Geçtiğimiz Şubat ayında Ayvacık bölgesinde yaşanan deprem fırtınasının ardından Mayıs ayı başında Çan’da yaşanan depremlerin ardından Çanakkale’de düzenlenen deprem konferansında Çanakkale’de yaşanması muhtemel depremler ve bu depremlerin etkileri tartışıldı. Konferansta konuşan ÇOMÜ Jeofizik Bölüm Başkanı Doç Dr. Tolga Bekler, Bermuda şeytan üçgeninde bulunur gibi maalesef Çanakkale’miz belki de Türkiye’nin en tehlikeli bölgelerinden bir tanesine sahip ifadelerini kullandı. ÇOMÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü, Yapı Ana Bilim Dalında Prof. Dr. Hasan Orhun Köksal ise, “Her an Çanakkale toprakları içerisinde veya sınırlarında kollarıyla sarmalayan bölgede 7 ve üzerinde deprem olabilir” dedi.


Deprem konferansına ilgi gösterilmedi
 Birinci derece deprem bölgesinde yer alan Çanakkale’de kısa bir süre önce deprem fırtınasının yaşanması ve çok sayıda konutun hasar görmesine rağmen dün düzenlenen ‘Deprem, Binalarımız, Güçlendirme ve Önlemler’ konulu konferansa katılım yok denecek kadar az oldu.
Uzmanların Çanakkale’de 7 şiddetinde deprem bekleniyor uyarısı yapmasına rağmen, katılımcı sayısının düşük olması deprem konusundaki duyarsızlığı gözler önüne serdi. Konferanstaki konuşmacılarda salonun boş olmasına sitem etti.
 İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ), Çanakkale Belediyesi, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ), Depremle Savaş Derneği ile Çanakkale İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü (AFAD) katkılarıyla ÇOMÜ İÇDAŞ Kongre Merkezinde ‘Deprem, Binalarımız, Güçlendirme ve Önlemler’ konulu konferans düzenlendi. Konferansa konuşmacı olarak ÇOMÜ ve İTÜ’den depremle ilgili akademisyenler katıldı. Konferansa konuşmacıların yanı sıra Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, Çanakkale AFAD İl Müdürü Levent Yılmaz’ın yanı sıra, çok az sayıdaki dinleyici katılımını ise ÇOMÜ Acil Yardım ve Afet Yönetimi (AYAY) bölümü öğrencileri oluşturdu. Depremle Savaş Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ali Malik Gözübol açılış konuşmasında:“ Böyle bir etkinlikte isterdim ki salon dolu olsun. İnşallah daha sonraki benzer etkinliklerde toplumu daha çok bilgilendirecek, daha kapsamlı toplantılar da olur” dedi.nBelediye Başkanı Ülgür Gökhan ise, boş olan salonda küçük bir kitleyi oluşturan ÇOMÜ Acil Yardım ve Afet Yönetimi bölümü öğrencilerine hitaben yaptığı konuşmada, “Bu salona bakarak, sakın ola bu mesleğinizin önemsiz olduğunu zannetmeyin. En önemli mesleklerin başında geliyor. Çünkü insan hayatıyla ilgili, onun kurtarılmasıyla ilgili eğitim alıyorsunuz” ifadelerini kullandı. Başkan Gökhan, Türkiye’nin bir deprem bölgesi olduğunu ve birçok fay hattı bulunduğunu hatırlatarak, “Çanakkale’de ne yazık ki iki tane ana fay hattından oluşan bir bölgede yerleşmiş durumda. Bunlar her an Çanakkale’de ciddi deprem riskini üzerimizde barındırıyorlar” dedi.

