Son yıllarda çokça konuşulan ‘Doğum Destekçisi (Doula)’ kavramı, birçok anne adayı kadın arasında merak konusu olmaya başladı. Anneye ve ailesine doğumdan önce, doğum sırasında ve loğusalıkta fiziksel, duygusal ve bilgisel destek sağlayan Doulalar sayısı Türkiye’de de gün geçtikçe artıyor. Çanakkale’de yaşayan yeni Doulalardan Sibel Can Aktaş, doula olma yolundaki hikayesini ve eğitim aldığı süreçleri paylaştı. Doula hakkında merak edilenleri de anlatan Aktaş, “Bir kadının en çok ihtiyacı olan şey doğumunda başka bir kadının desteği. Her kadın bence bunu hissedebilir. Doğum öyle bir an. Orayı değiştirmemek, bozmamak lazım. Zaten orada bir akış var, zaten mükemmel şekilde bir işleyiş var ki milyonlarca yıldır bu işliyor. İnsan ırkı nesilden nesle kendini devam ettiriyor. Bunun medikalleşmesi yüzyıllık bile değil” dedi.
 
Yunanca ‘hizmet eden kadın’ anlamına gelen Doula kelimesi, son zamanların doğum konusu içerisinde yer alan bir kavram olmaya başladı. Hamilelik sürecini doulalar ile beraber geçirmek isteyen birçok kadın, bu kavramı derinlemesine araştırıp, doula bulmak için araştırmalar yapıyor. Kadına destek üzerine kurulmuş bir kavram olan Doulalık eğitimleri Türkiye’de 6 senedir verilirken, birçok kadın bu eğitimleri alarak Doula olarak hamilelerin süreçlerinde destek oluyor.
 
Çanakkale’ye İstanbul’dan 7 sene önce taşınan iki çocuk sahibi Doğum Destekçisi (Doula) Sibel Can Aktaş, gönüllülükle yürüttüğü doulalık hakkında bilgi verdi. Kendi yolculuğundan bahseden Aktaş, doğum ve doğumu anlayış üzerine de açıklamalarda bulundu.
 
Doğum Destekçisi (Doula) olmak için çıktığı yolun nasıl başladığını anlatan Sibel Can Aktaş, “Benim yolculuğum 36 yaşında anne olmam ile başladı. Bir taraftan çok istedim anne olmayı ama bir taraftan da çok zorlandığımı hissettim. Beni zorlayan şeyin ne olduğunu bilemedim, bir yerlerde bir bağım eksikti ve bu konuda yolculuğuma başladığımda birçok kadının böyle olduğunu gördüm. Birçok kadının ortak duygusuymuş. Anne olmak kadın benliğimizle bağlantı kurmaya çok açık bir yer. Sonra ‘Kurtlarla Koşan Kadınlar’ kitabına rastladığımda, içimdeki susuzluğu giderdiğini hissettim. Bilgi zihin dünyamızdaki entelektüel bir şey ama bir de hislerimiz var. Ben bunlardan ne kadar kopuk olduğumu keşfettim kitabı okurken. Benim yolculuğumda önemli bir yeri oldu” ifadelerini kullandı.
 
“ÇANAKKALE’DE YAŞAMAMIZ DA BANA BU KONUDA FIRSAT OLDU”
Çocukları olmadan önce hayata karşı bakış açısının daha farklı olduğunu söyleyen Aktaş, “20 yıl hemşirelik yaptım. Çocuklarım olduktan sonra işi bıraktım, onlarla daha çok vakit geçirmek istedim. Çocuklarımdan önce ‘çocuk doğurup evde mi oturacağım’ diye düşünüyordum ama o his geldiğinde bunun böyle bir şey olmadığını gördüm. Anneliğin güçsüzlük olmadığını, sadece oturup evde çocuk büyütmek olmadığını, ona yüklediğimiz anlamla ilgili olduğunu gördüm. İlk çocuğum doğduktan sonra İstanbul’dan Çanakkale’ye taşındık ve burada doğayla daha çok oldum. Bizler, teknolojiye, modernizme bu kadar evrimsel olarak orada değiliz, bir kuşak öncemiz bile hala doğaya bağlı yaşarken bizlerin bundan bu kadar çok kopmamız evrime aykırı. Her kim ki doğada yakın biçimde yaşıyorsa öz benliği ile bağlantısını daha iyi kurabildiğini gözlemledim. Çanakkale’de yaşamamız da bana bu konuda fırsat oldu ” dedi.
 
“KENDİMİ BİLDİM BİLELİ BUNU YAPIYORMUŞUM”
“Çocuklar büyüdükten sonra, bir şey yapmak istediğimi hissettim. Ne yapmak istediğimi düşünürken o zaman Doulalık ile karşılaştım ve o zaman fark ettim ki ben Sağlık Meslek Lisesi’ni bitirmeden bile ailemdeki kadınların, arkadaşlarımın doğumlarında bulunmuşum” diyen Aktaş, “O zaman fark ettim ki ben kendimi bildim bileli bunu yapıyormuşum zaten ve bunu yaparken çok heyecanlanıyorum. Bir doğuşa tanıklık etmek çok heyecanlı. Eğitimlerime başladığım zaman fark ettim ki, doğum çok medikalleşmiş. Bir sağlıkçı olarak benim bile bakış açım çok medikalleşmiş. Aslında doğum hiç medikal bir konu değil.  Doulalığı keşfettikten sonra Doğuma Hazırlık Eğitmeni, Doğum Destekçisi (Doula), Bebek ve Hamile Yogası Eğitmeni Nur Sakallı’dan eğitim almaya başladım. Eğitim sadece eğitim gibi değildi, benim ufkumu değiştirdi doğaya, kadına, doğuma. İçimdeki o duyguyla beni buluşturdu” diye anlattı.
 
