Çan Müftüsü Mustafa Korkmaz, konuyla ilgili olarak, “Çocuk, Allah-u Teala’nın bizlere büyük bir nimeti, ihsanı ve aynı zamanda bir emanetidir. Her çocuk bir çiçektir, bir hazine ve bir güzelliktir. Çocuk masumdur, çocuk günahsızdır. Çocuk nimeti herkese verilmemiştir. Allah diğer nimetleri kullarına farklı farklı verdiği gibi, çocuk konusunda da farklı davranmıştır. Kimine erkek, kimine kız kimine ise hem erkek hem kız verirken kimilerine ise hiç vermemiştir. Kuran-ı Kerim’de bazı peygamberlerin, çocuk sahibi olabilmek, soylarından Allah’a kulluk eden nesiller vermesi için Allah’a dua ettiklerini görürüz. Hz. İbrahim, ‘Ey Rabbim, bana salihlerden olacak bir çocuk bağışla’ diye Allah’a dua etmiştir. Aynı zamanda insanın çocuklara karşı duyduğu derin sevginin ve isteğin ondaki fıtri duygulardan biri olduğunu açıklayan Kuran-ı Kerim bunu son derece tabii karşılayarak bütün Müslümanların dualarında kendilerine göz nuru olacak eşler ve çocuklar vermesi için Allah’a niyaz etmelerini ister” dedi.
 
“ÇOCUK NİMETİNDEN DOLAYI DA ALLAH’A HAMD ETMELİ VE ŞÜKRETMELİDİR”
“Kişi Allah’ın kendisine verdiği nimetlere şükretmesi gerektiği gibi çocuk nimetinden dolayı da Allah’a hamd etmeli ve şükretmelidir” diyen Korkmaz, “Hz. İbrahim’in kendisine verdiği çocuk için kendisine şöyle dua ettiğini görürüz, ‘İhtiyar halimde bana İsmail’i ve İshak’u lütfeden Allah’a hamd olsun. Şüphesiz Rabbim duayı işitendir.’ Allah-u Teala’nın Kuran-ı Kerim’de bildirdiğine göre çocuk bizim için imtihan sebebidir.  Bununla birlikte Kuran-ı Kerim’de çocuklarımızın bizleri Allah’ı anmaktan alıkoymaması istenmiştir. Kuran-ı Kerim’de göz aydınlığı ve sevinç vesilesi olarak nitelendirilen çocuklar kimi zaman insana aşırı sevgiden dolayı Allah’ı unutturarak günaha sokabilecek bir imtihandır. Dolayısıyla, Allah onlara karşı aşırı derecede ilgi ve sevgi insanı Allah’a isyana sürüklememelidir” ifadelerini kullandı.
 
“ÇOCUĞUN VARLIĞI İMTİHAN OLDUĞU GİBİ YOKLUĞU DA BİR İMTİHAN”
Korkmaz, çocuğun varlığının imtihan olduğu gibi yokluğunun da bir imtihan olduğunu belirterek, “Çocuğu veren Allah, onun nasıl yetiştirildiği, emanet bilincine sahip olunup olunmadığı hususunda anne-babayı hesaba çekecektir. Kuran’ı Kerim’de peygamberlerden birçoğunun çocuklarıyla imtihan edildiğini görüyoruz. İlk insan ve ilk peygamber Hz. Adem, Habil ile Kabil ile imtihan edilmiş ve yeryüzünde ilk kanı döken ve ilk şehit olan çocukların acısını yaşamıştır. Mesela Nuh peygamber, inanları tufandan kurtaracak olan gemiye davet etmesine rağmen oğlu gemiye binmemiş ve beni tufanda suya karşı koruyacak bir dağa sığınıp, kurtulurum diyerek babasının davetini kabul etmemiştir. Peygamberler içerisinde bu imtihanın en çetinini Hz. İbrahim yaşamıştır. Bildiğiniz gibi yaşlılık çağına kadar çocuğu olmamış, uzun yıllar sonra kendisine ihsan edilen çocuğu kurban etmesi emredilmiş ve o Rabbi’ne verdiği sözü tutabilmek için en çok sevdiği varlığını yani İsmail’ini kurban etme konusunda Allah’a teslim olmuş ve imtihanı kazanmıştır” şeklinde örnekler verdi.
 
“ÇOCUĞUN VARLIĞI CİDDİYE ALINMALI”
İslam’da kişinin çocuk sahibi olması büyük bir sorumluluk gerektiren bir durum olarak değerlendirildiğini söyleyen Müftü Korkmaz, “Nitekim anne-baba ile çocuk arasındaki ilişkiler hem ahlaki hem de hukuki yönden belli esaslara bağlanmıştır. Buna göre çocuğun varlığı ciddiye alınmalı; iyi bir insan ve samimi bir Müslüman olarak yetişmesi için her türlü gayret ve fedakarlık gösterilmelidir. Anne-babalar çocuklarına Allah’ın verdiği bir emanet nazarı ile bakmalıdırlar. Bu emanet de anne-babalara büyük sorumluluk getirmelidir. Zira anne-babalar kıyamet gününde bu emanetlere karşı nasıl davrandıkları hususunda Allah’ın huzurunda hesaba çekileceklerdir” diye anlattı.
 