Açılış konuşmalarının ardından konferansta 1’nci oturuma geçildi. Prof. Dr. Süha Özden’in oturum başkanlığını yaptığı konferansın ilk oturumunda, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesinden Prof. Dr. Erdinç Yiğitbaş ‘Çanakkale ve çevresinin jeolojisi’, Prof. Dr. Süha Özden ‘Çanakkale ve çevresinin aktif tektoniği’, Doç. Dr. Tolga Bekler ‘Çanakkale ve çevresinin depremselliği’, Çanakkale Belediyesinden Prof. Dr. Aydın Büyüksaraç ‘Çanakkale Belediyesi Mücavir alan sınırlarındaki zemin koşulları ve yapılaşma arasındaki ilişkiler’ ve Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesinden Prof. Dr. Orhun Köksal ‘Çanakkale kentsel ve kırsal alanlardaki yapıların mevcut durumu’ konularında konuşma yaptı.
 
Çanakkale, Türkiye’nin en tehlikeli bölgelerinden bir tanesi
ÇOMÜ Jeofizik Bölüm Başkanı Doç Dr. Tolga Bekler, yaptığı sunumda Şubat ayında deprem fırtınasının yaşandığı Ayvacık depremlerinin kendisi için sürpriz olmadığını söyledi. Doç. Dr. Bekler, Çanakkale’nin deprem konusuna uzak olmadığı ifade ederek, “Bu grafikte bize gösteriyor ki, neredeyse 6 ve üzerindeki depremlerin Çanakkale ve çevresindeki aktif fay sistemlerine bağlı olarak oluşma potansiyelleri neredeyse yüzde 50’nin üzerinde. Dolayısıyla orta büyüklüktü veya büyük bir depremi yaşamama beklentisi içerisinde olmamız mümkün değil. Bermuda şeytan üçgeninde bulunur gibi maalesef Çanakkale’miz belki de Türkiye’nin en tehlikeli bölgelerinden bir tanesine sahip. Kötümser bir havayı çizmek istemem ama durum bu. Kuzeybatı’da Saroz Körfezi, Kuzey Anadolu fayının Batı uzantısının ciddi yerlerinden bir tanesi, Güneybatı’da Edremit Körfezi ve Yunan ana karasına doğru uzanan Edremit fayının kendisi ve devamı, Biga Yarımadasındaki farklı fay sistemleri ki bunlar hem aletsel dönemsel dediğimiz fayda sayısal kayıtları olan depremleri oluşturmuş bir 1953 gibi deprem yaşanmış bir bölgedir. Çokta uzak bir tarih değil. Veyahut geçmişte olan depremlerdir” dedi.
 
Her an 7 şiddetinde deprem olabilir
ÇOMÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü, Yapı Ana Bilim Dalında Prof. Dr. Hasan Orhun Köksal ise, “Her an Çanakkale toprakları içerisinde veya sınırlarında kollarıyla sarmalayan bölgede 7 ve üzerinde deprem olabilir. Şuanda da olabilir. O zaman bizim Çanakkale olarak yapılaşmaya verdiğimiz önem nedir. Çok başarılı bir zemin çalışması yapılmış ve yürürlüğe konulmuş durumda”
 
