Çanakkale’de koronavirüs vaka sayılarının geçtiğimiz aylarda çok yükselmesinin ardından, ülke çapında tam kapanma kararı ile hızlı bir düşüşe geçmeye başladı. Hayat Eve Sığar (HES) uygulamasında görülen kırmızı alanlar, gün geçtikçe daha da azalıyor. Konuyla ilgili olarak açıklamada bulunan Çanakkale Tabip Odası Başkanı Güleda Erensoy, “Aşılama oranımız çok düşük. Aşılama oranımızın yükselmesi gerekiyor” söyledi.
 
Tabip Odası Başkanı Güleda Erensoy, Çanakkale’deki koronavirüs vaka sayılarının düşmesinin ardından değerlendirmelerde bulundu. Erensoy, “Devlet hastanesinde biz beşinci servisimizi ve beşinci yoğun bakımını açmıştık Cumhurbaşkanlığı kararlarından önce. Ama bu süreçle birlikte, Cumhurbaşkanlığı kararlarından sonra bir servisi kapattık. Bir yoğun bakım kapatıldı. Tekrar normal yoğun bakıma döndü. Bu bile belli sınırlamaları uyguladığınızda nasıl ölümlerden ve hastalıklardan korunduğunuzu bu kadar açık gösteren bir şey, bu kadar net. Aslında bazı açılardan yeterli değildi. Mesela bayram gelinceye kadar iş yerlerinin çoğu açıktı ki biz orada bile tam kapanma talep ediyorduk. Bu işin tedavisinin çözümünün ne olduğunu hep beraber görüyoruz. Çok yükselmelerin olduğu dönemde yükselmelere izin vermeden bu yapılabilirdi. Bir de bizdeki sorun şu, biz uzun süreli kapanmayı sağlayamadığımız için mesela, 28 günlük net bir kapanmayı sağlayamadığımız için biz tekrar tekrar aç kapa oluyor bizimki. Yani bir açılmaya başlıyoruz, ondan sonra bir on gün bayram tatili gibi bir tam kapanma yapıyorsunuz, sonra tekrar açıyorsunuz. Böyle olduğu için de bizim sürecimiz mesela Avrupa ülkelerine göre çok uzadı ve kayıplarımız daha çok oldu. Aşılama oranımız çok düşük. Aşılama oranımızın yükselmesi gerekiyor. Bu noktada bizi kurtaracak tek şey bu. Tekrar tekrar bunu söylememiz lazım” diye belirtti.  
 
“VAKA SAYILARI DÜŞTÜĞÜNDE SAĞLIK ÇALIŞANLARI RAHATLIYOR”
Sağlık çalışanlarını taleplerini de sıralayan Erensoy, “Kamu çalışanlarının bile esnek çalıştığı süreç içerisinde, tam mesainin çok üstünde saatlerde çalıştı sağlık çalışanları. Çocuklarına bakacak kimseleri bulamadılar. Ebeveynlerinin iki tanesi sağlık çalışanı, uzaklardaki anne-babalarını çağırdılar ki o da bir risk. Sağlık çalışanın kendisi aşılı ama taşıyıcı olabilir. Bu insanlar 10 yaşının altında olan kamu çalışanları ayrılabildi ama sağlık çalışanları ayrılamadı. Görev dışında başka yerlerde çalışmak zorunda kaldılar. Yıllarda sadece ameliyathanede çalışmış anestezi teknisyenleri acilde görevlendirildi. Fizyoterapi yapanlar acilde triyajda görev aldılar. Bu kişiler psikolojik olarak çok ciddi zorlayıcı durumlar. Bütün bunalar olurken, ekstra bu insanları rahatlatıcı seçenekler olmadı. Örneğin, sağlık çalışanlarının çocukları için bir kreş olmadı. Onlara ekstra işlerini kolaylaştırıcı bir düzenleme getirilmedi. Bu arada gerçekten bize para da verilmedi. Bu bilinsin istiyoruz. Bu kişilerin bu kadar çalışmalarının motivasyonunu arttırmak için bir şey de yapılmadı. Vaka sayıları düştüğünde sağlık çalışanları rahatlıyor çünkü nöbetleri azalıyor. Çalışma koşulları da biraz rahatlıyor” şeklinde konuştu.
 
“28 GÜN BİZİM HEP VURGULADIĞIMIZ ŞEY”
Tam kapanmanın süresi ile ilgili kendi düşüncelerini de aktaran Güleda Erensoy, şunları belirtti: “Bizim Türk Tabipler Birliğinin sunduğu en temel 28 günlüktü. Bu bayramda nasıl yapıyoruz, bayram süresince bu 10 günlük tüm işyerleri kapalı. Yani bizim ondan önce bir 10 günlük kapanmamız nasıl oldu, bir haftalık. İş yerlerimiz çalışmaya devam etti. Fabrikalarda şurada burada… İş yerleri çalışmaya devam etti. Dolayısıyla bu 10 gün bayramdaki yaşadığımız gibi bir 10 gün gibi bir 28 gün bizim hep vurguladığımız şey şu; bütün bunları yaparken bir taraftan insanların hayatta kalmasını sağlamanız gerekiyor. Ekonomik anlamda da o yüzden mutlaka ekonomik ve sosyal destekli diye biz hep arkasından da bunu söyledik. Tabi ki böyle bir kapanmayı insanların gıdasından emin olamazsanız, elektrik, su faturasından emin olmazsanız, borçlarından emin olamazsanız, bunu nasıl yapacaksınız. Bunları da güvence altına alarak en iddialı en koruyucu kapanma bu şekilde olabilir.”
 
Gizem Tuğçe BAYHAN