Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’ne ait olan ÇOMÜ TV’de ‘Çocuklarla Yolculuk’ programı gerçekleştirildi. Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Eğitim Bilimleri Öğretim Üyeleri Doç. Dr. Şerife Gonca Zeren ve Dr. Hanife Esen Aygün’ün sunduğu programda bu hafta, pandemi döneminde çocukların yaşadığı duygu durumları üzerine konuşuldu. Çocukların kafasındaki hastalık algısının değiştiği ifade edilirken, kaygı seviyesi yüksek olan çocuklara nasıl bir yaklaşımda bulunulabileceği ele alındı.
 
PANDEMİ DÖNEMİNDE ÇOCUKLAR NE GİBİ KAYGILAR YAŞADI?
Kaygının ucu açık bir kavram olduğunu aktaran Dr. Aygün, “Kaygı olumsuz bir duygu olduğu için birçok birey, yaşanmaması gerektiğini düşünüyor. Ancak aslında çok yaşamsal bir durum, hangi düzeyde olduğu önemli” dedi. Bunun üzerine çocukların pandemi döneminde yaşadığı kaygılardan bahseden Doç. Dr. Zeren ise, “Özellikle tam kapanma döneminde çok kaygılandılar çünkü evden çıkamadılar, arkadaşları ile oynayamadılar. Okula gidemediler, bakkaldan sakız almayı başaramadılar. Çünkü her şey kısıtlanmıştı. O dönemde de en çok kaygılandıkları, genel olarak hastalığı taşımak, hastalığı, büyüklerine bulaştırmak ve beraberinde bir yakınını bir hastalık sebebiyle kaybedebilmek korkusu onları derinden etkiledi. Ne yazık ki bazıları da kaybettiler” şeklinde konuştu.
 
BU KAYGILARLA BAŞA ÇIKMAK İÇİN NE YAPMALIYIZ?
Kaygı yaşayan çocukların nasıl yönlendirilebileceğini ele alan Dr. Aygün, “Covid-19 özelinde değerlendirdiğimizde hiç kaygı duymamak, hastalığa ilişkin aşırı rehavete kapılmaya neden olabilir. Öte yandan, aşırı kaygı duyan aileler var. Dokunursan ölürsün diyen aileler vardı. Doğa ile teması kestiler” dedi. Bu yaklaşımın çocuklara olan etkisinden bahseden Doç. Dr. Gonca Zeren, “Şimdi biz yetişkinler, ‘çocukken böyle hastalıkları nasıl geçirdik?’ diye düşünmemiz gerekiyor. Ben küçüktüm, hastalanırdım. Evde bir iki gün yatar iyileşirdim, ilaç içerdim. Ama pandemiyle birlikte bütün dünyada korkutan bir hastalık yaşandı. Çünkü ilacı yok, aşısı yok, bize neler yapabileceğini bilmiyoruz. Dolayısı ile onların o küçük beyinlerinde, anlamı, kavramı değişti.  Onlar için hastalık başka bir şey, daha ölümcül hale geldi. Daha önce de hastalanıyorduk, anneme ‘yanıma gel, yat’ diyordum. Yanıma geliyordu okşuyordu. Ama Covid-19 ile birlikte hastaya yaklaşmamayı ve dokunmamayı öğrendiler. Hasta olmayana, en yakına, büyükanne-büyükbabalarına… Hiçbirine dokundurmadık. Sarılmalarına izin vermedik. Öğretmenlerine sarılmadılar” dedi.
 
ÇOCUKLAR, OKULDA ÇOK KORKTULAR
Okulların açılmasıyla birlikte değişen dengeleri değerlendiren Doç. Dr. Zeren, “Ailenin kaygısı ve korkusu okula taşındı. Çok korkan ailelerin çocukları, okulda çok korktular. Çok endişeliydiler ve bu çok korkan çocuklar, hiç korkmayan çocukların alay konusu oldu. Çünkü o kadar titizler ki bazı çocuklar, sınıfa girmek istemeyenler, çünkü kapalı kapıya dokunduğunda hasta olacağını sanıyor. Çocuk sınıfta olmak istemiyor, birisi öksürdüğünde çok tedirgin oluyor. Arkadaşı ona dokunursa, korkuyor. Tenefüse çıkıp çıkmamak konusunda hep endişe yaşıyor. Epeyce bir korktular, bazı çocuklar çok korktular. İlk günlerde maskelerini değiştirdiler, hatırlıyor musun? Aslında, bu bize bir şey söylüyor. Yeterince bilgileri yoktu. Yeri gelmişken bunu söylemek lazım: Kaygıyı azaltan en önemli şeylerden bir tanesi, durum hakkında daha fazla bilgi sahibi olması… Eğer bir konu hakkında daha fazla bilgimiz varsa, daha az kaygı duymayı veya kaygımızı kontrol altına almayı başarabiliyoruz” dedi.
 
ÖĞRETMENLER DE SORUNLAR YAŞADI
Öğretmenlerin de bu süreçte bazı sıkıntılar yaşadığını ifade eden Dr. Aygün, “En başta maskeler duygularımızı okumamıza engel oluyor. Çocuğun yüz hareketlerini göremiyoruz, sesini duyamıyor, sesinin tonunun tam olarak anlayamıyor. Sesiyle yardım mı istiyor? Neye ihtiyacı var? Bunu göremedi. Bizler de öyle değil miyiz? Sınıflarda duygu okuma noktasında sıkıntılar yaşandığını görüyoruz. Bu karşılaştığımız en büyük sorunlardan bir tanesi de ‘öğretmen acaba maskeden dolayı sesinin yüksek çıkmadığı için mi yüksek sesle konuşuyor?’ Yoksa ‘gerçekten öğretmenin sınıf içerisinde yüksek sesle konuşmasını gerektiren bir durum mu oldu?’ Çocuklar bunun farkına varamıyor olabilirler” ifadelerini kullandı.
 
Şenay AZMAN