Boğaz Medya’nın Instagram üzerinden yaptığı canlı yayına konuk olan Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alper Şener, son dönemlerde çok konuşulan Çin’den gelecek olan aşı hakkında bilgi verdi.
 
Son günlerde gündemde yer alan Çin’den gelecek olan koronavirüs aşısı ile ilgili vatandaşların kafalarında soru işaretleri belirdi. Özellikle sosyal medyada gerçekleşen aşı tartışmalarında, bir kesim Çin’den gelmesinden kaynaklı aşıyı yaptırmayacağını söylerken, diğer kesim ise yapılmaması için bir neden olmadığını savundu.
 
ÇOMÜ Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alper Şener, canlı yayında gazeteci İbrahim Akın Kazancı’nın soruları cevaplayarak, Türkiye’de uygulanacak olan koronavirüs aşısı hakkında doğru bilgileri paylaştı. Şener, aşı çalışmaları ile ilgili yorum yapanların, sosyal medyadan okuyarak bu yorumlarda bulunduklarını söyleyerek, “Aşı çalışmaları içerisinde bulunanların böyle bir çekinceleri yok çünkü şu an Türkiye’ye gelecek olan Çin koronavirüs aşısı, normal mevsimsel yaptırdığımız grip aşısı kadar etkin ve o kadar yan etkisi olur. Yani yan etkisi yüzde 1’in altında olacak. Etkinlik anlamında baktığımızda ise yüzde 70-60’larda olmasını bekliyoruz. Makalelerde ne kadar yüzde 90 etkin olduğunu söylese de, toplumsal etkisi yüzde 70’in üstüne çıkmayacak benim tahminim. Diğer aşılarla ilgili kaygılar kısmen doğru. Çünkü bilim dünyası da birçok tarafa ayrıldı bu konuda. RNA aşıları var, DNA aşıları var, vektör aşılar var gibi ama biz aşılara bayraklar üzerinden bakıyoruz; Rus aşısı, Çin aşısı gibi. Ama bu aşıların milliyeti yok, çok uluslu. Çin’den gelen aşının, tamamen Çin coğrafyasına ait bir aşı olduğunu düşünmeyin. Çok basit bir örnek anlatabilirim; virüs Çin’de çıktı. Çin’den bu virüsü ilk defa izole edip dünyaya satan Çin zaten. Şu anda mevcut aşıların hepsinde Çin’in parmağı var. Virüsü izole edip saflaştıran, saflaştırdıktan sonra virüsü veren Çin. Özellikle ilaç sektörü ve aşı sektörü globaldir. Aşıyı bilimsel anlamda tabi ki etkinliğini tartışalım ama aşı dediğimiz zaman mevcut aşıların hepsi etkin. Yan etkiler anlamında mRNA ve DNA aşıları henüz hiç denenmemiş teknolojiler. Hatta Amerika’nın içinden de itiraz var” ifadelerini kullandı.
 
“BU İKİ UCU KESKİN BIÇAK”
“Aşı da koruyuculuk çok önemli” diyen Şener, “Güvenirlik ikiye ayrılır; birincisi erken yan etki bir de uzun dönem yan etki. Erken yan etkilerini aşıların faz çalışmalarında görürüz. 3-6 ay arasında görülür. Ama uzun dönem güvenirlik anlamında baktığımızda 3,5 ve 10 yıllık periyotta görülür. 10 yılda yen etkisi görülmeyen aşılar, örneğin tetanoz aşısı bilindik aşıdır. Onun devamında influenza aşısı, yan etkisi en düşük aşıdır ama bağışıklık istenilen düzeyde değildir. Bu iki ucu keskin bıçak. Bağışıklığı yüksek sağlarken yan etkileri de yükseltebilirsiniz. mRNA aşısından da bu yüzden korkuluyor” bilgisini paylaştı.
 
AŞIYI ALMAKTAN DA ÖTE AŞIYI SAKLAMA VE UYGULAMA KOŞULLARI TERCİH SEBEBİ
Çin aşısının tercih edilmesinde çeşitli sebeplerin olduğunu söyleyen Şener, “Parasal faktör ön planda oldu bence çünkü fiyat farkı ciddi anlamda bildiğim kadarıyla. Ama bence daha önemli olan şuydu; aşıyı almaktan da öte aşıyı saklama ve uygulama koşulları. Türkiye aşı kampanyaları konusunda dünyada en deneyimli ülkedir. Verem aşında dünyada en deneyimli ülke Türkiye’dir mesela. Bence uygulama anlamında burada bir tercih belirlendi. Pfizer’in aşısının saklama koşulları sıkıntılı. Çözdürdükten sonra beş gün içerisinde uygulanması gerekiyor. Bireysel aşı gelmiyor bu tür alışlarda. Toplumsal aşılama olduğu için 1000 dozu o süre zarfında Çanakkale ölçeğinde bile yapmak zordur. Zaten şu anda Amerika Birleşik Devletleri bunun sıkıntısını yaşıyor. Dikkat edecek olursanız, Pfizer’deki ilk anlaşmada aşı dozlarını azalttılar çünkü bir saha analizi yaptılar ve bunu dağıtabilecek altyapıya sahip olmadıklarını anladılar. Türkiye’de bence bunu gördü ve maliyet anlamına bakıldığında Çin aşısı diğerlerine göre orta karar ucuzlukta” dedi.
 
