Çanakkale Kara Savaşlarının 107'nci yıl dönümü dolayısıyla Şehitler Abidesi’nde anma törenleri gerçekleştirildi.

Tarihi Alan Başkanlığı ev sahipliğinde Şehitler Abidesi'ndeki törene Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Vali İlhami Aktaş, 1’nci Ordu Komutanı Korgeneral Kemal Yeni, 2’nci Kolordu Komutanı Tümgeneral Rasim Yaldız, Çanakkale Boğaz ve Garnizon Komutanı Tuğamiral Mustafa Turhan Ecevit, Çanakkale Belediye Başkanvekili Süleyman Canpolat, AK Parti Çanakkale Milletvekili Jülide İskenderoğlu, AK Parti Eskişehir Milletvekili Harun Karacan, AK Parti Aksaray Milletvekili ve TBMM Yeni Zelanda Dostluk Grubu Başkanı Cengiz Aydoğdu, Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanı İsmail Kaşdemir, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Rektörü Prof. Dr. Sedat Murat, Avustralya Büyükelçisi Miles Armitage, Avustralya Çanakkale Konsolosu Lucas Robson, Birleşik Krallık Büyükelçisi Sir Dominick Chilcott, Yeni Zelanda Gazi İşleri Bakanı Hon. Meka Whaitiri, Yeni Zelanda Büyükelçisi Zoe Coulson-Sinclair, Fransa Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Mathilde Grammont  katıldı.
 
Kültür ve Turizm Bakan Mehmet Nuri Ersoy’un Türkiye Cumhuriyeti adına Anıta çelenk sunmasıyla başlayan Şehitler Abidesi'ndeki törende; saygı duruşu ve tören kıtası tarafından saygı atışı yapılmasından sonra İstiklal Marşı eşliğinde göndere Türk Bayrağı çekildi.   
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy törende yaptığı konuşmada, Çanakkale Zaferi olarak tarihin sayfalarına şanla kaydedilen büyük mücadelenin ikinci safhası olan kara savaşlarının başlamasının üzerinden tam 107 yıl geçtiğini anımsatarak, “Bir yıl dönümünde daha, daima rahmet ve minnetle yad ettiğimiz aziz şehit ve gazilerimizin huzurunda bir araya gelmiş bulunuyoruz. Asla eksilmeyen bir gururla ve yaşananları anlatmak, doğru ve eksiksiz anlaşılmasını sağlamak sorumluluğuyla Çanakkale Savaşları’nın milli ve manevi mirasını dilimiz döndüğünce paylaşmak gayretindeyiz. Çanakkale, tek vücut olmuş Türk milletinin birlikte atan kalbi, beraber yürüdüğü yol, her şeyini feda etmeye hazır olarak kenetlendiği inanmışlıktır. İnsanın hayatına yön veren, neden yaşadığına dair farkındalığıdır. Bu farkındalığı edinenler seçimlerinde tereddüt etmez, pişmanlığa düşmez. Burada vatanını savunanlar ne için yaşadıklarını, hayatın nelerle anlam kazandığını ve neler kaybedildiğinde bu anlamın da yitip gittiğini çok iyi biliyorlardı. Ondan dolayı Osmanlı coğrafyasının dört bir yanından gelip omuz omuza verenlerin ve geri dönmeyi düşünmeyenlerin zaferidir Çanakkale” şeklinde sözlerine başladı.
