Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alper Şener, son günlerde gündemde olan Sinovac koronavirüs aşısının Türkiye’ye gelmesi ile ilgili açıklamalarda bulundu. Şener, aşı olmanın salgını bitirmek için etkili olacağını söyleyerek, “Türkiye’nin bu platformda gelecek aşıyı vatandaşlarımızın kabullenip, aşıyı olmalarında fayda var çünkü maskeyi atmak, normalleşmek, normal yaşama dönmek, ekonomik durumun normal şartlara gelmesini bekliyorsak 2021 yılı içerisinde aşıdan başka bir alternatifimiz yok gibi gözüküyor” dedi.
 
Çin’den yola çıkarak Türkiye’ye gelen koronavirüs aşısı, son günlerde vatandaşlar arasında konuşulurken ÇOMÜ Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alper Şener, aşılama takvimi ile ilgili olarak, “Sağlık Bakanı aşının Türkiye’ye girdiği andan itibaren 10-14 gün arası ön değerlendirme aşamasını geçtikten sonra aşının sağlık personeline veya öncelik grubu kimdeyse onlara uygulanacağını duyurdu. Anlayabildiğim kadarıyla bu takvimden, Ocak’ın 15’inden sonra kitlesel aşılama başlayacağı görülüyor” değerlendirmesinde bulundu.
 
AKSAMA OLURSA SALGINI OLUMSUZ ETKİLER
Aşılama sürecinde aksama gerçekleşirse yansımanın olumsuz olacağını söyleyen Şener, “Teknik olarak Türkiye’nin BioNTech aşısı ile bir kısıtlı anlaşması var 500 bin doz galiba açıklandığı kadarıyla. Onun dışında 50 milyon dozda Çin’den gelecek olan Sinovac aşısı ile bir ön protokol var. Onun dışında bizim bir C planımız yok. İki tane planımız var. Bunların herhangi birinde aksama olması, hele Çin aşısında aksama olması salgının bu şekilde devam edeceği sonucu çıkarabilir. Her ne kadar aşılama salgını bitirmez şeklinde iddialarda bulunsa da aşı kararsızlarının pohpohladığı gibi, biz şunu biliyoruz ki şu anda salgını kontrol etme aşamasında elimizde fazla bir çare yok çünkü neden elimizden gelen her şeyi yaptık. Kapanmalar yapıldı, önlemler alındı. İnsanlar yeri geldi, evde ikamet etmek zorunda kaldılar. Belli iş kolları çalışamaz hale geldi. Bunların hepsinin önünü aşacak olan şey aşı” ifadelerini kullandı.
 
“MEVCUT HİÇBİR AŞININ ÇOCUK VE GEBELERLE İLGİLİ BİR UYGULAMA ÇALIŞMASI YOK”
Şener, “Bakanlık dört öncelik grubu belirledi. Birinci öncelik sağlık çalışanları ve bu çalışanların içerisinde korona hastaları için çalışan grup. Sonraki aynı birinci grup dediğimiz grubun içerisinde 65 yaş üstü, ikinci öncelikli grup, 50 yaş üzeri yandaş hastalığı olan, üçüncü öncelik grup 50 yaş üstü yandaş hastalığı olmayan ama aynı zamanda da hizmet sektöründe çalışanlar, dördüncüye baktığımızda da toplumun geri kalanının aşılanma hedeflendiği deklare edildi. Gebeler ve çocuklar ile ilgili grup dediğimiz zaman, çocuklarla ilgili sadece BioNTech’in 16 yaş altına bir faz çalışması başladı. Onun dışındaki şu an mevcut hiçbir aşının çocuk ve gebelerle ilgili bir uygulama çalışması yok. Ama bu faz 3 çalışmalarında standarttır. Aşıya güvenilmediğinden o gruba güvenilmiyor gibi algılanmasın, bütün faz çalışmalarına ilaçlarda dahil olmak üzere mutlaka beraberinde çocuklar ve gebeler ayrı tutulur” bilgisini verdi.
 
