Süt üreticilerinin çiğ süt için litre başı 9-9,5 TL talebi, Süt Konseyi’nden karşılık göremedi ve net 7,5 TL olarak belirlendi. Artan ekstra maliyetler ile birlikte üreticinin işin içinden çıkamayacağını söyleyen Çanakkale İli Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği Başkanı Doç. Dr. Ahmet Ferhan Savran, “Kesilen bir ineğin yerine yenisinin gelmesi iki buçuk yıl alıyor. Telafi edemezsiniz. Bu şartlar altında süt üreticilerinin işlerini devam etmesi zor. Bu sene aşağı yukarı 150 tane hayvan kestirdim, sattım, bir şekilde gitti. Çünkü dayanamayız” diyerek durumun vahametini ortaya koydu.
 
Ulusal Süt Konseyi, çiğ süt tavsiye fiyatının 1 Ekim itibarıyla üreticinin eline litre başına net 7,50 lira geçecek şekilde belirlenmesine karar verdi. Süt Konseyi’nin açıkladığı çiğ sütün litre fiyatının ardından sesler yükselmeye devam ediyor. Süt üreticilerinin, süt fiyatlarında artış yapılması yönündeki talepleri karşılık bulmadı. Artan maliyetler karşısında zarar eden süt üreticisi litre başına en az 9-9 buçuk TL istiyordu. Ulusal Süt Konseyi, 15 Eylül’de yaptığı toplantıda; 7 lira 50 kuruş olan süt fiyatını artırmadı. Ayrıca; toplantıda alınan karara göre, nakliye ücreti gibi birtakım masrafları sanayici tarafından karşılanacak.
 
Bahsi geçen 7 buçuk TL’nin oldukça hazin bir durum olduğunu ifade eden Çanakkale İli Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği Başkanı Doç. Dr. Ahmet Ferhan Savran, “Söyleyeceğimiz rakam, büyükbaş sütü için. Büyükbaş sütüyle birlikte küçükbaş sütünü de etkileyen bir fiyat bu. Küçükbaş sütü için sezon kapandı gibi görünüyor ama mandıralarla yapılan anlaşmalarla çiğ üreticiler sezon sonunda hesap kesiyorlar. Şimdi böyle olunca fiyat maalesef yerinde sayacak gibi. Bu da bizim küçükbaş üreticisinin pek de para kazanma şansını ortadan kaldıracak. Süt tozunun da ihracatına kısıtlama getirildi, bu da başka bir handikap. Bu sefer dışardaki piyasayı kaybedeceğiz; yeniden açacağız, yeniden kapatacağız. Maalesef biraz sıkıntılı. Büyük ihtimal hükümet, enflasyonla biraz mücadele edebilmek için bu fiyatları mümkün olduğunca dizginlemeye çalışıyorlar. Vatandaşın ucuz gıdaya ulaşması gerekir. Tamam, vatandaşın ihtiyacını karşılayalım. Onda bir sakıncamız, çekincemiz yok. Ama üretici ne yapacak?” dedi.
 
“ÜRETİCİ KÖYDEN UZAKLAŞIRSA GERİ GELMEYEBİLİR”
Üretici fiyat endeksinde tarımın yüzde 134’e çıktığını hatırlatan Savran, “Bu ne demek? Biz üreticiler sürekli olarak maliyetlerimiz artıyor demek. Biz bu maliyetleri kendi sermayemizle karşılamaya kalkarsak bu işin içinden kalkamaz duruma geleceğiz. O zaman ne olacak? Birçok insan hayvanını kestirecek. Bu sistemden çıkacak. Büyükbaş gibi de değil küçükbaş. Küçükbaştan çıktı mı insanlar, köyden de uzaklaşıp gidiyorlar. Sonra biz bir daha bu insanları nasıl köye getireceğiz? Böyle bir handikabımız var. Yani iki tarafı da düşünerek yapmak lazım. Evet, fiyatları düşürmek mantıklı. İnsanların gıdaya ulaşması lazım. Bizim insanımız için temel gıdalarından süt, peynir, yoğurt. Ama bunlara böyle bir avantaj sağlayalım derken üreticimizi de bu kadar mağdur etmemiz gerekiyor. Buna ayriyeten yan desteği olsun, bilmiyorum hükümetin kendi programında vardır belki. Önümüzdeki aylarda bizim Merkez Birliğinin yaptığı çalışmalarla o konuda da geçen yıldaki gibi yan fiyatlarında da belirli bir destek verileceğini ima ediyorlar. Bunları böyle yerine getirebilirsek bu iş üretici içinde tüketici içinde iyi bir görüntü arz edebilir ama şu konumda daha bizim üretici için bu desteklemeler ya da kolaylamalar açıklanmadığı için tabii herkes bir tedirginlik içerisinde” şeklinde konuştu.
 