“HASTANEYE YATMANIZI ENGELLER, YOĞUN BAKIMA YATMANIZI ENGELLER”
Şener, vatandaşların aşı ile ilgili düşüncelerin yanlış olduğunu belirterek, kişilerin aşıyı yaptırınca hiç hastalanmayacakmış gibi düşülmemesi gerektiğini söyledi. Aşının koruyuculuğunun ne demek olduğunu tanımlayan Alper Şener, “Koruyuculuktan istediğimiz şu; aşıyı olduğunuzda oluşan antikor miktarı sizin ağır geçirmenizi engeller, hastaneye yatmanızı engeller, yoğun bakıma yatmanızı engeller, ölüm riskini engelleyip engellemediğine bakarız. 4 farklı parametre içerisinde; ölmemesi istenir, yoğun bakıma yatışı önlemesi istenir, sonra hastaneye yatışı önlemesi istenir. Hastalığı geçirmeme ihtimali yaratacak bir aşı yoktur. Dünyada yüzde 100 koruyuculuğu olan bir aşı yoktur. Öyle bir şey imkan dahilinde değildir. Mevcut aşıların hiçbirinde 59 yaş üstünde kimseye çalışma yapılmadı. Bizim hedef popülasyon 65 yaş üstü. Bu koruyuculuk matematiksel olarak bile yüzde 70’in üzerine çıkmaz. Bu aşı ile hedeflenen şey hastalık yükünü azaltmak, salgının hızını kesmek, ölümü önlemek ve hastaneye başvuruyu azaltmak. Bu salgının başından beri dünya üzerinde 600 bin sağlık personeli enfekte oldu, bunların 60 bini öldü. Ciddi bir rakam bu. Profesyonel, yetişmiş iş gücü ve hiçbir gelişmiş ülke bu insan gücünü kaybetmeyi göze alamaz. Ama bu aşının hiçbir koruyuculuğu yok demek değil. Ben doğal bağışık olayım gibi bir durum da söz konusu değil çünkü bu hastalıkta r enfeksiyon var. Virüsün tekrar aktive olması var vücudum içerisinde. Artık kronik hastalıklar geliyor karşımıza. Takip etmeye devam edeceğiz. Hiçbir hastalığı yok, sigara dahi içmemiş, tertemiz ciğerle geliyor koronavirüs hastası, 3 ay sonra geliyor ki iki kat merdiven çıkamıyor. O yüzden bu hastalığın kronik olduğu bir süreç de var. Bu yüzden aşıyı bir an önce yapmanın faydası var” şeklinde konuştu.
 
“KAPANMANIN SAHADA İYİ UYGULANMASI LAZIM”
Geçtiğimiz hafta sonu gerçekleşen ilk yasak ile birlikte tüm ülke, hafta sonunu evinde geçirmişti. Aralıklı kapanma ile devam eden süreçte, tam kapanmanın işe yarayıp yaramayacağı konusunda düşüncelerini dile getiren Dr. Alper Şener, “Şu anda Türkiye genelinde ve Çanakkale’de bir düşüş ivmesi yok. Ama şunun da altını çizelim; tam kapanma ve aralıklı kapanma arasında bir fark yok. Çok basit örnek vereyim; İspanya ve Fransa. 28 gün boyunca kapandılar ama şimdi aynı sıkıntıyı yine yaşıyorlar. İtalya’nın kuzey bölgesinde tam kapanma yaptılar, onlar da aynı problem var. Çin 90 güne yakın kapanma yaptı. Buna göre çözdü. Ama her şeyi de vatandaşların elin altına getirdi. Bunu bu şekilde sağladı. Bizim gibi serbest ekonomilerde bu başarılı yapılamadı çünkü buna yönelik hazırlık yok. Çin’in bir SARS deneyimi var ve Uzakdoğu’nun kuş gribi, domuz gribi gibi de deneyimi var. Üç tane önemli salgın yaşadı Çin. Bu başarı da antrenmanlı olmalarından kaynaklanıyor. Orada bir toplumsal davranış gelişti. Kuş gribi öncesinde Çin’de maske takma oranı bu kadar yüksek değildi. Tam kapanma da o yüzden bilimsel mi değil mi tartışılır. Kısa vadede yararı olur o kesin ama bizdeki gibi kapanma olursa olmaz. Kapandığınız zaman ailelerin de ayrılması gerekiyor. Biz de kapandığınız zaman eş, dost, akraba bir araya gelip kapanıyorlar. İçlerinden biri enfekte olsa o süre zarfında virüs yayılır. Dolayısıyla kapanmanın da sahada iyi uygulanması lazım” diye belirtti.
 
