Tüm Türkiye genelinde koronavirüs sayısındaki artışın çok yükseldiği ve salgında 3.dalganın yaşandığı bu dönemde aşılamanın hızlı yapılmasının gerekliliği bir kez daha gözler önüne geldi. Yeni tedbirlerin alınması sonrasında, salgının kontrol altına alınmasının ancak aşıyla mümkün olabileceğini belirten uzmanlar, bir an önce farklı kampanyaların uygulanması gerektiğini de konuşuyor. ÇOMÜ Sağlık, Uygulama ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alper Şener, şu andaki olgu sayısının anormal derecede yüksek olduğunu söyleyerek, bu dönemi değerlendirdi.
 
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Sağlık, Uygulama ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alper Şener, koronavirüs sayısındaki artış hakkında açıklamalarda bulundu.
 
Koronavirüs artışının sebeplerine değinen Alper Şener, “Aslında birden çok faktör var. Tek bir faktöre bağlı değil. Gözlemleyebildiğimiz kadarıyla İngiltere varyantı baskın hale geldi. Zaten İngiltere varyantı girdiği her ülkede olgu sayılarını patlatıyor. Ama Türkiye açısından baktığımızda, normalin üstünde bir artış var. İngiltere varyantının görülmeye başladığı andan itibaren kademeli bir artış vardı. Şubat’ın 25’inden sonra çok ciddi bir sıçrama oldu ve yükselme trendine girdi. Neden 25 Şubat diye bakarsak; aşılama başladık ama 25 Şubat’tan sonra aşılama hızımız azaldı. Dolayısıyla bu sahaya yansıdı. Diğer önemli faktör, insan trafiğini her halükarda kısıtlayamıyoruz çünkü bir taraftan da ekonomik gerekçelerle bu işin devam etmesi gerekiyor. İnsan trafiği anlamında baktığınızda, hastaların çok büyük bir kısmının toplu taşımda kişisel korunma önlemlerine uyamadığını, normal hayatın içerisindeki toplantılarını ertelemediğini gibi önlemlere uyumla ilgili etkiler görüyoruz. Bence bunların hepsini bir kenara koyduğumuzda daha önemli bir faktör geriye doğru izlemde vatandaşlarımız biraz ekonomik kaygılarla biraz bilinçsizce doğru bilgileri vermiyorlar. Hastayı yakalamanız gecikiyor. Temaslıyı yakaladığınız anda o kişi zaten suya düşen halka gibi yüzlerce kişi ile temasta bulunmuş oluyor. Bu virüs hızlı bulaşıyor. Esas faktör geriye doğru izlemin gecikmesi ve beraberinde hızlı bulaşan virüs ülkeye girdiği andan itibaren iyice kompleks haline geldi” ifadelerini kullandı.
 
“BU BAŞARIYI YUKARIYA İVMELEMEK LAZIM”
Şener, salgından kurtulmanın yolunun virüsün tedbirler alarak dolaşım hızının azaltmak olduğunu vurgulayarak, “İkinci önemli faktör ise aşılama. Yaygın aşılmayı yaptığınız zaman nüfusun yüzde 75’ine ulaştığınızda, doğal bağışıklık ve aşılama yüzde 75’i geçtiği anda siz doğal olarak normalleşmeye geçeceksiniz. Türkiye’de nüfusun yaklaşık yüzde 8’i aşılandı. Bir bu kadar olmasa da yüzde 4 gibi bir grup doğal bağışık oldu. Türkiye’de yaklaşık yüzde 12-15 arasındaki kişi aşıyla ya da enfeksiyonu geçirerek doğal bir şekilde kanında antikoru aldı. Doğal bağışık olarak yani enfeksiyonu geçirerek bağışık olma periyodunuz bir yılda 3 milyonken, aşılama ile 2 ayda 10 milyon üzerine çıktı. Teknik anlamda bu bir başarıdır. Dolayısıyla bu başarıyı yukarıya ivmelemek lazım. Bu da aşı ile yapılacak. Aşıyı yüzde 25’e ulaştırmadan normalleşmeye geçtiğiniz anda Şili gibi olunur. Tüm dünya şu anda Şili modelini konuşuyor, iyi örnek değil kötü örnek oldu. Çünkü Şili yüzde 25’lik popülasyona ulaşmadan normalleşme adımlarını açtı, şu anda vaka ve ölüm sayısı arttı. Sağlık sistemi diğer ülkeler kadar düzgün olmadığı için artık insanlar hastanede yer bulamadan ölüm seviyesine geldi” dedi.
 
“YÜZDE 25’E ULAŞMADAN ÖNCE NORMALLEŞMEYİ AĞZIMIZDAN ÇIKARMAMIZ LAZIM”
“Türkiye’de de bu popülasyon dediğimiz yüzde 25’e ulaşmadan önce normalleşmeyi ağzımızdan çıkarmamız lazım” diyen Dr. Şener, “Bu benim kişisel görüşüm. Dünyanın geneline baktığımızda benim görebildiğim kadarıyla normalleşmeye biraz acele ettik gibi görünüyor. Geriye dönüp batığımızda da acele ettiğimizi şimdi söylenebiliyor. O dönemde de bu öngörülemiyor olabilir. Çünkü insan davranışları uzun dönem yasaktan sonra birdenbire normalleşme başladığı zaman kafe ve restoranlarda yığılmalar meydana geldi. Bu da virüsün yayını arttırdı” ifadelerini kullandı.
 
