Koronavirüs salgınından dolayı ertelenen Demokrat Parti Çanakkale İl Başkanlığı Kongresi, normalleşme sürecinin başlamasının ardından geçtiğimiz hafta sonu düzenlendi. Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal da kongreye katılarak açıklamalarda bulundu.
 
Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal’ın katılımıyla düzenlenen Demokrat Parti Çanakkale İl Başkanlığı Kongresi’nde sosyal mesafe kurallarına da dikkat edildi. Yoğun katılımın olduğu kongre saygı duruşunu ardından İstiklal Marşı’nın okunması ile başladı. Mali ve faaliyet raporlarının okunması ile devam eden kongrede oylamaların yapılması sonrasında konuşmalara geçildi.
 
“ADALET KAN KAYBETMEKTEDİR”
İl Başkanı Nail Babacan kongrenin açılış konuşmasını yaptı. Babacan,  “Demokrat Partinin Genç lideri Gültekin Uysal, Afyonkarahisar Milletvekili ile Demokrat Partinin İktidara yürüyüşü, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin temellerinin atıldığı kutsal şehir Çanakkale’den başlamış bulunmaktadır. Özlem bitti artık iktidara geliyoruz. AKP yönetimindeki Türkiye Cumhuriyetinin bütün kurumları çöküşe geçmiştir.  Bu çöküşün en belirgin örneği yargıda görülmektedir.  Bugün adalet ağlamaktadır, vatandaşlar delilsiz, belgesiz suçlanarak tutuklanmaktadır ve adalet kan kaybetmektedir.  Adalet mülkün temeliydi. Mülk satıldığında adalet açıkta kaldı ve mülksüz kaldı. Bugün ADALETİN savunma ayağı olan avukatlara barolara yapılan zulüm en çarpıcı örnektir.  Ekonomi, fikir, düşünce özgürlüğü yok olmuştur. Bu çöküşü yeniden düzeltmek için Demokrat Parti ve onun genç lideri Gültekin Uysal taliptir. AKP yönetimi, hükümeti ve demokrasiyi boğmaya çalışmaktadır. Ancak Türk toplumu demokrasiye sahip çıkacaktır.  Merkez sağ, Demokrat Parti liderliğinde yükseldiğinde demokrasi yeniden Türkiye getirilecektir. Demokrat Parti toplumun tamamını ayrım yapmadan hizmet yapmayı şiar edinmiştir. AKP Hükümeti toplumda ayrım yaparak, insanlara haksızlık, hukuksuzluk yaparak iktidarını devam ettirme çabasındadır. Bu şartlar altında gerçekleştirdiğimiz Kongremizin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum” ifadelerini kullandı.  
 
“DEVLET OLMANIN ASLİ GÖREVİ, GÜNÜ VE ZAMANI BU ZOR ZAMANLARDIR”
Kongrede konuşma yapan Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal ise, “Bir küresel salgın iklimindeyiz. Bazen önüne geçebileceğimiz hadiseler gelir sizi bulur. Bazen de önüne geçemeyeceğimiz salgınlar gibi, depremler gibi, felaketler gelir sizi bulur.  İşte devlet olmanın asli görevi, günü ve zamanı bu zor zamanlardır.  Böyle bir zamanda maalesef milyonlarca insanımızın işsiz kaldığı, işletmelerine kilit vurduğu ve yarından ümitsiz hale geldiği bir dönemde biz kuru laflarla günü geçiştirmek mecburiyetinde kaldık.  5 buçuk milyon kişiye sadece biner lira yardım yapabildik. Yağmalanan işsizlik fonundan akıbetinin veri rakamlarına inanamaz hale geldiğimiz, sadece bizim mi? Hayır, Türkiye yaz sezonunun ortasında Türkiye’nin 5 milyon cari açığını kapatmasına vesile olan sektör, can çekişir halde ve Türkiye’ye karşı her daim bildiğimiz olumsuz bakışlarına vesile yapmak adına, vesile arayanlara Türkiye kendi eliyle argüman üretir halde. ‘Türkiye’nin verilerine güvenmiyoruz’ diyerek Türkiye’yi  destinasyon noktasından çıkardılar ve yeniden kabul etmiyorlar. Böyle bir ortamda bugün, bir takım sanal rakamlarla, bu sıkıntılı dönemi geçirdiğimiz iddialarına karşı, sokakta, çarşıda, pazarda gezerek vatandaşlarımızı anlamaya ve dertlerini dinlemeye gayret gösterdik” diyerek şu başlıkları ele aldı:
 