Çanakkale’de konuşulan problemler, ülke geneli için geçerli
Birinci oturuma verilen arada gazetecilerin sorularını yanıtlayan İstanbul Teknik Üniversitesinden Prof. Dr. Kadir Güler, “Esasında ülke olarak burada Çanakkale’de konuşulan problemler, ülke geneli için geçerli. İstanbul için, İstanbul’daki yapılar için de betonarme yapılar geçerli. Doğu Anadolu bölgesindeki veya Güneydoğu Anadolu’daki yığma yapılardaki benzer problemlerin burada da bulunduğunu görüyoruz. Dolayısıyla yani ülke olarak tabi ki bu problemlerin çözümü için gayretler var. Fakat esasında bizim ülke olarak hiçbir zaman için yönetmelik problemimiz olmadı. Yani deprem yönetmeliği yönüyle yönetmeliklerimiz hep iyi oldu. Hazırlandığı dönem itibariyle, yalnız güncellemede biraz eksiğimiz oldu. 75 yönetmeliği, 97 yönetmeliğine kadar 22 sene güncellenemeden kullanılmış oldu. Esas sıkıntımız, gerek proje denetimi, gerekse yapımla ilgili denetimdeki eksikliklerdir. Tabi ki bunda ülkenin koşulları, malzeme kalitesi, bunlar da önemli etkenler. Tasarım da çok önemli. 75 yönetmeliğine uygun yapılmış binaların, 99 depreminde çok iyi performans gösterdiğini de gördük. O bakımdan tabi bu problemleri yani mevcut yapı stokunun problemlerini çözmek için kötü durumdaki binaları bizim yıkmamız, yani bu kentsel dönüşüm çerçevesinde olur veya bir şekilde zaten yürüyen bir süreç var. Yalnız biraz galiba gündem hep kentsel dönüşüm oldu. Belki biraz güçlendirmeyi de gündemimize almamız lazım ülke olarak. Bu kentsel dönüşümün yetersiz veya uygun olmadığı anlamında değil. Çünkü biz mevcut yapı stokunun hepsini yıkıp yenileyemeyiz. Yani hiçbir ülkenin ekonomik durumu buna el vermez. Dolayısıyla burada herhalde önemli amaçlardan bir tanesi şu olmalı, güçlendirilmesi ekonomik olan yapıları bizim belirli bir program çerçevesinde güçlendirmemiz lazım. Yoksa beklenen depremler var. Bunlar meydana geldiği zaman biz toptan göçmeyi önleyemiyorsak, can kayıplarını azaltamıyorsak bu da bizim bir kusurumuz olarak tarihe geçebilir. O bakımdan yani bu kentsel dönüşüm devam etsin, bölgesel bazda devam etsin. Fakat bir taraftan da güçlendirilmesi ekonomik olan binaları güçlendirmemiz lazım. Bunu da zannediyorum gündeme almak lazım. Yoksa bütün binaların kentsel dönüşüm kapsamında yenilemek 20-30 veya daha fazla yıllar alacak bir süreçtir. O kadar zamanımız var mı? İşte o bir soru işareti. Çünkü depremin ne zaman olacağını bilmiyoruz” diye konuştu.
 
Mevcut yapı stokunun kısa sürede elden geçirmek ve çok kötü binaları ayıklamak gerektiğini de kaydeden Prof. Dr. Güler, “O da çok kolay bir iş değil. Ama bunun yolunda da olmak lazım. Çünkü yakın zamanda yıkıcı bir deprem olursa bu hem ülke ekonomisi için hem de çok sayıda can kaybına neden olabilecek bir durumdur. Yani esasında şu var. Biz yapılaşmayı çok ciddiye almıyoruz. Bir defa gecekondu, mühendislik hizmeti görmemiş çok sayıda yapımız var. Keşke bunları artık bundan sonra en azından üretmesek. Yönetmelik sıkıntımız yok. Malzeme yönünden hazır beton, burada da konuşuldu. Bundan sonraki üretilen yapıların çok daha iyi olmasını bekleriz ama proje kalitesi de önemli burada. Yani denetimle ilgili zannediyorum hala bir takım sıkıntılarımız var. Proje denetimi ve yapı denetimi ile ilgili. Rant diyemeyiz. Yani bu meslek etiğinden tutun da bu işleri yapan müteahhit firmanın, yani toplum olarak hepimize yansıyan yönleri var. Yani sadece belirli bir kesimi suçlayamayız. Köysel yada kırsal dönüşüm anlamında hani bir projeyi zaman içerisinde Çevre Şehircilik Bakanlığının geliştirmesi uygun olabilir. Muhtemelen belki çalışmalar da vardır. Çünkü kırsal kesimde de, kentleşme artmış olsa bile, belirli bir nüfus barınıyor. Dolayısıyla onların yaşadığı konutların da 5-5,5 büyüklüğünde depremlerde hasar görmemesini sağlamamız lazım”
 
Haber: Fehmi ŞENYİĞİT