“MEVCUT AŞININ İÇERİSİNDE KAFA KARIŞTIRICI, YENİ DENENEN BİR ŞEY YOK”
Çin’den gelecek olan aşının beklenen yan etkileri hakkında açıklamada bulunan Şener, “Beklenen yan etkisi, tanımlanmış grip aşılarından farklı olmayacaktır. Bu teknolojiyle elde ettiğimiz aşı inaktif aşı yani 1940 yılından beri uygulanan aşı teknolojisi bu. Mevcut aşının içerisinde kafa karıştırıcı, yeni denenen bir şey yok. Daha çok enjeksiyon yerine bağlı etkiler görüyoruz. Ağrı, kızarıklık, ısı artışı, iğnenin yapıldığı ilk gün 24 saat süren halsizlik gibi tablolar görüyoruz. Bu aşının faz 3 aşaması da zaten Türkiye’de yapıldı. Ben istenmeyen bir etki beklemiyorum gündemde olan bu aşı için” diye konuştu.
 
“VİRÜSLERDE MUTASYONA ASLINDA ALIŞKINIZ”
Mutasyona uğrayan koronavirüs, tüm dünyanın gündeminde yer almasının ardından konuya açıklama getiren Şener, vatandaşların ‘mutasyon’ kavramından bu kadar korkmaması gerektiğini söyledi. Şener, “MERS ve SARS’da karşımıza çıkmıştı mutasyon ama SARS’taki genomik mutasyonla, bundaki birazcık farklı. Bir kere mutasyondan çok tedirgin olmamamız lazım çünkü virüslerde mutasyona aslında alışkınız. Vatandaş bunu yeni öğreniyor ama sağlı profesyonelleri olarak hatırlatmakta fayda var; en çok mutasyona uğrayan virüsler en yaygın bildiğimiz kızamık ve grip virüsüdür. Kızamıktaki gibi meydana gelen virüs mutasyonları kapalı bölgede devam edecek olursa klinik yansıması olmazsa, kızamıkta biliyorsunuz hayatınız boyunca bir kez iki doz aşı olmanız yeterli oluyor. Başka aşı olmanıza gerek olmuyor. Belki koronavirüs için de böyle bir durum söz konusu olabilir. Henüz bunu bilmiyoruz. Mutasyondan bu kadar çekinilecek bir durum yok. Ama şunu yakinen takip etmek lazım, İngiltere 2021 Şubat 15’e kadar bu mutasyonu aşılanmış ve aşılanmamış grupta nasıl bir etkisi olduğunu izleyecek. Biz de 2021 Şubat’ı beklememiz. Bu mutasyonun aşı ile ilintili bir olumsuzluğa sebep olup olmayacağını görmek için. Ben kişisel olarak ve 20 yıldır bu alanda deneyim sahibi biri olarak ben ciddi anlamda bir etkisi olacağını düşünmüyorum. Kötü senaryo olursa ne olur, bunu da zaten Uğur Şahin açıkladı. Bu konuda dünyadaki en deneyimli bilim adamı, konu gerçekleşse dahi yeni mutant virüse karşı aşı yapmamız şu an ki teknolojiyle 6 haftamızı alır dedi. Bundan bu kadar çekinecek bir tablo olmadığı görülüyor” dedi.
 
“BU BÜYÜK BİR BAŞARIDIR, GURUR DUYMAK LAZIM”
Bilim insanı Prof. Dr. Ercüment Ovalı’nın söylediği iddia edilen 'kokteyl antikor’ kavramı ile tanışan vatandaşlar, bunun ne olduğuna merak içerisinde kaldı. Ovalı, daha sonradan yaptığı açıklamada, kendisinin öyle bir açıklaması olmadığını beyan etse de, koronavirüs günlerinde gündemi sıkça takip eden kişiler ‘antikor kokteyli’ ile ilgili araştırmalarda bulundu.
 
