Nedir iki ev arası hayat dediğinizi duyar gibiyim. Gibi gibiyim gibi gibiyim...


 
Nedir iki ev arası hayat dediğinizi duyar gibiyim.
Gibi gibiyim gibi gibiyim...
Ya şarkıydı o sahi nerden geldiyse aklıma!
Baba evinden koca evine uğurlanan gelin kızlara "Bu evden gelinliğinle çıktın tekrar kefeninle dönersin" diye saçma sapan bir öğüt verilirmiş bir zamanlar. Hatta eminim ne acıdır ki günümüzde bile bazı yerlerde böyle şeyler yapılmaya söylenmeye devam etmekte.
Yani gelin kız baba evine bayramda seyranda düğünde dernekte tabi ki gelip gitmeye devam edecektir amma velakin bir kere baba evinden çıkınca ne yaşarsa yaşasın ister mutlu olsun, ister mutsuz, ister dayak yesin, ister hakarete uğrasın kol kırılacak yen içinde kalacak. Sesini çıkarmayacak, kimseye şikayet etmeyecek hele ki boşanmayı aklının ucundan bile geçirmeyecek. Ne güzel bir dünya değil mi?
Bilmem kaç nesli böyle sindire sindire ürküte korkuta türlü örfleri hurafeleri din diye yuttura yuttura heder ettiniz mahvettiniz! Kaç ömrü ziyan ettiniz nice gençlerin vebalini ahını yüklendiniz?
Kendi kızlarınızın başına gelmesini istemek bir yana düşünmek bile istemediğiniz şeyleri saf masum cahil nice gelinlerin üstünde türlü psikolojik işkencelerle kalplerinde onulmaz yaralar açma pahasına denediniz.
Zaten birçoğu baba evinde baskıyla yetişen kız çocuklarını kimisini babası yaşında kimisini amcası yaşında adamlara peşkeş çektiniz... Fikrini bile sormadan gönlünü rızasını almadan bu senin bundan böyle kocandır deyip ardını arkasını aramayıp bilmediği ellere sırtını yaslayacağı bir dayanak bırakmadan yolladınız...
O kızlar o gelinler ne yaşar ne çile çeker kimlere ne hizmet eder bir ihtiyacı var mıdır merak bile etmediniz... Doğru ya siz yollamıştınız onları sahipsiz kimsesiz bilmediği evlere, hanelere kadın olsun, evini çekip çevirsin diye! Niye merak edesiniz ki....
Dokuz ayına kucağına çocuğunu da alır, sevmese de alışır, ısınır evim der kocam der kırar dizini oturur dediniz... Sağda solda sokakta sürtmesin gözü başı kimseye bakmasın evini yerini bir an önce bilsin dediniz...
Söz hakkı bile vermediniz. Ezdiniz ezdirdiniz ezilmesine müsaade ettiniz.
Yaşına başına bakmadan 13 - 14 yaşında çocukları olgunluğa erişip  erişmediklerine bile bakmadan kocaya verdiniz verdinizde iyi halt ettiniz... Daha kendini geliştirip yetiştirememiş oyun çağındaki çocuklardan çocuk eğitip  vatana millete faydalı bireyler yetiştirmesini beklediniz...
Ben şimdi böyle yazdım diye birileri üstüne alınganlık yapmasın lütfen bu sorunlar son on yirmi otuz yılın sorunu değil! Yanlış anlaşılmasın başta da dediğim gibi bilmem kaç neslin sorunu. Hatta bende bir çocuk gelinin torunuyum benim yaşım 43 çocuk gelin babaannem rahmetlik oldu. Ondan öncesinden süregelen ne doğusu, ne batısı, ne kuzeyi, ne güneyi, ne Trakyası olan bitmeyen bitmek bilmeyen bir türlü kapanmayan yara bu.
Sözün özü; baba evi 1 koca evi 2. Bu ikisi arasında geçer bazı kızların gelinlerin hayatı, nasıl geçtiğine bakılmadan....
Sonrada birileri kalkar oturduğu yerden ahkâm keser adaletten bahseder...
Dokuz ay karnında taşıdığı kanını canını verdiği evladına istediği ismi bile koyamayan kadınlar varken bu dünyada sen neyin adaletinden bahsediyorsun diye sormazlar mı adama....
 
Sevgilerimle