Her gün toplum olarak bir yerden bir yere gidip geliyoruz...

Her gün toplum olarak bir yerden bir yere gidip geliyoruz kimimiz özel aracıyla kimimiz şirket aracıyla ama illaki büyük çoğunluğumuz ben de dahil toplu taşıma vasıtasıyla eve, işe, pazara, okula, gezmeye, kursa, dansa, çantasında örgü şişleri ev gezmesine, oraya buraya taşınıyoruz. Allah şoförlerimizin yar ve yardımcısı olsun inşallah zira onların işi her anlamda çok zor...  
Ben her gün işe gidip gelebilmek için yaklaşık on geliş on gidiş yirmi km yol aldığım için bazen oflayıp puflayıp surat assam da hemen aklıma benden daha uzun mesafeleri kat edenler geliyor yine halime şükrediyorum ve etrafımda olup bitenleri seyretmeye başlıyorum bazen gülümsüyorum bazen kızıyorum karşılaştığım olaylara....
Otobüse bindim ön koltukta leopar desenli eteğiyle tonton bir teyze oturmakta yüzünden nur akıyor maşallah bende yaşlanınca onun gibi olur muyum acaba diye iç geciriyorum ama gözüm hala leopar desenli eteğinde tesadüf oki benimde ayağımda leopar desen babetlerim var kapıştırsak mı ki :)) Sonraki durakta en az teyzem kadar tonton bir amcam biniyor otobüse teyzem oturduğu yerden kalkıyor buyrun siz oturun diyor amcama amcamdan gelen cevap karşısında bende film kopuyor "otur otur sen benden daha yaşlısın" ... 
Allah’ım siz ne şekersiniz öyle. Acaba eski bir tanışıklıklarımı var diye düşünmeden edemiyorum aklımda deli sorular. Teyzem ileriki durakta iniyor amcam bir iki durak sonra. Kim bilir her gün kac kişiyle kesişen hayatlarımız farklı duraklarda ayrılıyordur...
Otobüs hınca hınç dolu ayaktayım bu sefer zorla tutunmaya çalışıyorum dur kalklarda öne arkaya sağa sola yalpalıyorum benimle aynı kaderi paylaşan diğer insanlar gibi... Bir grup genç kız biniyor binmesi ve bütün koltukların dolu olduğunu görmesiyle içlerinden biri "of yaaa oturcak yer yok, ben ruj sürcektim"... :))) Çok şekersiniz gençler.
Avm’nin önünden katılıyor bu kez aramıza yeni yolcular. Yüzde doksan dokuz yemek yediklerini bunu sosyal medya hesaplarında paylaştıklarını kaç beğeni geldiğini anlıyorum konuşmalarından amma velakin otobüsümüz küçük bu sefer hepsi oturamıyor, ayakta kalanlar küçük otobüsleri hiç sevmediklerinden dem vuruyor :)
Orta yaşlı bir bayan telefonla konuşuyor şoför mahallinin arkasındaki üçlü koltuğun yol kenarına atıyor kendini konuşmaya devam ediyor cam kenarı iki koltuk boş ve ayakta yolcu mevcut acaba ne zaman telefonu bırakıp etrafına göz atıp birilerinin oturmasına müsaade edecek diye bekliyorum yok bu konuşma bitmez kaç durak geçti canım sıkılıyor dünyanın sadece kendi etraflarında döndüğünü sanan şahsiyetlerden. Bari ben ineyim diye düşünüp butona basıp ilk durakta inmeye yeltenirken gözüme genç bir bayanın bileğindeki marteniçka takılıyor yüzüme bir tebessüm yerleşiyor ne güzel bir gelenek Bulgariadan kalma bir koşu çocukluğuma gidiyorum acaba babaannem bize böyle bir şey öğretmiş miydi diye ama yok bulamıyorum. 
(Marteniçka; Kökeni paganizme kadar uzanan marteniçka, Balkanlar'a ait bir gelenektir.
1 Mart'ta bahara hoşgeldin demek için marteniçkalar kollara takılır. Dilerseniz ilk leylek gördüğünüzde de kolunuza takabilir, taktıktan sonra marteniçkanızı çiçek açtığını gördüğünüz ilk ağaca bağlayarak dilek tutabilirsiniz. Marteniçkaları satın alabilirsiniz fakat işin en keyifli en geleneksel ritüeli, kendi ördüğünüz marteniçkayı takmaktır. Marteniçka kırmızı beyaz renkli olur.)
Boynum bükük geri dönüyorum, dönmesine de ne göreyim elleri kınalı genç bir kadın az önce bükülen boynum doğruluyor gülümsüyorum. Çocukluğumda kına ile ilgili çok anım var çünkü. Ama tekrar otuz küsur yıllık yolu gidemeyeceğim. İşe yaklaştım başka sefere giderken sizi de götürürüm söz veriyorum :) 
Şimdilik bu kadar sohbet muhabbet yeter sonra yine devam ederiz.
Sevgilerimle