gelmeye başlamıştır. Ülkemizde tatlı su kaynaklarının yaklaşık %72’sinin tarımsal amaçlı kullanıldığı dikkate alındığında, gerçek anlamda su tasarrufunun tarımsal üretim planlaması kapsamında yapılma gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Zengin Tarımsal ürün desenine sahip Çanakkale’de de tarım sektörünün ihtiyacı olan su kaynaklarını barındıran barajlarımızda doluluk oranı yaklaşık %20 civarındadır. Son yıllarda tarımsal girdi maliyetlerinin artmasına karşın, tarımsal ürün fiyatları aynı oranda arttırılmamıştır. Bir de ürün hasat zamanından önce gümrük vergisinin sıfırlanmasıyla zaten çok zor durumda olan üreticilerin ümitleri kırılmış, hasat bereketi de ithalat politikaları ile yok edilmiştir. Böylece mevcut hükümetin tarım politikaları ülke tarımına büyük zarar vermiştir” diyerek mevcut tarım politikalarının talebi karşılamakta yeteriz kaldığına dikkat çekti.
 
“KÖKLÜ REFORMLAR İVEDİLİKLE HAYATA GEÇİRİLMELİDİR”
Düzen, “Ülke ekonomisinin kalkındırılması için Cumhuriyet’in ilk yıllarında olduğu gibi, tarımsal üretim ve öğretimini kapsayan köklü reformlar ivedilikle hayata geçirilmelidir” sözleriyle konuşmasını sonlandırdı.
 
Sevi Gözay UĞURLU