Bağımsız Cumhurbaşkanı aday adayı olduğunu duyuran ve Kepez beldesinde ikamet eden Birol Elkılıç, neden aday olduğunu anlatarak, hayata geçirmeyi düşündüğü projelerini aktardı.
 
Boğaz Medya canlı yayınına konuk olan 1970 doğumlu ve 2 çocuk babası Birol Elkılıç, 2023 Türkiye Cumhurbaşkanlığı seçiminde, Bağımsız olarak Cumhurbaşkanı Aday Adayı olacağını duyurdu. Hayatı boyunca Türkiye’nin çeşitli illerinde yaşamış olan ve devlet memurluğundan emekli Elkılıç, 25 yıldır Çanakkale ile içli dışlı olduğunu ekleyerek, aday adaylığı sürecinin nasıl geliştiğini anlattı.
 
Elkılıç şu ifadeleri kaydetti: “Benim meslek hayatım Çevre Sağlığı Denetlenmeliği’ydi. Dolayısıyla geniş bir mecrada görev yaptım. Yani sanayi de köy de şehir için de birçok alanda görev yaptım. Bu bizde bir bilgi birikimine sebebiyet verdi. Neleri yanlış yapıyoruz? Neleri doğru yapıyoruz? Bunların bir birikimine vesile oldu. Daha sonra ben gençlere, insanlara bir şeyler anlatmak istedim. Biz Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulduktan sonra aşağı yukarı 90 yıldır ekonomik yönden ve siyaset yönünden hep patinaj yapıyoruz. Bir türlü kalkınamadık. Yani ben ortalama olarak düşünürsek, çocuğum, ben, babam, dedem ve onun babası Cumhuriyet kuşağına denk geliyor. 5 kuşaktır fakiriz. Bu bizim kaderimiz olmamalı. Biz bir şeyleri yanlış yapıyoruz. Doğruları ben insanlara nasıl anlatabilirim? Doğruları anlatmalıyım. Bilhassa gençler bunu öğrenmeliler. Bunun için Cumhurbaşkanlığı'na aday adaylığımı sosyal medyadan ilan ederekten bunları gençlere anlatmak ve bu yolda onlarla beraber yürümek istediğim için böyle bir aday adaylığı sürecine hep beraber giriştik.
 
BENİ DESTEKLEYECEKLERİNE İNANIYORUM
Bir defa ben seçmene doğruları anlatacağım, bu bir. İki, neler yapılması gerektiğini anlatacağım. Biz bir şeyleri eksik yapıyoruz. Bir yerde bizim bir yanlışımız var. Mesela tarımda sıkıntı çekiyoruz, sanayide sıkıntı çekiyoruz, eğitimde sıkıntı çekiyoruz ama dönüp baktığımız zaman tabloya dünyanın en bereketli toprakları, Anadolu toprakları. Bu topraklar yüzünden binlerce yıl savaşlar çıkmış. Ama biz tarımda geriyoruz. Bizim bir vilayetimiz kadar olan ülke bize mamul satıyor. Bu beni bir vatansever olarak rahatsız ediyor. Bunun için ben bunları gençlere anlatacağım tek tek. Onun için de beni destekleyeceklerine inanıyorum.
 
BU RENGÂRENK SİYASİ PUZZLE BENİ TANIMLAMIYOR
Ben mesela kendimden örnek vereyim; ilk oy kullanacağım zamanlar gençlik yıllarımda, 20'li yaşlarda sol görüşe daha yakın durdum. Haklar, özgürlükler, demokrasi kanım öyle kaynadı. 30'lu yaşlarda biraz daha milliyetçi çizgiye kaydım. O taraf beni tatmin etmeye başladı. 40'lı yaşlarda ekonomiyi daha ileriye götüreceğine inandığım sağ çizgilere kaymaya başladım. Sonra şunu fark ettim. Ben bu rengârenk siyasi puzzle'ın içinde kendimi göremedim. Bana hitap etmiyor. Beni tam tanımlayamıyor. Zaten benimde bu yola çıkış amacım da bu. Biz kesinlikle ülkenin kalkınması için yapılan projeler bir siyasi proje olmamalı. Bunlar bir devlet politikası haline gelmeli. Hangi siyasi otorite gelirse gelsin, bu devlet politikasını gütmek zorunda. Gütmezse biz ekonomik olarak her 10 ila 15 yılda bir takla atıyoruz. Bu bir gerçek, bunu inkâr eden var mı? 50'lilerden 60'lardan bu yana her 10-15 yılda bir ayağımız sendeliyor bizim. Neden? Çünkü yetersiziz. Sanayi, ekonomik, tarım olarak yetersiziz. Gerekli hiçbir çalışmayı doğru dürüst sonucuna kadar götüremiyoruz. Şimdi hangi partiye ya da hangi siyasi görüşe yakın duracağız dediğimiz zaman hepsini kucaklayacak tarzda bir siyasi oluşumu oluşturmak zorundayız. Yani Türkiye Cumhuriyeti'nin bir bireyini dahi ayırmayacak bir siyasi görüş. Bunu oluşturacağımıza inanıyorum ben.
 
TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ, ÇOK BÜYÜK ÇOK ZENGİN BİR DEVLET AĞINA SAHİP
İlk müdahale edeceğimiz olaydan ziyade planlamamız şöyle; tarımda, sanayide, ekonomide, öğrencilerde, beyin göçünde mülteci sorunlarında, iç ve dış siyasette bunların hepsini bir paket olarak düşünürsek 3 ila 6 ay kadar bunların bir plan ve programı sürecek. Hepsine aynı anda başlanacak. Yani ben 6 ay tarımı yapayım, tarım bittikten sonra sanayiyi yapayım böyle bir şey söz konusu olamaz. Ben ülkenin gücüne çok inanan bir insanım. 34 sene devlet tecrübem bana şunu gösterdi: Türkiye Cumhuriyeti Devleti, çok büyük çok zengin bir devlet ağına sahip. Bünyesinde çok güçlü kadrolar var.
 
NÜFUS ARTACAK, ÜRÜNE İHTİYACIMIZ VAR
Dünya nüfusu çok hızlı bir artışa şahitlik yapacak. Uzmanların anlatmasına göre 2070'li yıllarda dünya nüfusunun 20 milyarı aşması planlanıyor. Yani bu kadar insanı besleyecek ürün yok. Onun için bizim çok ağırlıklı olarak tarıma girmemiz lazım. Neden? Çünkü Anadolu toprakları çok bereketli topraklar ve biz bu tarım topraklarını hunharca kullanıyoruz. Tarım topraklarını sanayiye açıyoruz. Tarım topraklarını imara açıyoruz. Şu an da Tarım Bakanlığı'nın bir çalışması var bu konuyla ilgili, tarım topraklarının sınıflandırılmasıyla ilgili ama ben onu çok yeterli bulmuyorum. Yani bu birinci derecede tarım arazileri, sulu tarım susuz tarım, gübreli tarım, ataerkil tokumdan oluşan tarım bunları kesinlikle bilen duayen insanlar tarafından planlanarak, tarım topraklarına asla tahta çubuk dahi dikmeyeceğiz.
 
EĞİTİM SİSTEMİ İÇİN İSTATİSTİKLERDEN FAYDALANILACAK
Şimdi biz eğitim sistemimizi aslında bir anne baba olarak da çocuklarını zamanında ilkokul, ortaokul, lise gibi okullarda okutan hatta bugün üniversitede çocuğu okuyan biri olarak da ben eğitim sistemini çok uygun bulmuyorum.  Bizim eğitim sistemimiz daha çok ezberciliğe dayalı, çocuğun kendi yeteneklerini ortaya çıkarmayan bir sistem olarak görüyorum. Dolayısıyla bunun zaten çok başarılı olmadığını zaten görüyoruz. Üniversitelere geldiğiniz zaman, üniversitelerde de aynı şekilde bir eğitim söz konusu. Yani ezbercilik, ders anlat çık, geçtin geçmedin vesaire. Dolayısıyla dünya çapındaki üniversitelerin sıralamalarına baktığınız zaman ilk 500'e bazen bir ya da iki üniversitemiz ya giriyor ya da giremiyor. Bu bizim eğitim de ne kadar zayıf olduğumuzu gösteriyor. Şimdi ben bir eğitimci değilim, ben işletme fakültesi mezunuyum ve sağlık lisans tamamlamış bir eğitimim var. Dolayısıyla ben eğitimde şunu yapacağım, 4+4+4'ten çıkıp başka bir şey yapacağım gibi buradan gazel okumayı çok doğru bulmuyorum. Dolayısıyla devletin imkanlarını kullanaraktan, Milli Eğitim Bakanlığı'nın imkanlarını kullanarak, bu konudaki duayen insanları bularak, bizim Anadolu kültürüne bizim Türk milletine uygun eğitim sistemi, mevcut topluma uygun eğitim sistemi, sanayimize uygun eğitim sistemi. Mesela bizim endüstri meslek liselerine ihtiyacımız var mı? Yok mu? Olacak mı? Olmayacak mı? Bunları istatistikler gösterecek. Bu istatistikler ve çalışmalara bakaraktan çok düzgün bir eğitim politikası çizeceğimize herkes şahitlik edecek.
 
