2018 yılında UNESCO tarafından Yaşayan İnsan Hazinesi için aday gösterilen Selahattin Kaçanoğlu, dokumacılık ile ilgili merak edilenleri anlattı. Denizli’den Çanakkale’ye gelerek, bu sanatın inceliklerini paylaşan Kaçanoğlu, bu mirasın kendisine atalarından kaldığını belirti. Denizli’nin Buldan ilçesinde geçimini bu şekilde karşıladığını anlatan 69 yaşındaki sanatçı, kendisi ile ilgili şu bilgileri verdi: “Doğduğum Buldan ilçesinde kendimi bu işin içinde buldum. Çocukluğumdan beri sürdürdüğüm bu meslekte yaklaşık 63 yıldır çalışıyorum. Bu meslekte kalıcı olabilmek için dinamik, yaratıcı ve yeni tasarımlar yapabilmen lazım. Eğer yeni tasarım yapmazsanız bu meslekte geçim kaynağı bulamazsınız. Onun için diğer meslekler gibi bu mesleği yapan kişilerin de çok çalışması, araştırıp yeni tasarımlar yapması lazım.”
 
“YAPILAN İŞ SPOR OLMUŞ OLUYOR”
Kaçanoğlu, ailesinin dokumacılık ile geçimini sağladığını söyleyerek, “Ben de ninem ile sağar atardık. Sağar dediğimiz, iplerin cüzilerden geçilmesi ve desen oluşturulması. Küçük yaşlarda nineme ip sarardım o bağlardı derken, dokumanın içinde buldum kendimi. Bizim evde çocuk da olsan boş durmak yoktu. Ailemiz dokumacı olduğu için mutlaka dokumanın bir tarafından tutman gerekir. Yama su sarman lazım yahut şal sarılırken, bobinlere aktarılırken kopanlara kopmayanlara bakmamız lazım. Daha sonra boyun tezgâha yetecek kadar uzadığında ise tezgâhın başına geçerlerdi. Bu meslek de güç kuvvet istiyordu. Annemiz, babamız sabahtan akşama kadar yoruluyordu. Bu meslekte el, ayak, bel başta olmak üzere bütün vücut çalışıyor. Dolayısı ile yapılan iş spor olmuş oluyor. Bizim icra ettiğimiz meslek her ne kadar yorucu olsa da diğer bazı mesleklere nazaran gölgede yapıldığı için avantajlıydı” dedi.
 
“FARKLI TASARIMLAR YAPABİLİRSEK MODAMIZI YARATMIŞ OLURUZ”
Kaçanoğlu, dokuma sanatçılığı hakkında ayrıntıları da paylaştı. “İnsanların ölümünden doğumuna kadar geçen sürede insanlar dokumaya hep ihtiyaç duyar” diyen Kaçanoğlu, “Keten, pamuk gibi iplikler kullanılarak keten dokuma, ipek dokumalar yapılıyor. Biz bu dokumalar sayesinde ürettiğimiz elbiseleri giyiyoruz. Son zamanlarda ise ortaya çıkan markalarla daha iyi, daha güzelini giymeye başladık. İnsanların şık ve daha kaliteli giyinmesi görevi ise dokuma ustaları olarak bize düşmektedir. İnsanlara daha kaliteli ve şık dokumalar sunduğumuz zaman daha iyi kazanabiliyoruz. Onun için kendimizi geliştirmemiz lazım. Eğer kendimizi geliştirip farklı tasarımlar yapabilirsek günümüzde de denildiği gibi modamızı yaratmış oluruz” şeklinde konuştu.
 
“YAPACAĞIMIZ İŞE HANGİ İPLİK UYGUNSA ONU ALIP DOKUYORUZ”
Selahattin Kaçanoğlu, birçok festivale katıldığını ve merak eden vatandaşlara dokumacılığı tanıttığını da söyledi. Kaçanoğlu, “Katıldığım her fuarda, gittiğim her yere el dokuması tezgâhını da götürüyorum ki bilmeyenler bilsin, görmeyenler görsün diye. Dokumada kullandığımız iplikler ise kirman dediğimiz elle yapılmış iplikler. Eskiden köylerimizde, çobanların bulunduğu yerlerde kirman olurdu. O kirmanlarla çevrilen yönler ip olurdu. Fakat şu anda kirmanlara iplik saran fabrikalar var biz de onlardan temin ediyoruz. Biz Denizli Buldan İlçesi olarak geçimimizi dokumacılıkla sağlıyoruz. Dolayısı ile iplik tüccarları Buldan’a gelip ipliklerini satarlar ya da biz iplik yapılan Denizli, Malatya, Maraş gibi yerlere gidip bizzat alıyoruz. İplikler de kendi aralarında değişiyor. Kalını var, incesi ver, İpeği, yönü var. Biz de yapacağımız işe hangi iplik uygunsa onu alıp dokuyoruz. Yani önümüze gelen ipliği alıp dokuma yapmıyoruz. Benim amacım Çarşaf üretmekse, kıvrak iplik kullanmam lazım. Süs dokuma istiyorsam ise patiska yani düz iplik kullanmam lazım. Bunları ayrıt edebilmek için de iplikle numaralandırılmış. Bizler ince iplikle desenler yaparken kalın iplikler le de halı dokuyoruz. Benim kullandığım makinanın tamamı ahşap sadece çivileri ve bazı önemli parçaları metal. Bu makinalarda eskiden elle mekik atılıyordu. Yaklaşık 100 yıl önce kamçılı sistem bulunduğunda ise  artık daha rahat ve daha seri çalışılmaya başlandı tezgahlar. Benim de çalıştığım tezgah kamçılı tezgah. Makinanın 4 tane çerçevesi var. Bu çerçeveler sayesinde deseni oluşturuyorum. Desenlerin farklı olabilmesi için çerçevelerin de çoğalması lazım. İki çerçeve ile desen yapma şansımız yoktur.  Benim makinam 4 çerçevesi olmasına rağmen 18 çerçeveye bedel dokuma yapıyorum şu an.  Bu da tecrübeden kaynaklanıyor. Kendim 18 çerçevenin çıkardığı deseni sadece 4 çerçeve ile çıkartıyorum” şeklinde konuştu.
 
“YENİ TASARIMLAR YAPABİLİYORSA BU MESLEK HİÇBİR ZAMAN ÖLMEZ”
Kaçanoğlu, dokumacılık mesleğinin tekrar canlandığını söyleyerek, “Bu meslek ölmek üzereyken yeni yeni canlanmaya başladı. Son zamanlarda elektrikli tezgahlar çıktı. Onlar gelişti şimdi süratli tezgahlar çıktı ve akışınız göremezsiniz o kadar seri çalışıyor.  Yani benim tezgahta bir ay ürettiğimi o makinalar 4 saatte yapıyor. Ancak el sanatını merak edip onu yaşatmasını savunan kişiler gelerek el dokuması dersleri alıyorlar bizden. Dolayısı ile bu meslek ölmez. Kişi kendini geliştirip yeni tasarımlar yapabiliyorsa bu meslek hiçbir zaman ölmez. Bu mesleğin ölmemesi için Üniversitelerin, valiliklerin, kaymakamlıkların, Belediyelerin bu mesleklere sahip çıkması lazım. Bunların yanı sıra devletin de desteği gerekiyor. Çünkü devlet bu işi yapanları desteklemezse insanlar kazanamaz. Kazanmayınca da mesleği yapmaz” diyerek konuşmasını sonlandırdı.  
 
Dilvin ALTIKARDEŞ