“ÜLKEMİZDE İSE YAŞANANLAR ORTADA”
“Bu tür küresel çapta bireylerin fiziki bağışıklık sistemlerinin sınandığı bir salgın değil, ayın zamanda yönetim sistemlerinin o ülkelerde oluşturduğu derinliğin de sınandığı bir dönemdir. 998 milyar dolarlık bir ek bütçe yapan Japonya’nın yanında 2.2 trilyon dolar gibi vatandaşlarına yardım bütçesi yapan birleşik devletler gibi 750 milyar Euro ek bütçe oluşturan Almanya gibi 350 artı 400 milyar Euro gibi ki Batı Avrupa’da büyük kayıplar veren İtalya bile büyük ölçekte fonlar oluşturdu. Vatandaşların ve işletmelerine gelirlerini arttıracak doğrudan yardımlar yaptı. Ülkemizde ise yaşananlar ortada. İşte devlet bugünler için lazımdır.  Eğer siz ülkenin yedek akçelerini, Merkez Bankasının karını, bu zamana kadarki Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin hiçbirinin aklına gelmemiş mi ki siz bunları tarumar ettiniz. Bu ülkenin yüz yıllar boyunca bir takım sözleşmelerle milletin cebinden para çıkmayacak diyerek pazarlamış olmanıza rağmen, bu ülkenin vatandaşının kaynağını, dişinden tırnağından arttırdığı vergi gelirlerini bir takım yandaşlara aktarmak için bahane yaptınız ve bugün böyle bir zamanda vatandaş yardım yapamaz haldesiniz. İşte siyasetin çürümüşlüğünün en net göstergesi bu uygulamadır. “
 
“KURUM KÜLTÜRÜNÜ GÜNÜ SIFIRLAMAK ADINA YIKTINIZ”
“Nereden geldiğimizi biliyoruz ve işte Çanakkale’deyiz. Bir takım süslü sözlerle meydanlarda organize bindirilmiş kıtalara ifadelerinizi zannediyorsunuz ki vatandaşların gönül tellerinde titreyerek mana bulacak. Bulmuyor. Bunu biliyoruz. Bugün de bu ülkenin bir sistematik yıkım mühendisliği ile karşı karşıya kaldığı bir dönemde, bir ucube anlayışı ‘sistem’ diye Türkiye’ye dayatarak Allah’ın 21. yüzyılda Türkiye’ye bahşettiği biri var ona tabi olun. O ne biliyorsa okusun mantığı içerisinde ‘yerli ve milli’ diyerek pazarlanmış bir yönetim modeli ki model bile diyemeyiz.  Bir kişinin şahsında tüm kuvvetleri toplayalım, o ne biliyorsa okusun mantığı içerisinde ülkenin geldiği yer ortadadır.  Bu acıların ve ızdırapların milletimiz daha fazla hissetmemesi için Türkiye’de bir sanal gündem oluşturulmuş.  İşletmeler batıyor, işverenler işsiz kalıyor, memleket yokluk içinde, biz onun yerine ne veriyoruz?  Al sana Ayasofya veriyoruz.  Ayasofya’nın kavgasını, mücadelesini vermiş, orada bugün ezan okunuyorsa, kuran okunuyorsa, bunun sahibi olan bir geleneğin sahibi olarak, öyle konuşmaya gerek yok. Yapacaksanız yaparsınız.  Başta ana muhalefet CHP olarak karşı çıksın da bu işten nemalanalım gayretlerine artık vatandaşımız da milletimiz de toktur.  Bu ülkenin anayasası, kanunları, kurumları, kurum kültürünü günü sıfırlamak adına yıktınız. Peki yerine ne koydunuz? Yerine bir şey koyamadık.  Uçacağız, zıplayacağız dediğiniz bu dönemde çift haneli işsizlik rakamları, çift haneli enflasyon rakamları, çift haneli faiz oranlara ulaştı” dedi. 
 