“ÇOCUKLARI EĞİTMEK VE GELECEĞE HAZIRLAMAK ANNE BABANIN TEMEL GÖREVLERİNDENDİR”
Korkmaz İslam’da çocukların anne-babaları üzerindeki haklarını şöyle sıraladı: “Birincisi güzel isim koymak. İsim deyip geçmemek lazım çünkü isim olarak seçilen kelime adı olduğu şahsa psikolojik, sosyolojik ve daha birçok yönden etki etmektedir. Çocuğa verilen ad konusunda İslam’ın evrenselliğini ve farklı kültür çevrelerinin mevcudiyetini dikkate almak gerekir. Hangi dilde olursa olsun, çocuğa verilen isim onun yetiştiği toplumda ve bulunduğu kültür çevresinde alay konusu yapılmayacak ve onu küçük düşürmeyecek isimlerden olmalıdır. Yani çocuk taşıdığı isimden hiçbir zaman utanç duymamalıdır. İkincisi ise iyi bir terbiyedir. Çocukların anne-babaların üzerindeki diğer hakkı ise onların güzel bir eğitim almalarını sağlamaktır. Zira çocukları eğitmek ve geleceği hazırlamak anne babanın temel görevlerindendir. Anne-babalar sadece çocuklarını yedirmek, içirmek, giydirmekle görevli değil aynı zamanda onların iyi bir eğitim görmesini sağlamakla sorumludurlar. Ailenin, çocukların eğitiminde büyük bir yeri ve önemi vardır. Zira aile çocukların ilk eğitim yeridir.  İslam’a göre bir babanın çocuğuna öğretmekle yükümlü olduğu temel bilgileri şu şekilde sıralayabiliriz; inanç ve ibadet ile ilgili temel bilgiler, ahlakla ilgili temel bilgiler, diğer insanlarla ilişkilerinde dikkat edeceği ile ilgili bilgiler ve meslek eğitimi gelir. Çocuğa aile içi eğitim verirken, anne baba başta olmak üzere büyükler çocuklara örnek olmalıdırlar. Aile içerisinde anne-babasından ve büyüklerinden daima güzel örnekler gören çocuk mutlaka onlardan olumlu yönde etkilenecektir. Anne baba çocuklarının gözünün önünde birbirine hitap etmeli doğru konuşmalı, yalandan sakınmalı verdikleri sözlerde durmalıdırlar. Aynı zamanda ibadetlerini de sürekli bir şekilde yapmalıdırlar. Hal dili söz dilinden daima etkilidir.”
 
“İSLAM DİNİ ÇOCUKLAR ARASINDA ADALETLİ VE EŞİT DAVRANMAYI EMRETMEKTEDİR”
“Üçüncü sırada evlendirme. Çocuğun babasının üzerindeki haklarından biri de buluğ çağına erişince çocuğunu vakit geçirmeden evlendirmesidir. Evlenme ve evlendirme işi çocuğa verilecek ailevi terbiyenin en önemli bir meselesi bir parçasıdır çünkü İslam’ın aile kurmada güttüğü gayeler iyi bir evlilik ile gerçekleşebilir. Anne babaya ait olan neslin korunması görevi buluğ çağına gelen evladın bir yuva kurmasına imkan hazırlamasıyla yerine getirilmiş olur. Dördüncü sırada eşit muamele. Anne babalar aile içerisinde bütün çocuklarına kız erkek, büyük küçük fark gözetmeksizin eşit davranmalıdırlar. Bu eşitlik maddi şeylerden tutun da bir öpücüğe varıncaya kadar her türlü ilgi ve ikramda gözetilmelidir. Maalesef günümüzde bazı anne babalar çocuklarına karşı gerek sevgi ve ilgide gerekse maddi şeylerde eşit davranmamaktadırlar. Özellikle erkek çocukların daha fazla sevilmesi ve kız çocuklarının hor görülmesi maalesef yanlış bir davranıştır. Bu yanlış davranış sonucu çocuklar birbirlerine karşı haset ve kin beslemekte ve aralarındaki sevgi, saygı ortadan kalmaktadır. İslam dini çocuklar arasında adaletli ve eşit davranmayı emretmektedir.”
 
“ÇOCUKLARI TERBİYE ETMEK İÇİN DÖVMEK DOĞRU DEĞİLDİR”
“Beşinci olarak çocuklara güzel davranmak. Aile içinde anne babaların çocuklara güzel davranmaları çocukların anne babaları üzerindeki haklarındandır. Çocukları terbiye etmek için dövmek doğru değildir. Ancak yanlış bir iş yapınca cezalandırılabileceği hissini vermek lazımdır. Aile içinde anne baba çocuklarını eğitirken onlara daima anlayış, sevgi ve merhametle yaklaşmalıdırlar. Çocuk kötü bir davranışı ilk defa yapınca onun kötü olduğu güzelce izah edilmelidir. Çocuk ısrarla tekrar aynı hatayı yapmaya devam ederse uygun şekilde cezalandırma yoluna gidilir. Ancak asla zorlama ve baskıya müracaat edilmemelidir. Her hatayı büyütmek, hemen müdahale etmek, ağır şekilde cezalandırmak, başkalarının yanında yapılan hatayı teşhir etmek uygun değildir.”
 
“ONLARIN ANLAYABİLECEĞİ BİR ÜSLUPLA ANLATILMALIDIR”
“Hakikatler çocukların seviyelerine inilerek, onların anlayabileceği bir üslupla anlatılmalıdır. Gençlerin seviyesine inmek, onların anlayabileceği bir dille anlatmak eğitimin başarılı olmasında önemli bir etkendir. Dini hakikatler genellikle soyuttur. Anlaşılması idrak edilmesi kolay değildir. Günlük hayattan yaşayıp gördüklerinden temsiller getirmeliyiz. Temsil ve örnek soyut gerçeği hem kavratır hem de zihinde somut ve kalıcı hale getirir.”
Sevi Gözay UĞURLU