PARA ÜRETMEMİZ LAZIM
Ekonomi yani para, kısaca para. Paranız varsa bir şeyler yapıyorsunuz. Paranız yoksa hiçbir şey yapamıyorsunuz. Bir ekonomiye sahip olabilmeniz için bir kaynağa sahip olmanız lazım. Yani bir ülke olarak para üretmek zorundasınız. Neden para üretmek zorundasınız? İnsanlar zenginlik istiyorlar. İnsanlar rahat yaşamak istiyorlar. İnsanlar huzur istiyorlar. Alışverişe çıktığı zaman gördüğünü almak istiyorlar. Rahat geçinebilmek istiyorlar. Bunun için paraya ihtiyaç var. Para üretmemiz lazım. Bunu oluşturacak sanayimiz var mı? Bakıyoruz yok. Şimdi sanayicilerle ters düşmek istemem ama bunu ben her zaman söylerim. Sanayi denetimlerinden gelen biri olaraktan kendim için bu konuda az biliyor diyemem. Ülkenin her yerine her iline ilçesine nüfusa oranla gitmiş bir sanayiye ihtiyacımız var. Bu sanayi bizim ekonomimizi canlı tutacaktır.
 
KADINI SOYUTLAMIŞ TOPLUMLAR GELİŞEMEZ
Kadın hakları çok önemli. Yanılmıyorsam tam rakamlarını bilmiyorum ama kadın cinayetleri de çok önde istatistiksel olarak. Bunlar ister istemez herkesi üzüyor. Bun şunu net olarak söyleyeyim. Kesinlikle hem güdeceğimiz politikada hem Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kendi oluşturacağı iç mekanizmalarda bizim kadınlarımıza çok ihtiyacımız var. Dışarıdan şöyle baktığımız zaman dünyaya kadını toplumdan soyutlamış olan ülkeler asla gelişememişlerdir. Ama gelişmiş ülkelere baktığımız zaman kadını getirip toplumun tam ortasına oturtturmuşlardır. Neden böyle? Çünkü kadın yaradılış gereği erkekten daha farklı, daha güzel dizayn edilmiş aslında. Yani o daha mücadeleci. Onun hırsı daha fazla, daha yapıcı. Tabiata baktığımız zaman da bunu görüyoruz. Onun için bizim kesinlikle okuyan, eğitim alan, üreten, çaba sarf eden, toplum için bir taşı diğer taşın üstüne koyabilen kadınlara ihtiyacımız var.
 
BEN BİR HAYVANSEVERİM
Ben bir hayvanseverim ama dereceli olarak baktığımız zaman hayvan severlerin en alt kategorilerindeyim. Çünkü bu konuda kendini çok iyi adapte etmiş çalışmış, çalışan, emek harcayan, zaman harcayan çok iyi hayvan severler var. Buradan hepsine saygı duyuyorum. Bir defa şunu net olarak bilmemiz lazım: Türkiye ilk önce insanına daha sonra hayvanına daha sonra da sokak hayvanlarına, çevresine ve doğasına sahip çıkmak zorundadır. Bu benim mesleğimdir aslında. Çevre Sağlığı’nda çalıştım çünkü ben yıllarca. Bunların hepsini yapabilmeniz için bir bilince, duyarlılığa ihtiyacınız bir de ekonominize ihtiyacınız var. Yani siz hem ekonomik yönden hem de bilinç olarak iş birliği yapacaksınız.”
 
Sevi Gözay UĞURLU