“DEMOKRAT PARTİ OLARAK KAVGAMIZ BU YÖNDEDİR”
“Bugün, Türkiye’de milletle bağını kesmiş, hani ayakları havada olan bir ağaç vardır, Sude ağacını bilirsiniz. Aynen o benzetmede olduğu gibi milletle bağını kesmiş, millet iradesinin başta Türkiye Büyük Millet Meclisi Olmak üzere milletin ıstıraplarını, beklentilerini ve gelecek ile ilgili kaygılarının kürsüde konuşulması gerekirken,  Türkiye’de oluşturulmuş bir çarpık siyasi düzen dolayısı ile o kürsülerde ne çiftçilerimizin meseleleri konuşulabiliyor,  ne esnafımızın meselesi konuşulabiliyor, ne de dar gelirli vatandaşımızın sorunları konuşulabiliyor.  Bu sistematik siyasal düzeni değiştirmediğimiz müddetçe, milletimizin iradesi kademe kademe sağlıklı bir zincirle beraber, karar alıcı meclislere yansımadığı sürece,  on yıllar geçmesine rağmen konuştuğumuz meseleleri on yıllar daha geçse de yine konuşmaya devam edeceğiz.  Bugün bir deli gömleği giydirme teşebbüsü ile birkaç düğüm daha atılmıştır. Demokrat Parti olarak kavgamız bu yöndedir. 70 yıl evvel kurulduğumuzda ne diyorsak, bugün de kurucu irademizin ortaya koyduğu referanslarla  yine aynı şeyi söylüyoruz.  Hakkın, Adaletin savunucusu Barolar,  Adalet diye bağırır hale gelmişse, Adalet adı dışında bu ülkede namuslu her vatandaş arar hale gelmişse ülkede bir problem olduğunu bu kürsülerde haykırmak mecburiyetindeyiz” dedi.
 
“YAŞANAN BU YARAYI ANCAK YAŞAYANLAR BİLİR”
“Ortada bir kazan kaynatılıyor.  Bu kazana sürekli bir odun atmak lazım.  Konjektörel olarak ne demokrat partinin fikrini,  ne ruhunu, ne ideallerini, ne icraatlarını, ne de o ahirete intikal etmiş şehitlerin bize bıraktığı bu mirası anlamayanlar, Yassı Adada bir tören düzenliyor.  İstediklerini yapsınlar. Suret-i haktan görünerek, bugüne kadar payitahtımız İstanbul’a hançer üstüne hançer saplayanlar, o yetmemiş, adeta bir yarışma düzenleseniz ‘bina üstüne bina nasıl giydiririz’ deseniz Yassı Adaya öyle bir kötülük yapabilirdiniz. Güya Yassı Ada’nın ismini Özgürlük ve Demokrasi Adası yaparak geçmişi silecekler.  Milletin vicdanından yaşanan bu yarayı ancak yaşayanlar bilir.  O Yassı Adanın gönlümüzde ve zihnimizde ne anlama geldiğini biz biliyoruz. Bir takım siyasi partilerin temsilcileri bize duacı olmamızı istiyor şundan dolayı, darbeler kalkmış da idamda imzaları yokmuş.  Buna mı duacı olacağız? Kimin ne yaptığını biliyoruz. 27 Mayıs Sabahı radyodaki sesi biliyoruz.  Yassı Adada yapılan törende o 14’lilerin ve Liderin ismini verseydiniz de oradaki sefaletiniz taçlansaydı bari.  Bugün hala 27 Mayıs’ı savunan ve Cumhur ittifakını savunan arzı endamı ile ekranlarda yer alan Perinçek’i de yanınız alsaydınız da fotoğraf tamamlansaydı.  Biz biliyoruz. Onlar da istedikleri zaman konjektürel olarak Demokrat Parti ve Menderes ismini dillerine pelesenk etmeye çalışsınlar.  O döneme ne kadar sadakat gösterdiklerini icraatlarıyla biliyoruz.  Onlar ne yaparlarsa yapsınlar. Bize emanet edilmiş iradenin büyük hizmetlerin bugünün Türkiye’sinden yeniden bizler, kamu kaynakları ile değil, milletin kaynaklarını yağmalayarak değil, dişinden tırnağından arttırdığı, imce usulü ile bu yolu aşacağız.”
 
