Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ebediyete intikalinin 83’üncü yıl dönümü dolayısı ile 10 Kasım’da Çanakkale Atatürkçü Düşünce Derneği ve 18 Mart Üniversitesi Atatürkçü Düşünce Topluluğu, ‘Ata’ya Saygı Yürüyüşü’nde bulundu. 17.30’da Çanakkale Merkez’de bulunan Golf Çay Bahçesi’nde başlayan yürüyüş, İskele Meydanı’nda sona erdi.
 
“Büyük Atatürk’ün bedenen aramızdan ayrılışının üzerinden 83 yıl geçti” diyerek konuşmasına başlayan Atatürkçü Düşünce Derneği GYK Üyesi ve Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Necmi Akyalçın, “Atatürk, bu geçen zaman içerisinde,  halkımızın gözünde ve gönlünde hep büyüdü çünkü haklıydı, ahlâklıydı, namusluydu, aldanmıyor ve aldatmıyordu, bilimi rehber edinmiş bir devrimciydi! Karşı devrimciler, önce kurduğu Cumhuriyeti, ilke ve devrimlerini hedef aldılar, sonra; anıtlarını, anılarını, fotoğraflarını, ailesini, hatta annesinin namusunu... Stadyumlardan, meydanlardan, kamu binalarından adını sildiler, kazandığı savaşları meleklere, evliyalara pazarladılar, bindiği hurda geminin, transatlantik olduğunu bile söylediler. ‘Keşke Yunan kazansaydı’ diyen meczupların kuyruğuna takılanlar, Lozan’ı hezimet sayanlar da oldu, başları sıkıştığında dev fotoğraflarının ardına sığındıkları halde hakaret edenler de... Ne yapsalar olmadı yel, kayadan ancak toz aldı” ifadelerini kullandı.
 
ATATÜRK’E İHANET ARTIKÇA, ÖZLEM DE ARTIYOR
Akyalçın, dünyanın çok devrimci gördüğünü belirterek, ”Zaman içinde devrimlerin birçoğu tükendi, yapanlar kendi yurttaşları tarafından unutuldu, lanetlenenler bile oldu. Ancak, büyük  Atatürk’ün her geçen gün milletinin  gönlündeki yeri daha da büyüyor, dünyadaki saygınlığı daha da artıyor. Geleneklerimizde önemli yeri olan mezar ziyaretleri, bir süre sonra seyrekleşir, giderek unutulabilir. 83 yıl önce yaşamını yitirmiş aile büyüklerini ziyaret edenlerimizin sayısı herhalde çok fazla değildir. Bu gerçeğe karşın, her gün yurt içi ve dışından, binlerce insan, kendi istekleriyle Atatürk’e gidiyor. Ulusal bayram günleri ziyaretçi sayısı yüzbinleri, 10 Kasımlarda milyonu aşıyor. O’na, eserlerine saldırı ve ihanet arttıkça; halkımız, daha büyük bir özlemle Anıtkabir’e koşuyor. Dünyada bunun başka örneği yok” şeklinde konuştu.
 
“ZORDA KALMADIKÇA ‘ATATÜRK’ DEMEDİLER”
Pek çok kişi ve siyasi akımın kendi Atatürk’ünü üretmeye çalıştığının altını çizen Akyalçın, “Artık çok iyi tanıdığımız kimileri saldırılacak, hakaret edilecek, bazıları da, sahip çıkar gibi yaparak, en önemli özelliklerini gizleyip sadece kendi çıkarlarına yarayacak Atatürk’ler yarattıklarını sandılar. Bakla tarlasında küçük Makbule ile karga kovalayan Mustafa’yı ballandırarak anlatanlar, O’nun emperyalist işgalcileri ve yerli işbirlikçilerini yurdumuzdan nasıl ve ne pahasına kovduğunu göstermek istemediler. Askeri dehasını över gibi yaparken meclise verdiği önemi, antiemperyalist ve tam bağımsızlıkçı Atatürk’ü anlatmadılar, bütün ‘izm’leri ezberlediler de Kemalizm’i yok saydılar, ‘Mustafa Kemal Paşa’ dediler de, zorda kalmadıkça ‘Atatürk’ diyemediler. Bir ağaç için köşkün yerini değiştirdiğini söyleyenler, yurdumuzun haritası Sevr ile değiştirilmek istendiğinde, neler yaptığını söylemediler. Sevdiği iğde ağacı için ağladığını anlatanlar, kendi elleriyle yarattığı Atatürk Orman Çiftliği’nin yok edilişi karşısında, kıllarını kıpırdatmadılar. Çağdaş uygarlık seviyesini aşma hedefini gösterdiğini bildikleri halde, Avrupa Birliği’nin işaret ettiği yalanına başvurdular” sözlerini söyledi.
 
“MİLLETİMİZ ATATÜRK’Ü DAHA İYİ ANLIYOR”
Bütün bu sinsi ve açık saldırıların Atatürk’ü daha da büyüttüğünü söyleyerek konuşmasına devam eden Akyalçın, “O’na olan özlemi ve şükran duygularını daha da artırdı. Ülkesinin bağımsızlığını savunurken zulüm gören yurtseverler, yoktan var edilen güçlü sanayi tesisleri özelleştirilip kapatıldığında, kapı önüne konan işçiler, tekrar eve hapsedilmek istenen kadınlar, ‘Milletin Efendisi’ olmuşken maraba haline getirilen köylüler, itilip kakılan, atanmayan, pazarda limon satmak zorunda kalan öğretmenler, iş bulamadıklarından elçilik kapılarında kuyruğu giren gençler, emeklilikte yaşa takılanlar, kumpaslarla cezaevlerine tıkılan komutanlar, yoksulluğa  övgü düzüp lüks içinde yaşayanları dinlerken, çöp konteynerlerinden, pazar yerlerinden yiyecek toplamak zorunda kalanlar ve milletimizin çok büyük çoğunluğu Atatürk’ü daha iyi anlıyor, daha çok özlüyor artık” dedi.
 
“HEP BİRLİKTE ATATÜRK OLMAK ZORUNDAYIZ”
Sadece anlamanın ve özlemenin yeterli olmadığını, gerekliliklerin yapılması gerektiğini belirten Akyalçın, “Hep birlikte Atatürk olmak zorundayız. Bunun için de hedefimiz, Aydınlanma Devrimlerini sürdürmek, devletimizi yeniden Hukuk Devleti yapmak, üretim tesislerimizi, yer altı yer üstü kaynaklarımızı yeniden harekete geçirmek, köylümüzü yeniden efendi yapmak, kadınlarımızı yeniden özgürleştirmek, gençlerimizi, çocuklarımızı laik bilimsel eğitimle buluşturup yeniden geleceğe güvenle bakar hale getirmek, Tam Bağımsız ve Gerçekten Demokratik Türkiye hedefini yeniden önümüze koyup Kemalist Cumhuriyeti yeniden kazanmaktır.  Bu görevi mutlaka başaracağız, başarmalıyız” diyerek konuşmasını sonlandırdı.
 
Sevi Gözay UĞURLU