“YEMİ ANCAK KARŞILIYOR”
Şu an keçi sütünü mandıracıların 8-8 buçuk TL’ye verdiğini belirten Savran, “Zaten yemin kilosu, 7 lirayı geçiyor. Ne yaptı? Ancak bir kilo yemi karşılayabiliyor. O da bir şey değil zaten. Bunun yanında kuru ot yoncası var. Bunun yanında samanı var. Bakım masrafları içerisinde veterinerlik hizmetleri var. Eskisi gibi değil. Eskiden ben hatırlıyorum 80'li yıllarda insanlar ilaç bilmezlerdi hayvanlar için. Şimdi biz birlik olarak bile hasattan korunma takvimimiz var. Onu bile yapsanız sadece dünyanın parası tutuyor. Onlarda çok ciddi maliyetler. Maalesef böyle bir zorlu durumdayız” ifadelerini kullandı.
 
“ÖNÜMÜZDEKİ YILLARDA HAYVAN BULAMAYABİLİRİZ”
Pek çok hayvanın kesimhaneye verileceğini ve bu yüzden üretimin azalacağını belirten Savran, ”Hayvan bulamayacağız. Dayanabilenler önümüzde ki bir kaç sene bunun avantajlarını yaşarlar. Çünkü ne olacak? Hayvan bulamayacaksınız. 2008'li 2010'lu yıllarda biz bunu yaşadık. Yine aynı yerlere geliyoruz, yazık. Bunu daha iyi bir planlamayla bu işi daha doğru bir şekilde yapabileceğimiz kanaatindeyim ama maalesef dünyada ki bu pandemi konjonktürü de tabi bu işe biraz etki yaptı. Maalesef böyle bir sıkıntımız oldu. Kesilen bir ineğin yerine yenisinin gelmesi 2 buçuk yıl alıyor. Telafi edemezsiniz. Hayvan ithalatı yapacaksınız. O da tabi Avrupa'dan yapılacak. Onların durumu nedir, onu bilemiyoruz. Onlar bize verecek mi? Onların elinde var mı? Olduğu zaman yine bize pahalıya mal olacak. Döviz fiyatlarının bu kadar yükseldiğini düşünürseniz, nasıl çıkacağız bu işin içinden? Bu şartlar altında süt üreticilerinin işlerini devam etmesi zor. Ben bile bu sene aşağı yukarı sistemden 150 tane hayvan çıkarttım. Kestirdim, sattım bir şekilde gitti hayvanlar. Çünkü dayanamayız” dedi.
 
“ÇÖZÜM: DEVLET DESTEĞİ”
Çözümün devlet destekli tarımsal üretimde olduğunu anımsatan Savran, “Çünkü biz başka türlü biz maliyetimizi bu ürettiğimiz malın üzerine koyarsak bu sefer temel tüketicinin bu gıdaya ulaşması oldukça güç. O da çok doğru bir şey değil. Çünkü her insanın beslenme hakkı en önemli temel hakkı. O yüzden burada yapacağımız maliyetlerimizi düşürmek olacak. Maliyetleri nasıl düşürebiliriz? En temel şey biraz kendiniz üreteceksiniz o da araziniz varsa gerçi onların da üretim maliyetleri oldukça yüksek. Gübre almış başını gidiyor, mazot öyle. Devlet desteğinin biraz daha kuvvetli olması en doğrusu olur diye düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
 
Sevi Gözay UĞURLU