“BUGÜN GÜYA FETÖ İLE MÜCADELE EDİYORLAR”
“Ele geçirme mantığı altında 15 Temmuz’da Türkiye’yi nereye getirdiğinizi biliyoruz.  Bugün güya FETÖ ile mücadele ediyorlar. Daha geçen gün 2. Kolordu Komutanının yaverini ancak tespit edebilmişler ve yeni ortaya çıktı. Şunu da biliyoruz ki Türkiye’yi bu noktaya el birliği ile getirdiniz.  İki tane suç ortağı var biri diğerini yargılıyor. Allah’ın izni ile Türkiye normale döndüğünde bir hukuk devleti olarak, Türkiye Cumhuriyeti savcıları ve mahkemeleri vazife yapmaya başladığında Bu FETÖ örgütünün devleti ele geçirme mantığı içerisinde devletin içerisine yerleştiren bu iktidar da eninde sonunda hesap verecektir. Kimsenin yanına kar kalmamalı. Siz bu süreçleri beraber yaşarken biz 2007 yılında bu operasyona doğrudan muhatap olmuş bir siyasi partiyiz. Hepimizin hafızasında.  Bugün birileri çıkmış CHP’ye çekilen, MHP’ye çekilen operasyon diye onları konuşuyor.  Ama bugünden geriye doğru gittiğimizde 2007’de eğer, Anavatan Partisi ve Doğru Yol Partisinin birleşmesi akabindeki o süreçle beraber Milletimizin iradesini Büyük Millet Meclisinde temsil eder hale gelebilseydik ne Türkiye 15 Temmuzları yaşardı, ne de bunca zamanın imkanı, kaynağı heba edilirdi.  Bugün sadece Merkezi hükümet bazında söylemiyorum. Yerelde de görüyoruz. Türkiye’nin bu çarpık işleyen mekanizması dolayısı ile ne siyasi, ne adli ne de idari denetimi yapamayışı dolayısı ile bu ülkenin kaynakları talan ediliyor ve yağmalanıyor.”
 
