Hani insanlar vardır hayat gailesine düşmüş tek eliyle çalışıp evini geçindirmeye çalışan...

Hayatın acımasız oyunları onları oradan oraya sürükler kuru bir yaprak gibi kaderine doğuştan razı olmuştur onlar. Kaderinden bile çok önce belkide. Çoğu yerde ezilir, hor görülür, yüzlerine bile bakılmaz tıpkı hayatın onları bir köşede unuttuğu gibi onlarda hayatı unutmuşlardır. Yaşamayı, gülmeyi, eğlenmeyi, keyfince gezmeyi kısaca hayatın tadını çıkarmayı. Kaçımız böyle insanların hallerini anlarız belki o an için anlarız ama sonrasında gene kendi derdimize düşüp onları unuturuz...
Bir ev tutar kendine münasip haline göre içini eşyasınla donatır parası yettiğince zevkine göre evim der akşam olunca kapısını örtüp uyuyacağım dinleneceğim, belki kirasını bile zar zor öder ama yine de ödemeye gayret eder...
Sonra bir gün kaderin çarkları başka yönde dönmeye başlar onu alır… başka bir yere savurur ama isteyerek ama istemeyerek sahi hangimize sormuştur kaderimiz hayatını nasıl bir yönde şekillendirmek istediğimizi!
Ben kadere aşırı derecede fazla inanan kaderimin karşısında boynum kıldan ince birisi olarak belkide olaylara farklı gözle bakıyorum farklı pencereden yorumluyor da olabilirim ama bildiğim tek şey kaderimin bana ne gibi sürprizler hazırladığını bilmediğim bilemediğimdir...
Evet başka yerlere savrulan hayatlar geride bir sürü soru işareti de bırakırlar cevaplanması imkansız, cevabını kendilerinden ve Rablerinden başkasının bilmediği…
işte burada devreye önyargılarımız girer. Sahne önyargının, gel yerini al beynimde ve perdeeee.... :(
Acaba kaçtı mı, gitti mi, bir daha geri gelir mi? Nereye gitti acaba? Bir telefonunu bulup arasaydık keşke o arasaydı, keşke haber verseydi ay onu öyle yapmasaydı iyi olurdu yaa boşver bunlar hepsi böyledir.... Bizim falancanın başına da aynısı geldi kirayı ödemedi eşyalarını da bıraktı gitti bir daha kendisinden ne haber ne iz, falancada kapısını kırdırdı eşyalarını attırdı dışarı yaaa zaten bir şeyi de yokmuş! Gibi söylemler devam eder durur…. hatta kendisinde nerden bulduğu belli olmayan bir cüretle bir adım daha öne gidip başkasının hanesine tecavüze kalkışılır çilingir getirip kapısını açtırıp zaten onlara göre olmayan bir iki parça eşyası dışarı atılıp yerine kendi eşyaları konmaya kalkılır... Acaba aynı durumda olan bir zengin olsa aynı hareket yapılır mıydı?
Allah'tan vicdanlı insanlarda vardır da onlara engel olunur, yaptıklarının doğru olmadığı, aynı şeyin kendi başlarına geldiğinde nasıl karşılayacakları örneği gösterilir de verecek tek bir cevap dahi bulamazlar suratları domates kırmızısı olur… ama yine de ısrarcıdırlar yok illa bugün o eşyalar dışarı çıkacak, o ev tutulacak, yerine kendi eşyaları konulacak,,, illa olacak çünkü benciliz sırf kendimizi düşünüyoruz,,, iğneyi kendimize çuvaldızı başkalarına batırmak yerine can benim canım çıkarsa çıksın senin canın diyenlerdeniz ekseriyetle.....
 
Allah'tan çilingir yasalara saygılıdır kapıyı açmadan geri döner, artı birde ev sahibi insafa gelir
karşı taraf hala ısrarcıdır acaba başkasının eşyası çıkıpta ortalık temizlenmeden havalandırılmadan yerine kendi eşyalarını nasıl koyacaktır oda tartışılır bir konudur demek ki temizlik sadece imandan değil vicdandan da gelmeliymiş :) bunu da öğrendik. Akşam olupta yastığa başını koyunca gün boyu zalimden yana değil de mazlumdan yana olan vicdanı rahat bir şekilde uykuya dalar… ya mazlumun ahını almaya bir ramak kalan insana ne demeli onun vicdanı rahat mıdır?
Hiç sanmıyorum o kendine başka yerlerde başka mekanlarda kendi gibi yoldaşlar edinip yapacaklarına orda devam edecektir. Ama şu yüzyıllardır söylene gelen "Alma mazlumun ahını, çıkar aheste, aheste" sözü, hala en doğru şekilde söylenmeye ve de söyletilmeye devam edecektir...
Son söz:
Müslüman; elinden ve dilinden, emin olunan kimsedir....
En son söz:
Ebu Hureyre’nin (radıyallahu anh) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bir gün minbere çıkarak ashabına şöyle hitap etti: “Ey insanlar, bir kul insanlar onun elinden ve dilinden salim kalmadıkça Müslümanlardan sayılmaz. Komşusu onun zararlarından emin olmadıkça imanın kemal mertebesine ulaşamaz. Haramdan korunmak için şüpheli şeyleri terk etmedikçe muttakilerden sayılmaz. Amellerinizin akıbetlerini yani kabule şayan olup olmadıklarını ecel sahifeleriniz dürülüp ömrünüz nihayete erince anlayacaksınız. Ey insanlar, mü’minin niyeti amelinden daha hayırlıdır. Fasıkın da kötü olan niyeti amelinden daha kötüdür”
 
Sevgilerimle