“YILSONUNDAN ÖNCE ELİMİZDE YERLİ VE MİLLİ AŞININ OLACAĞINI DÜŞÜNMÜYORUM"
Şener, yerli aşının mevcut durumu hakkında değerlendirmede bulunarak, “Açık kaynaklardan eriştiğim bilgiler kadarıyla faz 2 aşaması Nisan’ın sonunda bitiyor. Faz 2’den faz 3’e geçilecek ve faz 3 olduğu zaman ortalama 90 gün gibi bir periyot sürüyor. Yılsonundan önce yerli ve milli aşıdan bahsetmek çok popülist olur. Ama faz aşamalarında hızlandırma yapılabilir. Çünkü şu anda faz 2’nin 250 kişi için yapılmış, devam ediyor gözüküyor. Faz 3’teki hedef popülasyon daralttırılıp, hızlandırma yapılabilir. Çalışma yapan grubun içinde olmadığım için çok hakim değilim. Bunun teknik metotları var. Ama benim kişisel görüşüm sonbahardan önce hatta yılsonundan önce elimizde yerli ve milli aşının olacağını düşünmüyorum ben” diye konuştu.
 
“ÇALIŞAN KESİMDE DAHA DOMİNANT HASTA GRUBU GÖRMEYE BAŞLADIK”
Şener, “Geçen yıl uzaktan mesai, kademeli mesai gibi uygulama yapıldı. Bu kısmen başarılı oldu. Çünkü olgu sayısı bu kadar yüksek değildi. Şu andaki olgu sayısı anormal derecede yüksek. Dünyada ilk üçün içerisindeyiz. Bunun için ekstra değişiklik yapmak lazım. Bir kere toplu taşımdaki insan trafiğini beş büyük şehirde önleyemiyorsanız yapmanız gereken şu; bu beş büyük şehre aşılama kampanyası yapılması ve aşılamanın yaygınlaştırılması lazım. İstanbul merkezli başlaması lazım. Türkiye’de beş kişiden biri İstanbul’da yaşıyor ve İstanbul Türkiye’nin dinomosu. Hem ticari anlamda hem sosyal anlamda. Dolayısıyla aşı anlamında İstanbul’u tekrar fethetmek lazım. Bir hedef grubu seçerek üç büyük şehir temalı başlayıp, orada çalışıp çalışmadığını görecek. Özellikle büyükşehirlerde toplu taşımada maske, mesafe, hijyenin sağlanamadığı grupta her hâlükârda yaygın aşamaya geçmek lazım. Bu da aşı tedariki sorununu ortaya çıkarıyor. Yakın vadede ne kadar aşı gelecek farklı sayılar deklare ediliyor. Eğer bu sayılar Ramazan içerisinde elimize gelecek olursa bu üç büyükşehir için aşılama kampanyası şart. Ramazan ayı periyodunda insan trafiği o kadar yüksek oranda olmayacak. Bu grup evde olduğu sürece özellikle uzaktan mesai kavramı içerisinde çalışan kesimi hızlı bir şekilde aşılamadan geçirmek lazım. Çalışan kesimde daha dominant hasta grubu görmeye başladık. 40’lı yaşlarda yoğun bakıma yatanlar var. 65 üstünü aşıladığımız için aşıyla korunduğu için olgu sayımızda düşüş var. Olgu sayımız 40 ve 60 yaş arasına yığıldı. Bu grup aktif çalışan grup. Bu grup aynı zamanda hayatın içerisinde, bu grup aynı zamanda Türkiye’yi ayakta tutan grup. Bu gruba büyükşehirler temelli hızlı aşılama uygulaması lazım” diye bilgi verdi.
 
“SONUCUNUN KALICI OLUP OLMADIĞINI 60 GÜNÜN SONUNDA DEĞERLENDİREBİLECEĞİZ”
Önümüzdeki 60 günün çok önemli olduğunu söyleyen Alper Şener, “Yaygın aşılamaya girdiğiniz andan itibaren olgu sayılarındaki hızlı düşüşü ilk bir ayda görüyorsunuz. İkinci bir ayda bunun kalıcı olup olmadığını görüyorsunuz. O yüzden bugün aşılamaya başlasak etkisini bir aydan önce görmeyeceğiz. Sonucunun kalıcı olup olmadığını 60 günün sonunda değerlendirebileceğiz. Dolayısıyla bu aşıdan konuşma dönemini geçtik, elimizde aşı varsa bunun bir an önce planlamasını yapıp, günün 24 saati aşı randevusunu açıp ki Ramazan bunun için avantaj, bunu tamamen yaymak ve yaygınlaştırmak gerekiyor” ifadelerini kullandı.
 
Ramazan ayında kafe ve restoranların paket servisine geçmesinin vaka sayısını çok düşürmeyeceğini düşündüğünü de belirten Şener, düşüncelerini şu şekilde aktardı: “Restoran, kafe gibi insan trafiğinin yoğunlaştığı alanlardaki grup kısıtlı bir grup. Türkiye’nin ciddi bir grubu bu tarafta kalabalıklaşmıyor. Biz kalabalıklaşan yere yanlış bakıyoruz bence.”
 
Gülçin AKIN