“HALKIN SESİ OLAN BAZI MEDYALAR KAPATILMA RİSKİ İLE KARŞI KARŞIYA”
 “Bugün Türkiye’nin namuslu ellerde olsaydı inanıyorum ki, Türkiye’nin büyüklüğüne, tarihi geçmişine ve akametine sahip bir kadro ile bulunsa bütün bu heba edilmiş kaynaklara rağmen önümüzdeki 10 yıl içerisinde hem bulunduğu coğrafyada, orta ölçekli bir güç olarak önce kendi insanını refah içerisinde yaşatır, hem de manevi coğrafya dediğimiz, gönlümüzün içindeki tüm bu sahalarda huzuruna güvenine hizmet eder hale gelir.  Elbette insanlar gibi kurumlar da alt üst oluşlar yaşıyor.  Burada şanlı geçmiş tarihimizin içinde pek çok çalışmaya imza atmış partililerimiz var o referanslarla bu kavgayı bugün hep beraber yürütüyoruz.  Milletimizin ıstıraplarının hepimize yeniden kılavuz olabilmesi için sağımızdan, solumuzdan yapılan telkinlere inat ‘Benim bir davam var ve davası olanların başka kaygıları olmaz’ diyerek bu yolda bayrağı hep beraber yeniden en yükseğe çıkarmak mecburiyetindeyiz. Olana bitene bugün baktığımızda kötü geleceklerin habercisi olduğunu açık yüreklilikle ifade edebilirim. Bugün demokratik yollarla hedefine ulaşamayacağını bilen iktidar,  kademe kademe Türkiye’yi içine kapatarak, demokrasimizin nefes alanlarını daraltarak,  demokrasi özü eleştirme hakkını reddederek, en küçük eleştiriye bile tahammülü olmadıklarını biliyoruz.  Çiftçiye fon için oluşturulan paralar bir takım medyalara aktarılıyor. Halkın sesi olan bazı medyalar kapatılma riski ile karşı karşıya.  Gerçekleri halkın gözünün önünden kaçırmayacaksınız.  Bütün çabamız bu yolu kavgasız, gürültüsüz, büyük kırılmalar yaşamadan Türkiye’nin başarabilmesidir” dedi.
 
“KENDİ TARİH ÇİZGİSİ İÇERİSİNDE YAŞADIĞIMIZ ALT ÜST OLUŞLAR HAFIZAMIZDA”
“Güya iktidara alternatif oluşturduğunu iddia eden,  ana akım mecliste grubu olan siyasi partilerin bir çıkmaz içerisinde olduğunu da Çanakkale’de sizlerin huzurunda ifade etmek mecburiyetindeyim.  Bu iktidar gitsin, bu iktidarın bıraktığı usullerle bu ülkeyi yağmalayalım anlayışına sıkışmış siyasetin Türkiye’ye çözüm üretme imkanı yoktur.  Bu nedenle Türkiye’de bir kuruluş akıl ve iradesinin temsiliyetini ete kemiğe büründürmek mecburiyetindeyiz.  Kendi tarih çizgisi içerisinde yaşadığımız alt üst oluşlar hafızamızda. Ama bugün her gittiğimiz yerde görüyoruz. Bu küresel salgın olmasaydı, 6-7 aylık periyotta Türkiye’nin her noktasına ‘Gidemediğin yer senin değildir’ anlayışı içerisinde tüm vatandaşlarımız ile kucaklaşacağımız bir kampanya ile önümüzdeki süreci kodlama anlayışı içerisindeydik. Ama kademe kademe normalleşme iklimi içerisinde kademe kademe Çanakkale’de başladığımız bu süreçte ilk cemreyi gönüllere bırakmak mecburiyetindeyiz.”
 
Genel Başkan Gültekin Uysal’ın konuşmaların ardından oylamaya geçildi ve tek listenin olduğu oylamada il başkanı Nail Babacan güven tazeledi. Diğer kurullardaki isimler ise şu şekilde oldu:
 
İl Yönetim Kurulu Asil Üyeleri;  İsmail Sazanoğlu, Sariye Günar, Bülkent Deniz, Cemile Dinler, Mehmet Uygur, Mediha Göktaş, Ramazan Bulan,Mustafa Ünal olarak seçildi. Yedek üyeler ise İbrahim Barış Özbek, Rahim Bölükoğlu, Önder Kaya, Zerrin Cici, Rıfat Uluhan, Nevzat Bilgin, Şahin Çakırlar ve Beytullah Yavaş.
 
İl Disiplin Kurulu Asil Üyeleri; Seyfi Beşerler, İbrahim Hakkı Gündüz, Hüseyin Güngör, Hilal Kılıç ve İrfan Çakır seçilirken, Yedek Disiplin Kurulu Üyelerini ise Tevfik Yıldız, Vahit Ataylar, Mehmet Avcı, Altan Sazanoğlu ve Nurcan Nurcan Ateşman.
 
Sevi Gözay UĞURLU