“ATATÜRK’ÜN ANZAK ASKERLERİNİN ANNELERİNE YAZDIĞI MEKTUPTAKİ İFADELERİN SIRADANLAŞMASINA İZİN VERMEYİN”
Bakan Ersoy şöyle devam etti, “Çanakkale, medeniyetimizde insana verilen değerin, insan hayatına duyulan saygının en uç koşullarda bile esnemediğinin, savaşın yıkımına şahit olan gözlerin yine de insana bakışının değişmediğinin belgesidir. Bunun aksini söyleyenlerin yalanları da Çanakkale cephelerinin gerçeği karşısında mağlup olmuştur. Bakınız Avusturalya’dan, Yeni Zelanda’dan başlayarak Mısır’a kadar adım attıkları her yerde Anzak askerlerine hep şunlar söyleniyordu: 'Türkler kötü, acımasız ve zalimler. Değerlerinizin, inançlarınızın düşmanı ve uygar dünya için tehlikeliler.' Kulaklarınıza tanıdık geliyor değil mi?  Özellikle burada Mehmetçik ile yan yana yatan yabancı askerlerin akrabalarına sesleniyorum. Televizyonunuzu açtığınızda; haberleri, tartışma programlarını, milyonlarca dolarlık filmleri ve dizileri izlerken kulağınıza benzer cümleler takılıyor değil mi? Birileri sizler için düşman profili çizmeye devam ediyor. O zamanlar Türkler idi şimdi çerçeveyi daha da genişlettiler. İki milyara yaklaşan nüfusuyla İslam dünyasının sizin düşmanınız olduğunu söylüyorlar. Atalarınız gerçekleri, binlerce kilometre aşıp Türklerle yüz yüze geldiğinde ve maalesef savaşın yıkımı içinde görebildiler. Onlara söylenenlerin aksine Türkler, düşmanın yarasını saracak derecede merhamet ve hoşgörü sahibiydi. Savaş alanında bile eğer seçeneği varsa öldürmek yerine yaşatmayı seçiyordu. Bu topraklar bambaşka insan hikayelerine şahit. Şöyle anlatıyor Avustralyalı Çavuş Collyer: 'Bir keresinde 12 yaralı askerimiz, cephede Türk Kızılay ekibi tarafından bulunur. Esir alınmazlar. Yaraları sarılır ve kendilerine, ‘sizinkiler gelip sizi alırlar’ denilip bırakılırlar. Bir başka sefer bir Türk askeri, yaralı ve yürüyemeyen bir askerimizi bulur. Yaralarını temizleyip sarar. Onu kuytu bir yere yerleştirir. Arkadaşları tarafından bulunması gecikebilir endişesiyle de yanına bisküvi ve su bırakır.' Sayısız askerin ve komutanın anılarından, mektuplarından, günlüklerinden bu örnekleri çoğaltabilirim. İstanbul’da Türk askerlerinin omuzunda taşınarak törenle gömülen Avusturalyalı askerden, cephede Anzaklar tarafından bir arkadaşları ölmüşçesine özenle defnedilen Türk askerine kadar bu topraklar bambaşka insan hikayelerine şahit olmuştur. Peki sonuç nedir diye sorarsanız, savaşa gelirken 'Ağza alınmaya değmez Türk' ifadesiyle tanımladıkları insanları 'Düşmanımız, dost Türk' gibi durum ve duygudaki tezatı, değişimi anlatan bir söylemle anmaya başlamışlardır. Ve bu sözün içi gerçekten de doludur. Bu mezarlara iyi bakın. İşte onların gerçekliği karşınızda duruyor. Buna sahip çıkın. Buraya gelmek yetmez. Çanakkale’nin duygusunu ve bilgisini özümseyin ve yanınızda götürün. Bu mezarlıkların her birini aklınızda ve kalbinizde taşıyın. Ne zaman birileri sizi nefretle, öfkeyle, ayrımcılık ve ötekileştirme duygularıyla doldurmaya çalışırsa o yalanları alın, bu mezarlara gömün ve size gerçeği miras bırakan atalarınızın hatırasını onurlandırın. Hemen her yıl dönümünde dile getirilen; Anafartalar kahramanı, Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Anzak askerlerinin annelerine yazdığı mektuptaki ifadeleri de unutmayın. O ifadelerin sıradanlaşmasına izin vermeyin. O mektubun, bir iyi niyet ve nezaket göstergesi olmasının ötesindeki anlamının farkında olun. O sözler Mehmetçik ve Anzaklar gibi savaşı cephede yaşayıp, kaybedilen canların acısını kalbinde hissedenler ile savaşlardan, kutuplaşmalardan, ölümlerden beslenenler arasındaki ruh ve karakter farkıdır. 'Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlar! Burada bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler, Mehmetçikle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar. Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat uyuyacaklardır. Onlar, bu toprakta canlarını verdikten sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.'
