Çanakkale’de zıpkınla avladığı balıklarla adından söz ettiren fenomen dalgıç Müjdat Turan, doğum günü hediyesini de denizden aldı.

Tüpsüz dalışta 40 metre derinliğe kadar inebilen profesyonel dalgıç Müjdat Turan, zıpkınla yakaladığı rekor boyutlardaki balıklara yenilerini eklemeye devam ediyor. Avladığı balıkları fotoğraf ve videolarını paylaştığı sosyal medyada da geniş bir hayran kitlesine sahip olan ve adeta bir fenomen haline gelen tecrübeli dalgıç, doğum gününü de boş geçmedi.

Yeni yaşını aldığı gün Turan sosyal medya hesaplarından ‘Doğum günü hediyesi’ başlığı altında avıyla yaptığı fotoğraflı paylaşımda düşüncelerini şöyle ifade etti; “Bu gün doğmuşum Pınarbaşı köyünde. Pınarbaşı köyünün taşlı yollarında kayalara çarpa çarpa büyümüşüm çıplak ayaklarla. Ben ki, yalnızca sevginin dilinden anlar, sevginin diliyle konuşurdum. Kırların, dağların, rüzgarların, pınarların diliyle. Her bahar sevda gibi taşırdım içimde bir çiçeğin yeşermesini ve açmasını bir tomurcuğun. Billur gibi ırmaklarla akardım süsen kokulu ovalara. Ben köylü bir çocuktum, pınarlara, esip geçen rüzgarlara güler geçerdim, en çok beyaz yeleli atları severdim rüzgarda koşarken. Dağların doruklarında her seher serin rüzgarların uğultuları çarpardı kulaklarıma. Her gece serinleşirdi sular, derinleşirdi duygular, uzaklarda bir kaval sesi yayılırdı koyaklara. Annemi arardı gözlerim ovalarda ,özlemi dalga dalga yüreğime işlerdi. Mahsunlaşırdı yüreğim, mahsunlaşırdı gözlerim, rüzgar, su, yaprak, börtü-böcek ne varsa…
Sevgim büyüktü doğaya, denizlere, hayvanlara, bitkilere karşı. Ellerim küçücüktü; daha öğrenmemiştim kini, kötülüğü, kibiri. Yanımda kim ağlasa, onun yerine ben ağlamak isterdim. İçim sızlardı, neşemi verirdim yüzü gülsün diye. Bir dağ çiçeği kadar mutlu, kuş kadar hafif olurdum, annemin peşinde koşarken. Hele geceleri dışarda yatmalar, yıldız saymalar, saman yoluna bakmalar, masal dinlemeler bambaşka bir sihirli dünyaya alıp götürürdü beni. Gündüzleri çocukluk oyunları, meleyen kuzular, at binmeler, ceviz toplamalar, köyün dar sokaklarında oynamalar, bir yanda düğünler ve davul zurna- sesleri doldururdu köyü, bir yanda hızar sesleri gelirdi.
Çocukluğumda en çok masal okumayı ve masal dinlemeyi severdim. Masal okuyup hayal kurmayı. Köyümün pınarlarında bir masal gibi geçti çocukluğum. Masalları hala çok sevdiğimi söylersem, belki de güleceksiniz, olsun. Ben masallardaki gibi yaşamayı severim, masallardaki gibi sevdim sevdiklerimi. Oysa, büyüyünce anladım ki, masal yaşanmazmış, ya da masallardaki gibi yaşanmazmış. Belki de masalları bu yüzden çok sevdim, bu yüzden güzeldir masallar. Mutlu sonla biter… Oysa ben bu gün hayatımdan bir yılı daha bitirdim ve artık yaş Kemal’e erdi. Hayatın gerçeklerini yaşayarak ve asıl gerçeğin çok acı olduğunu, çevremdekileri, insanları tanıyarak öğrendim, sevgilerimle…”

Haber: Ersan KÜÇÜKKURU