2020 senesinde Türk Dünyası Edebiyatına ve Bilimine katkılarından dolayı, Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasim-Jomart Tokayev tarafından madalya ile onurlandırılan Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Şair Prof. Dr. Memmed İsmail, aldığı madalya ile ilgili duygu ve düşüncelerini anlatarak yeni nesil şiir anlayışına değindi.
 
Kazakistan’ın önemli şairlerinden Oljas Süleymenov’un Kil Kitabı ve Bahıtjan Kanapyanov’un Kum Saati kitaplarını Türkiye Türkçesi’ne aktarmış ve yayınlatmış olan ve aynı zamanda Kazakistan’da ise M. İsmail’in Jürek Otu (Kazakça) ve Meç Nadejdı-Ümit Kılıçları (Rusça) kitapları yayınlayan ÇOMÜ Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Şair Prof. Dr. Memmed İsmail’e Kazakistan Halk Meclisi'nin 25. yıldönümü vesilesiyle verilen madalya Kazakistan Kurucu Cumhurbaşkanı Elbaşı Nursultan Nazarbayev tarafından imzalandı. 
 
“KAZAK TÜRKLERİ İLE AYRICALIKLI BİR YAKINLIĞIM VAR”
ÇOMÜ Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Şair Prof. Dr. Memmed İsmail, aldığı ödül ile ilgili olarak, “Kazak Türkleri ile ayrıcalıklı bir yakınlığım var. Sovyet zamanı çokça kazakla karşılaştım. Benim ilk kitabım Rusça ve Azerbaycan da değil Kazakistan'da yayınlandı. Yürek Odu adıyla yayımlandı, neden Türkmenistan'da Kırgızistan'da Özbekistan’da değil. Diğer Türk cumhuriyetlerinde değil de Kazakistan'da yayınlandı. Sonra kader öyle getirdi ki, ben Moskova'da okurken, Moskova edebiyat kurslarında okurken bizim hocamız, Alex Petrovic Mecrov diye bir şairimiz vardı. Orada okuyan biz öğrencilerinde okulun öğrenci yaş ortalaması yüksekti, en genci bendim 30 yaşlarındaydım orda şairler ile bulundum o günlerden belli, Türk dünyasının içindeydim bunun sebebini bu olarak görüyorum” dedi.
 
“EDEBİYATTA BİR NESİL GELDİ Kİ BEN MODERN ŞİİR YAZMAK İSTİYORUM”
Türk edebiyatı hakkında da düşüncelerini dile getiren İsmail, “Nazım Hikmet’e, Necip Fazıla, Mehmet Akif Ersoy'a, Arifi Nihat Asya'ya uzatabildiğimiz kadar uzatın bu isimleri, hece ölçüsü ile şiir yazdıkları vakit, onlara bir hücum başlattılar. Özellikle 1920’lerde, oysaki Nazım Hikmet Diyor ki; Ben önce aruzu öğrendim sonra heceyi öğrendim serbest şiir yazdım. Bu böyledir Nazım’ın şiirinde dediği gibi ‘Ben yanmazsam sen yanmazsan, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa’. Burada hece kullanılmış fikir yok mu? Estetik yok mu? Edebiyatta bir nesil geldi ki ben modern şiir yazmak istiyorum. Post modernist, şiir yazmak istiyorum, Fransız şirini Fransız ressamlığı yok etti diye bir laf vardır. Peki Türk şiirini kim yok etti? Sonuç bu çıkıyor, Türk Şirini soyut düşünceler yok etti. Burada bu değişime sebep olan şeyler neler” şeklinde konuştu.

“SANATTA DAHİL HER ŞEYE PARA BİÇİYORLAR”
“Bize hüzün yakışıyor diyorlar gençler, oysaki ben asla yeniliğe karşı çıkan biri değilim” diyen İsmail, “Jean-Jacques, Rousseau diyor ki; kim bir toprak parçasına çit hendek kazıp sınırlandırsaydı, bu çevredeki insanlara bunu kanıtladıysa o beşer cemiyetinin yaratıcısıdır. O gün birisi buna karşı çıksa insanlar bugün düşmüş olduğu belalara düşmezdi.  Yani bugün düşünebiliyor musun? Birisinin milyarları var, Afrika'da ise milyonlar açından ölüyor. Yani kapitalizm geldi. Edebiyatta dahil her şeyi etkiledi, yani kapitalizme göre şair ilham bunlar önemli şeyler değildir. Bunu bilgisayarda yazar öyle diyorlar sanatta dahil her şeye para biçiyorlar. Her şey para diyorlar, Fransız'ı edebiyatına bakıyorsun, önce sözler var ki tanınmak istiyorsun önce Fransa’da tanınacaksın, her şey her yol Paris'ten geçer sözleri var” ifadelerini kullandı.


“BEN BU ŞEHRE ÖMÜR BOYU BORÇLUYUM”
İsmail, Çanakkale’nin kendisi için çok önemli bir yeri olduğunu söyleyerek, düşüncelerini şöyle anlattı: “Çanakkale benim kaderimdir. Çanakkale toprağıyla suyuyla benim için çok önemli yeri var. Ben Çanakkale'ye gelmeden önce çok çeşitli ülkelerde bulundum. Ben bir şiir yazmıştım bu şehir için:
‘İki sahil yakasıyım, Hasret hasret bakasıyım, Ben Dardanel boğazıyım, Herkes benden geçip gider.’
Ben Türkiye'ye gelmek zorunda kaldım, sıkıntılı süreçte kaderim buraya geldi, neden Cebelitarık değildi, Bering Boğazı değil de Çanakkale boğazı. Bu kutsallık beni sanki buraya getirdi. Çanakkale gerçekten çok eşsiz bir yer, burası Türk Dünyası’nın sınavda geçtiği bir yerdir. 250 bin şehit verdiğimiz bir yer, burası Homeros'a ev sahipliği yapmış. Bu şehir bana 25 yıl kucak açmış, ben bu şehre ömür boyu borçluyum.”
 
Gizem Tuğçe BAYHAN


Kaynak: Haber Merkezi