“UMUDA, İLHAMA, HAREKETE GEÇECEK İRADEYİ KENDİNDE BULMAYA İHTİYAÇ DUYAN HERKESİ ÇANAKKALE’YE DAVET EDİYORUM”
Savaşlar cephelerde başlar, yüreklerde devam eder. Dünya bugün bu gerçeğin pençesinde; ayrışmanın, ötekileştirmenin sebep olduğu insan dramlarıyla sarsılmaktadır. Maalesef insan hayatının değerini sarı saçlı, mavi gözlü olup olmadığıyla ölçen ırkçı zihniyet hastalık gibi yayılmaktadır. Yarattıkları ve besledikleri bu anlayışla sebep oldukları yıkım ve gözyaşının kendilerine ulaşmayacağını sananlar, bilin ki ne olup bittiğini bile anlayamadan tutuşturduğunuz ateşin içine düşeceksiniz. Kimse bu gerçeği göremeyecek kadar cahil ve tarihten bihaber olamaz. Sadece umursamıyorlar. Ama biz umursuyoruz. Dil, din, renk, kültür ayırmaksızın insan paydasında buluşan, birbirini tanıyan, anlayan ve hoşgörü içinde birlikte yaşayan bir dünyayı kurmak zorundayız. Aksi takdirde ne olacağını görmek isteyenler dünyanın geldiği duruma baksın ve lütfen çok geç olmadan ayağa kalksın. Umuda, ilhama, harekete geçecek iradeyi kendinde bulmaya ihtiyaç duyan herkesi Çanakkale’ye davet ediyorum. Burada son nefeslerini veren insanların mirasında aradığınız her şeyi bulacaksınız. Bu duygu ve düşüncelerle sözlerimi noktalarken başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere istiklal ve istikbalimiz için canını vermiş, kanını dökmüş, ömrünü adamış bütün geçmişlerimizi, aziz şehit ve gazilerimizi rahmetle, minnetle ve saygıyla anıyorum. 1915’te dünyanın farklı ülkelerinden gelerek Çanakkale’de savaşan babalar, oğullar, eşler. Dün sizler savaşta Mehmetçik ile karşı karşıyaydınız. Bugün ise insanlığa barışın kıymetini, hoşgörünün değerini, herkesin insan olma paydasında buluşabileceği gerçeğini anlatırken Mehmetçikle yan yanasınız. Hatıranız sahipsiz değildir. Rahat uyuyunuz” dedi.
“ÇANAKKALE’DE KÜLLERİMİZDEN YENİDEN DOĞDUK”
Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanı İsmail Kaşdemir ise; “Çanakkale’yi geçilmez yapan, başta Çanakkale’nin muzaffer komutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere kahraman şehit ve gazilerimizi rahmet ve şükranla anıyorum. Bize bu müstesna toprakları vatan yapanların aziz ruhları şâd olsun ve yine 107 yıl önce bu topraklara ülkeleri için gelen ve hayatlarını kaybederek, şimdi bu toprakların evlatları olan ve bu topraklarda kahraman Mehmetçiklerimizle koyun koyuna yatan itilaf devletleri askerlerini de saygıyla anıyorum. Türk milleti olarak, 107 yıl önce bu topraklarda bir ölüm ve kalım mücadelesi verdik. Haksızca saldırılara karşı, vatanımızı ve istiklâlimizi korumak için büyük fedakârlıklar gösterdik. Güçlü ama haksız olanlara karşı haklı ve onurlu bir mücadele verdik. Bir yok oluş sürecinden, bir varoluş destanı çıkardık. Tabiri caizse Çanakkale’de küllerimizden yeniden doğduk. Biz Türk Milletinin tüm evlatlarının Tarihi Alan’ı ziyaret etmelerini Çanakkale Ruhunu hissetmelerini arzu ediyoruz. Ayrıca bütün yabancı misafirlerimizi burada daha fazla ve daha kalabalık olarak ağırlamaktan büyük memnuniyet duyacağız” diye konuştu.
Konuşmaların ardından Türk ve yabancı askerlerin kara savaşları zamanında yazdıkları mektupları okundu. Kur'an-ı Kerim tilavetinin ardından Çanakkale Cephesi'nde şehit düşen Kahraman Şehitlerimiz için dua edildi. Tören geçişinin ardından Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, şehitlik defterini imzaladı ve beraberindeki heyet ile birlikte şehitliklere karanfil bıraktı. Şehitler Abidesi’nde düzenlenen tören SOLOTÜRK'ün, gösterisinin izlenmesiyle son buldu. Daha sonra Fransız ve İngiliz anıtlarında da törenleri yapıldı.
 
Ersan KÜÇÜKKKURU