Belediye Başkan Yardımcısı Rebiye Ünüvar’ın moderatörlüğünde gerçekleştirilen söyleşide, Üstün Dökmen Koronavirüs salgınından ötürü pandemi günlerinde dair duyulan kaygılar ve bununla baş etme yöntemleri hakkında bilgi verdi.
 
Ünlü yazar ve psikolog Üstün Dökmen, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olması sebebiyle Çanakkale Belediyesi’nin Intagram üzerinde düzenlemiş olduğu canlı yayına katıldı. Üstün Dökmen, 23 Nisan’ın anlam ve önemini üzerine duygularını dile getirerek konuşmasına başladı: “ 23 Nisan1920 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı. Başta bütün Çanakkalelilerin, Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan herkesin, dünyada yaşayan bütün Türklerin 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutlarım.”
 
“ÇANAKKALE SAVAŞI DÜNYA TARİHİNİ DEĞİŞTİREN OLAYLARDAN”
Dökmen, “Buradaki önemli olan ulusal egemenlik, bu bayram çocuklara Atatürk tarafından verilmiş. Ulusal egemenlik niçin önemli çünkü 23 Nisan 1920’den önce egemenlik ulusumuzun değildi. Fransız Devrimi’nin ana ilkelerinden birisi, bir toplum egemenliğini bir kişiye, aileye, hatta devlete vermemelidir. Egemenlik devletin dahi olmamalıdır. Egemenlik halkın olacak, toplumun olacak. 23 Nisan 1920’de ilk defa tarihimizde kut sayılan kutsal bir hanedan egemenlik alınmış ve millete geçmiştir. Egemenlik, gençlerin ifadesiyle ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletin olacaktır’. 23 Nisan bir ara basamak. Son basamak 29 Ekim 1923, cumhuriyete giden yolda 23 Nisan önemli bir basamak. Ama 23 Nisan öncesi de var; Gelibolu Savaşı, İstanbul’un işgali, Kurtuluş Savaşı var. Çanakkale Savaşı çok önemli. Bu dünya tarihini değiştiren olaylardan. Eğer Çanakkale geçilseydi, dünya tarihi değişecekti. Türkiye Cumhuriyeti belki hiç kurulamayacaktı” şeklinde tarihsel bilgi verdi.
 
“TEDBİRLİ OLACAĞIZ”
“Boğazı geçemediler daha sonra İstanbul’u işgal ettiler. O sırada eski Türkçe ile esnaflar vitrinlerine şu yazıyı astı; ‘Bu da geçer ya hu’. Bu ifade tasavvufi bir ifadedir. Geçiyor ama kolay geçmiyor, çok zor geçiyor” diyen Dökmen, “Samsun’a çıkmadan önce Mustafa Kemal Paşa birçok İstanbul Boğazı’ndan geçmiş. Bir kere bakmış silme İngiliz zırhlısı ve demiştir ki, ‘Geldikleri gibi giderler’. Ama bunu dediği için geçmedi, geldikleri gibi gittiler ama nasıl? Mustafa Kemal Paşa, kongreler topladı, 30 bin civarında şehit verdik, 10 bin civarında telgraf çekildi… Ancak öyle gittiler. İçinde bulunduğumuz karantina günlerinde de ‘Bu da geçer ya hu’ diyoruz, bitmeyen salgın yoktur. Şimdi biz de diyebiliriz ki ‘Bu virüs de geldiği gibi gider’ ama bir anda gitmeyecek. Gayret edeceğiz, kayıplarımız olabilir ama tedbirli olacağız. Mustafa Kemal Paşa çok tedbirliydi ve yaşam standardından fedakârlık etmedi. Şu karantina günlerinde tedbirli olacağız, elimizi yıkayacağız, sokağa gereksiz çıkmayacağız. Ama bir şey daha yapacağız, yaşam standardımızdan fedakârlık etmeyeceğiz” diye anlattı.
 
“KAYGIMIZLA BAŞ ETMEMİZ GEREKİYOR”
Karantina günlerindeki duygu durumlar hakkında konuşan Üstün Dökmen, “Bugünlerde iki büyük ödevimiz var hepimizin. Birincisi virüsten korunmak ve korumak. Sokağa çıkmayarak başkasını da koruyoruz aslında. İkinci ise kaygıdan korunmak ve korumak. Veliler hep şunu soruyorlar; ‘çocuğumun kaygısı ile nasıl baş edebilirim?’. Anne ve baba kendi kaygısı ile baş edecek ki, çocuğunun kaygısı ile de baş etsin. Çocuk, anne ve babanın kaygısını alır. Anne ve babadaki huzursuzluk çocuğa geçer. Eğer anne ve baba rahatsa çocuk da rahat olur. Önce kaygımızla baş etmemiz gerekiyor. Kaygı neden önemli? Bir, kaygı bağışıklık sistemini zayıflatır. Bağışıklık sistemi zayıfladığında da her virüse açık hale geliriz. İki, ev kazaları artar, dikkatimiz azalır. Yaşam kalitemizi düşürür. Kaygının önemli zararından bir başkası ise, uzun vadede kronikleşebilir. Bu yüzden yaşam kalitemizi sürdürmeliyiz. Günlük rutinlerimize devam edeceğiz. Anne ve baba günlük rutinlerine devam ederse, çocuk da eder” dedi.
 
“HERKESİN GÜVENLİ YERİ OLMALI”
“Kişi kendine en iyi gelen şeyi bulmalı” diyen Dökmen, “Evde bir köşe bulmalı. Herkesin güvenli yeri olmalı. Bu somut anlamda da soyut anlamda da olabilir. Zihinde bir hayal de olabilir. Somut anlamda, mesela balkonunuzun bir köşesi olabilir, oturduğunuz koltuk olabilir. Soyut anlamda ise, deniz kenarı olabilir, ağaç kovuğu olabilir. Gerçek ya da hayali güvenli yer olmalı. Çok basit bir gevşeme egzersizi yapabilirler. Gözlerinizi kapatın, ayakları açın. Kollarınızı açık, kucağınızda olsun ya da sarkıtın. Koltuğa gömülün, yüzünüz gevşek olsun. Dişlerinizi kitlemeyin ve sonra burundan derin bir nefes alın ve sonra dişlerinizin arasından bırakın. Vücut ağırlığınızın akıp zemine gittiğini hissedin. Üç saniye bunu yaptıktan sonra gözlerinizi açın. Bilgisayar başında, koltukta bunu yapabilirsiniz. Sürekli yer çekimine direniriz. Gerek yoktur, iki saniye ağırlığınızı zemine bırakın. İşe yaramazsa güzel müzikler var, onları dinleyin” önerilerini verdi.
 
Gizem Tuğçe BAYHAN