İnsan faaliyetlerinin atmosferde yarattığı etkinin sonucunda küresel ortalama sıcaklıklarda artış yaşandığını ortaya konduğu günden bu yana Küresel İklim krizi, birçok STK ve bilim insanı tarafından anlatılmaya devam ederken, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Harun Baytekin, ülkemizdeki etkilerini dile getirdi.
 
2020 yılında mevsimlerin, normalin dışında seyretmesi ve özellikle Aralık ayında barajdaki su seviyesinin tehlikeli seviyelere inmesi ile kuraklık tehdidi gözle görülür şekilde yaşanmıştı. Çanakkale OnsekizMart Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Harun Baytekin, küresel ısınma olarak da bilinen küresel iklim krizi hakkında bilgilendirmede bulundu.
 
Baytekin, “Küresel ısınma ve kuraklık her geçen yıl kendini daha fazla hissettiriyor. Dünyanın pek çok bölgesinde sonbahar yağışları gecikiyor. Yazlar uzarken, baharlar ve kış kısalıyor. Türkiye’nin birçok bölgesinde kuraklık bütün şiddetiyle devam ediyor.  Hemen bütün bölgelerde sonbahar yağışları gecikmiş ve kışlık hububat ekimleri kışa doğru yapılmıştı. Ekimlerin gecikmesi elbette verimleri düşürecektir. Uzun yıllar ortalamalarına göre Ege Bölgesi’nde yüzde 25, Orta Anadolu’da yüzde 30, Güneydoğu Anadolu Bölgesinde ise yüzde 30 civarında yağış eksikliği var ve halen bu açığın kapanma ihtimali de düşük görünüyor. Kışlık ekimlerin gecikmesi hububat rekoltesini düşürecek en önemli sebepler arasında bulunuyor. Diğer yandan Türkiye’nin en önemli hububat üretim bölgelerinde yağış yetersizliği ve kuraklık bütün şiddetiyle devam ediyor. Diyarbakır, Mardin ve Batman gibi illerde sulama imkânı olmayan alanlarda hububat adeta yandı. Orta Anadolu’da ise tahmini yüzde 25 verim kaybı bekleniyor. Kışı ılıman geçen sahil bölgelerde ve Trakya’da kışlık hububat üretiminde herhangi bir sorun görünmüyor. Kuraklık nedeniyle buğday üretiminde 4 milyon tonun üzerinde bir rekolte kaybı olabilir. Ekiliş alanlarındaki azalış da buna eklenirse, buğday üretimi 17 milyon tonu geçemez.  Arpa üretimin de benzer şekilde önemli derecede azalması muhtemeldir. Yağış yetersizliğinin bulunduğu bölgelerde, sulama sorunları da ortaya çıkmaktadır. Pamuk ve mısır başta olmak üzere sebze ekili alanlarda ekiliş kısıtlarına başvurulabilir” dedi.
 
“TÜRKİYE KURAKLIK NEDENİYLE EKMEĞİ DAHA PAHALIYA YİYECEK”
“Dünyada korona salgınından bu yana gıda fiyatları sürekli artıyor. Türkiye, birçok üründe önemli miktarlarda gıda ithalatı yapıyor” diyen Baytekin, sözlerine şu şekilde devam etti: “En çok ekimi ve üretimi yapılan buğday, en büyük ithal kalemini oluşturuyor. Yem ham maddeleri alanında büyük açık yaşayan Türkiye’nin, arpa ve mısır ithalatı sürekli artıyor. Diğer yandan yağ açığı da sürekli büyüyor. Tekstil sektörünün pamuk ve elyaf ithalatı da artan ithalat kalemleri arasında yer alıyor.  Türkiye gerek kuraklık nedeniyle verim azalışları gerekse ekim alanlarındaki daralmalar nedeniyle gelecek yıllarda ekmeği daha pahalıya yiyecek gibi görünüyor. Diğer yandan, arpa ve mısır ithalatı, döviz kurlarındaki artışlar gibi nedenlerle yem fiyatları da sürekli yükseliyor. Yem fiyatlarının artması, et ve süt üretim maliyetlerini artırıyor.  Türkiye’nin kısa sürede ithalatı azaltacak, yerli üretimi artıracak özendirici tedbirler uygulaması gerekiyor. Aksi takdirde, üreticisini kaybederken, birçok üründe dışa bağımlı hale gelecek.”
 
Sevi Gözay UĞURLU