Geçtiğimiz yılın Mart ayından bu yana ülkemizi de etkisi altına alan korona virüsü tedbirleri kapsamında bulaş riskini azaltmak amacıyla yüz yüze eğitimler durdurulmuş, online olarak devam etmeye başlamıştı. Örgün ve akademik tüm eğitimlerin online olarak gerçekleştirilmesi, öğrencileri ve öğretmenleri farklı bir eğitim modelini uygulamaya yönlendirmişti. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Güven, uzun süredir devam eden online eğitim sürecini ve verimliliğini değerlendirdi.
 
Korona virüsünün dünyayı etkisi altına almasının ardından, eğitim alışkanlıklarının değiştiğini ifade eden Prof. Dr. Güven, “Öğretim sürecine geldiğimiz zaman üniversitede yüz yüze eğitim esastır.  Yüz yüze eğitimde ‘mesleki beceri kazanmak’ dediğimiz bir boyut söz konusudur. Eğitim fakültesinde öğretmen, tıp fakültesinde doktor yetiştiriyorsunuz ve onların sahada olması gerekiyor. Sahada olmayan meslekler eksik kalır. Bu süreçte ve daha öncesinde bizim üzerine çalıştığımız ‘ters yüz eğitim’ vardır, bunu özel öğretim kurumları daha hızlı fark ettiler, zaten derse hazırlık noktasında web desteğinin kullanılması hep öneriliyordu ama geldiğimiz noktada bu zorunlu bir hale geldi. Anladık ki eğitim öğretim camiası istenilen düzeyde hazırlık yapamamış” ifadelerini kullandı.
 
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nin (ÇOMÜ), online eğitimde başarılı olan ilk 5 üniversite arasında olduğunu belirten Güven, ”Bu sebeple uzaktan eğitim sistemi başındaki arkadaşlarımızı ve rektörlüğümüzü tebrik etmek gerekir. Kısa bir süre içerisinde anlaşmalar hemen gerçekleşti, yazılımlarımız hazırdı, öğretimiz üyelerimiz ile en kısa sürede uzaktan eğitime geçen üniversitelerden birisi olduk. Derse katılım oranları başlangıç itibariyle istenilen düzeyde değildi.  Bu, katılımcıların sahip oldukları imkânlar ile ilgiliydi. Ulaştırma Bakanlığı’nın çabaları katkı sağladı: Kotaların arttırılması olsun, GSM operatörlerinin bu konuda destekleri olsun… EBA desteği de sağladı. Üniversite öğrencilerine derslere girmeleri için ek paketler verildi.  Ancak geldiğimiz nokta şunu gösteriyor ki, sanal ortam gerçek ortama benzemediğinden yeterli verim alınmadı. Pandemi’de öğretimsel süreçte neler değişti derseniz, günlük rutinden sürekli evde olan ve odada ders yapmaya çalışan bir genç, kardeş varsa başka odada ve evin temizliğin yemeğin yapıldığı bir ortam var. Gürültü, ses yüzünden ya da internette sıkıntı yaşanabiliyordu. Ama bunların çoğu kısa sürede çözüldü” dedi.
 
“ÖĞRETMENİN ÇABASI ÖNEMLİDİR”
Uzaktan öğretimdeki pek çok problemin kısa sürede çözüldüğünü ancak yine de istenilen katılım sayısına ulaşılamadığını aktaran Güven, “Bu katılım sayılarındaki azlığın ve öğretimsel düşüşün, nedeni ne derseniz? Edgar Dale’den bahsetmek gerekir…  1950’lerde ortaya koyduğu ‘Yaşantı Konisi’ni koyduğunda ortada internet filan yok. Bizim ülkemizde bu düşünce, 1990-2000’li yıllarından sonra gelişiyor. Hem gençlerin hem de çocuk yaştaki bireylerin teknolojiye karşı ilgilerinin çok fazla olmasına rağmen neden öğretimsel süreçte verimlilik alınamadığı üzerine araştırmak gerekiyor. Bunlardan bir tanesi sunumun etkisidir, hedefe yönelik sunumlarda iyi planlama şarttır. Bu anlamda çaba önemlidir, öğretmenin çabası önemlidir. Kamerada açılması boyutuyla ilgili de konuşuluyor. Tabii bu sahip olduğunuz donanımla ilgili ama açılmasından yana olduğumu ifade etmek isterim. Hele hele bir derse ilişkin göz temasına önemsendiği bir süreçte adaylarla bu kamera boyutuyla etkileşim artıyor. Edgar Dale, ‘Yaşantı Konisi’nde öğrendiklerimizin yüzde 83’ünün görme, yüzde 13 işitme, yüzde 3.5 koklama, yüzde 1.5’un dokunma yüzde 1’in tatma ile olduğunu öne sürüyor. Yani, 5 duyu organına hitap eden öğretimsel sürecin önemi, 1950’de ortaya konuluyor” dedi.
 
Sevi Gözay UĞURLU