“DOULA DOĞUMDA ANNEYE, ANNELİK EDENDİR”
Do-um Merkezi’nden Nur Sakallı’dan Doulalık ve Doğuma Hazırlık Eğitmenliği ve Hamile Yogası Eğitimi alarak doulalığa adım atan Aktaş, aynı zamanda doulalığı tam anlamıyla özümsemek için birçok seminer ve atölyeye katıldığını söyledi.
 
Doulalığın tanımını yapan Sibel Can Aktaş, “Doulalık medikal bir iş değil. Doula doğumda anneye, annelik edendir. Bir kadının doğum öncesinde, doğum anında ve sonrasında onun yanında kalabilmek demektir. İhtiyacı olduğunda onun sesi olabilmek, ona her türlü bilgisel, fiziksel, duygusal destek verebilmektedir. Bin yıllardır kadınlar, bütün geleneklerde böyle doğuruyordu. Bir kadının en çok ihtiyacı olan şey doğumunda başka bir kadının desteği. Her kadın bence bunu hissedebilir. Eskiden kutsallık kelimesini duyduğumda zihnim kabul etmiyordu. Ama sonradan kutsallığın şu anlamını öğrendim; kutsal, dokunulmaması gereken, bozulmaması gereken, değiştirilmemesi gereken şeydir. Doğum öyle bir an. Orayı değiştirmemek, bozmamak lazım. Zaten orada bir akış var, zaten mükemmel şekilde bir işleyiş var ki milyonlarca yıldır bu işliyor. İnsan ırkı nesilden nesle kendini devam ettiriyor. Bunun medikalleşmesi yüzyıllık bile değil. Şimdi kadınlar ‘beni hangi doktor doğurtacak’ diye düşünüyorlar ama kadını kimse doğurtmaz, kadın kendi doğurur. Doğurtmak diye bir şey yoktur, bir kadın doğurur. Bu kadını da edilgen hale sokan bir durumdur. O yüzden medikal destek bir yerde olmalı ama gerektiği durumda müdahale edebilmek için” şeklinde belirtti.
 
HAMİLELİK DÖNEMİNDEN DOĞUM SONRASINA KADAR EŞLİK EDER
Aktaş, Doulanın anne ile beraber çıktığı bu süreç içerisinde neler yapıldığını detaylı bir şekilde anlatarak, “Eğer doğumdan önce başladıysa süreç ki en sağlıklısı bu, hamilelik süresi boyunca doğuma hazırlık eğitimleri var. Doğum nasıl gerçekleşir, doğumun başladığını nasıl anlarız, bedenimizde nasıl değişiklikler olabilir bunun gibi doğum ve bebeğe dair teorik bilgiler ve eğitimler var. Gebenin neye ihtiyacı varsa bunu belirleyip, eğitimlerini yapar. Bu eğitimlerde çok önemsediğim şey, nefes ve meditasyon egzersizleri. Bir kadının zorlandığı yerlerde kullanabileceği teknikleri, onun kendisine öğretmek, gerekirse birlikte deneyimlemek. Ayrıca hamile yogası da yapılabilir ve bu yoga ile kadının bebeği ile olan bağlantısını, kendisi ile olan bağlantısını, kasların hem güçlenmesini hem de gevşemeyi öğrenmesine yardımcı olur. Doğum esnasında, başladığı süreçte sonuna kadar eşlik edebilir. Öncesinde kurduğumuz bağ ile doğum esnasında bu anneye rahatlamayı, gevşemeyi hatırlatır. Doula, medikal koşullar el verdiğince ona istediği doğum ortamını sağlar. Hangi müzikleri sever, hangi kokuları sever, yanında kim olmasını ister, bütün bu istekleri sağlayabilir. Doğumdan sonra ise annenin ne kadar ihtiyacı olursa, onu gözlemleyip neye ihtiyacını olduğunu görebilir. Anne, bazen o anda neye ihtiyacı olduğunu anlayamayabiliyor, doula da annenin neye ihtiyacını olduğunu gözlemleyip bunla ilgili çalışmalar yapar” şeklinde sıraladı.
 
Aktaş, pandemiden dolayı şu anda toplu etkinlikler düzenleyemediğini ama bu süreçte kişisel olarak isteyenlere doulalık yapabileceğini belirterek, hiçbir maddi talebi olmadığını da vurguladı. Hamile kadınların doulalık hakkında merak ettiklerini sorabileceğini söyleyen Aktaş, kendisine Instagram’da ‘Dogumdestekcanakkale’ adıyla ulaşabileceklerini de belirtti.
 
Gizem Tuğçe BAYHAN