Sabah erken saatte, pekte erken sayılmaz aslında çocukları okula uğurladıktan sonra çıktım evden alelacele.

Kargoya gideceğim. Öğleden sonrada misafirlerim gelecek ve benim akşamdan yapılmış hiç bir hazırlığım yok. Çoğunlukla olduğu gibi yine dokuz çarşambanın işi bir güne denk geldi :) Şu yaşıma kadar çok nadirdir aheste aheste, salına salına iş yapmam hep bir koşturmaca hep bir telaş içerisinde dünya telaşesine ayak uydurmaya çalışır vaziyetteyim çok şükür…
Kargo yakın neyse ki. Yarım saat 45 dakikaya gider gelirim sonra işlerime devam ederim yarım bıraktığım yerden. 15-20 adım önümde bir bayan ilerliyor gençten birisi benden genç olduğu kesin.... İki elinde iki kız çocuğu Ya rabbim ne güzel şey Allah hayırlı evlatlardan eylesin inşallah, ayrıca elinde bir poşet içinde iki ekmek ve sayabildiğim kadarıyla 5 yumurta birde cips paketi var. Belli ki kahvaltı edilecek ya da bir öğün savuşturulacak,,, Olsun ben yumurtalı yemeklerin her çeşidini severim 3 öğün yesem bıkmam yumurtadan :)
Sanki bana pişirecek yumurtaları kadın ayrıca, o nerden çıktıysa?
Kadın düşünceli ama hiç konuşmuyor karşı yönden gelen biriyle selamlaştılar. İlerliyorlar bende onların gittiği istikamette gidiyorum arkalarından. Niyeyse acelemde var ama sollamıyorum onları geçmek istemiyorum önlerine belki de... Kız çocukları en fazla 5 yada 6 yaşında ama bu saatte okulda olmaları gerekirken okulda olmadıklarına göre küçükler ikisinin de bir renk mor montları var. Beli büzgülü etekleri kabarık. Sağ elinde tuttuğu kız çocuğu konuşmuyor hiç aynı annesi gibi... Gel gelelim sol elinde tuttuğu hiç susmuyor :)
Az önce selamlaştıkları kişinin kim olduğunu soruyor annesine annesi susuyor çocuk hala konuşuyor annesine bir şeyler soruyor söylüyor ama anne ısrarla ne bir cevap veriyor ne de konuşuyor, başı önde dalgın ilerliyor yolunda. Kim bilir kafasında ne düşünceleri var belli değil! Zaten genelde hepimiz öyle değil miyiz? Kaçımızın 4 başı mamur ki? Benim kafamda her gün tabiri caizse 99 fikir döner dolaşır hiç biride birbiriyle bir kerede toslaşmaz :) Alıştılar artık.
Biraz daha ilerledikten sonra ben kestirme yolu tercih edip anne ve kızların peşinden ayrılıyorum aslında az ilerden de ayrılabilirim ama buradan gitmeyi tercih ediyorum kızda beni fark etmiş olacak ki annesine şöyle sorduğunu duyuyorum:
Anne kadın neden o yoldan gidiyor? :)
Muhtemelen annesi buna da cevap vermemiştir susmuştur diye düşünüyorum çünkü artık onları göremiyorum duyamıyorum ayrı yollara saptık onlar büyük ihtimal evlerine ben gideceğim yere yol alıyoruz.
Ne gariptir ki hayatımız boyunca ne çok şeyi, ne çok insanı, ne çok olayı merak ederiz haklarında fikir yürütürüz sorular sorarız bir çoğuna cevaplar alamayız. Kız çocuğuyla da aramızda nasıl bir telepati oluştuysa beni de merak etti. Nereye gidiyordu bu kadın? Neden onların gittiği yoldan değil de başka bir yoldan gitmeyi seçmişti? Ah bir bilebilseydi keşke annesi susmak yerine makul bir şeyler söyleseydi çocuğuna ne olurdu?
Yollar bir yerde ayrılsa da başka bir vakitte başka bir yerde başka zaman başka mekanda kesişemez miydi?
Herkes aynı yolda yürümek zorunda mıydı? Ayrı yollardan, farklı amaçlar ile çıkıp aynı güzergaha varılamaz mıydı? Aynı yoldan beraber istikamet belirleyip yola çıktıktan sonra yollar ayrılmaz mıydı? Allah'ım bütün yolların sana çıktığını bilirken niyeydi yoldan çıkışlarımız neydi farklı yollara sapış amacımız?
Tut elimden kız çocuğu sana neden o yoldan gittiğimi nereye gittiğimi anlatayım gelir misin? Benimle gelir miydin?
Bir fırının önünden geçiyorum sonra ekmekler taptazeler ama çocukluğumda rahmetli anneannemin bahçedeki odun fırınında pişirdiği ekmekler gibi kokmuyorlar :(
Ayrıca fırının önü yol üstü olmasına rağmen ekmekleri dışarı kasaların içine ve fazla olanları da kasaların üstüne dizmişler aslında hava rüzgarlı çöp toz gelebilir, fırıncı neden böyle bir şey yapmış ki?
Ne kadar yanlış bir davranış şekli, elim telefonuma gidiyor, acaba tüketici ihbar hattını arayıp bildirsem mi diyorum da numarayı unuttum tüh. Sonra aklıma şu düşünce yerleşiveriyor aniden. Şimdi gerçekten cebi beş parasız, çok acıkmış birisi gelse bu ekmeklerden bir kaçını alsa kaçsa, suç kimin olacaktı?
Sorular, sorular ve gelmeyen cevaplar, ya da gelen ama senin istediğin gibi olmayan cevaplar, hayat işte tekrarı olmayan, tek perdelik bir tiyatro oyunu gibi rolünü oynarsın sahneden inersin. Ya alkışlanırsın, ya yuhalanırsın. Ya ardından çiçekler atarlar, ya domates, yumurta. Aslında tercih birazda bizim elimizde. Her şeyi kaderin boynuna yükleyemeyiz. Kendi yaptığımız hataların, yanlışların vebalini onun sırtına vuramayız. Tabi ki de biz bu hayatı yaşayacağımız için ezelde kaderimize böyle yazıldı...
Neyse arkadaşlar perde henüz kapanmadı, oyunumuz devam ediyor. İnşallah en güzel şekilde bitirmeyi nasip etsin Rabbim cümlemize.
Bütün Minik Kardeşlerimin
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramları şimdiden kutlu ve mutlu olsun.
(Düzeltme: Geçen haftaki yazımda maç yorumlarını sevdiğimiz Halit Kıvanç yerine Halit Akçatepe yazmışım. Yanlışlık için özür dilerim. Büyük yorumcu Halit Kıvanç' a sevgiler gönderiyorum usta oyuncu Halit Akçatepe' ye Allah'tan rahmet diliyorum...)