Konuyla ilgili kendi düşüncelerini paylaşan Alper Şener, “Sayın Ercüment Ovalı kendi alanında dünyanın en saygın bilim adamlarından birisidir. Bunu sosyal medyada çok alay konusu olduğu için söylüyorum. Bence bazı konularda iletişim hataları oluyor. Biz öğretim üyeleri sosyal medyanın önünde çok olmaya alışkın değiliz. Ercüment Hoca’nın bahsettiği antikor kokteyli aslında yakın zamanda Trump’a verilen antikor kokteylinin bir benzeri, yerlisi. Bu antikor kokteyli bilinen şeyler, iki türlüsü vardır. Biri hastalığı geçirmiş olan insanlardan spesifik antikorları ayırırsınız ya da insansılaştırılmış hayvanlara virüsü verip, virüsün antijenine karşı oluşan antikoru ayırırsınız ve bir kokteyl haline getirirsiniz. Daha çok bundan bahsettiğini zannediyorum Ercüment Hoca’nın. Bu yeterli midir, yeterlidir, geçgindir. Şu anda Birleşik Devletlerde halihazırda yoğun bakımda yatan ağır hasta grubuna yaygın kullanılan ilaçlardır. Ama bundaki çekince şu, mutant bir virüse karşı oluşabilecek bir blokajı sağlamayabilir. Bir diğer kaygı da şu, bu tip antikor kokteyllerini uygulandığını zaman virüsteki mutasyonu hızlandırdığına yönelik ön bilgiler var. O yüzden şu anda antikor kokteyllerine yönelik, Birleşik Devletler’de her ne kadar iki ilaç için FDA, erken kullanım izni verse dahi benim tahminin 2021 yarıyılı içerisinde bu antikor kokteylleri gözleme alınıp, askıya alınabilir. Sayın Ercüment Ovalı da böyle bir antikor kokteyli ürettiyse bu büyük bir başarıdır, gurur duymak lazım çünkü şu andaki bilinen ilaç dizaynına ve yönetimine baktığınız da en üstün teknoloji bu.”
 
“AŞININ MİLLİYETİNİN OLMAMASI GEREKİYOR”
Şener, yerli aşı hakkındaki çalışmaları ise şu bilgileri paylaştı: “Türkiye’deki aşı çalışmaları 12 farklı kurumda devam ediyor Dünya Sağlık Örgütü’ne yapılmış başvurular anlamında. Aşılar faz 1 aşamasında, faz 2 aşamasında bir tane aşı var. O da Erciyes Üniversitesi’nde devam ediyor. Umarım o aşıyla ilgili olarak gerekli girişimler tamamlanır ve devam eder. Bence 2021 yılı ilaç çalışmalarının yılı olacak. Çünkü bin 700 civarında ilaç çalışması devam ediyor. Aşının, salgının kontrolünde çok önemli bir yeri var. Bunun altını iki üç kere çizmemiz lazım. Eğer normalleşmek istiyorsak maske, mesafe, sokağa çıkma yasakları, bunu kontrol altına almamız rasyonel değil. Aşı geldiği günden itibaren yaygınlaştırmak, olabildiğince toplumda yüzde 60’lık bir kesimin erken vadede aşılanıp virüsün sirkülasyonundaki dolaşımını azaltmak gerekiyor. Bir de dolaşımda sirkülasyonu arttıkça mutasyon riski de artacak. Mutasyon riski neden istemiyoruz? Ağırlaşmış hasta ve yoğun bakım hasta grubunda ciddi artışa sebep olabilir. Bu tip faktörler bizim için ekstra önemli. Aşı anlamında baktığımızda ise, aşının milliyetinin olmaması gerekiyor. Türkiye’nin bu platformda gelecek aşıyı vatandaşlarımızın kabullenip, aşıyı olmalarında fayda var çünkü maskeyi atmak, normalleşmek, normal yaşama dönmek, ekonomik durumun normal şartlara gelmesini bekliyorsak 2021 yılı içerisinde aşıdan başka bir alternatifimiz yok gibi gözüküyor.”
 
Gizem Tuğçe BAYHAN