“YAYILIMI VE SAÇILIMI 7-10 GÜN BANDINDA DEĞİŞİYOR”
Şener, karantinanın 10 güne düşürülmesinin nedeni ise şu şekilde açıkladı: “PCR testlerinin artık teknolojileri çok gelişti salgının başından beri. Türkiye’nin genelinde yüksek duyarlılık testleri yapılıyor. Geriye dönük bakıldı ki yüksek duyarlılık testinde çıkan virüs miktarı, çok düşük düzeydeki virüsü de tespit ediliyor. Sahaya baktığınızda bulaşıcı düzeyde değil. PCR’da pozitif yakalıyorsunuz ama bulaşıcı düzeyin altında olunca bu da gereksiz kapanmaya neden oluyor. Sağlık personeli pozitif olduktan sonra 14 gün bir yere kapattığınız zaman onun boşluğunu kim dolduracak? Aslında virüsün yayılımı ve saçılımı 7-10 gün bandında değişiyor. Bu hiçbir aman 14 güne çıkmıyor bu yüzden kişileri 14 gün karantinada tutmak özellikle sağlık personelleri için sıkıntılı çünkü o hizmeti sürdürecek kişiye ihtiyacınız var. Sağlık personeline oturtturduktan sonra vatandaşlara da yayıldı. 10 güne çekildi. Belki önümüzdeki yıl 7 güne düşürülecek.”
 
“İŞ YERLERİ ÇOK ETKİLİ OLDU”
Mehmet Akif Ersoy Devlet Hastanesi’nde pandemi servisi açılmasını ve Çanakkale’de son dönemde vakaların çok hızlı artış göstermesi ile ilgili düşüncelerini de açıklayan Şener, “Bu zaten normal bir süreç. Bu zamana kadar gelen periyotta Çanakkale Devlet Hastanesi temiz kalması uygun görüldüğü için öyle çalıştı. Bundan sonraki periyotta hasta sayısı arttığı için, yoğun bakım, yatan hasta sayısında artışlar meydana geldiği için sıkışıklık olmaması için buna yönelik hazırlıklar devam ediyor. Çanakkale’de vaka artışı konusunda kendi yorumumu yapabilirim ancak. İş yerleri çok etkili oldu. İşyerleri ile kast ettiğimiz, fabrikalar çünkü hastaların geldiği ve yoğunlaştığı yerlere baktığımızda önce Çan’da başta yoğunlaşma vardı. Sonra Kepez’de fabrika bölgesinde yoğunlaşma oldu. Biga’da şimdi fabrika bölgesinde yoğunlaşma var. Özellikle fabrikalarda çalışma alanlarından değil, servislerden bulaş olduğu yönünde gözlemlediğim. İkinci bulaş öyküsü;  Çanakkale’de kurulan yerel pazarlar. Pazarlardaki korunma önlemlerine baktığınızda bunun uygulanmadığını görüyorsunuz. Salgının başından beri hasta yükümüz bu kadar yüksek değildi. İlk defa Kasım ayından bu yana ciddi anlamda yükselme oldu. Bence semt pazarlarının da uygulamalara uymaması, vatandaşların oralara gidip mesafeye dikkat etmemesi etkili oldu. Bir diğer gözlemim ise, Merkez’de ve Merkez’e bağlı olan yerlerde toplu düğün, nişan gibi faaliyetlere sıkı denetim uygulanırken köylerdeki yerlerde sıkı denetim uygulanamadı. Merkez’deki bazı kıraathanelerde kalabalıklaşmama sınırı varken, köylerde kalabalık oturdular. Kasım ayı öncesindeki periyotta insan trafiği yoğundu. Özellikle mevsimlik işçiler buraya il dışından geldiler. Bu tarım çalışanları da bulaştırmış olabilir” dedi.
 
ÇİFT MASKE KULLANIN
Son olarak uyarılarda bulunan Dr. Alper Şener, toplu taşıma kullanan vatandaşların mutlaka çift maske takması gerektiğini vurgulayarak, “Sağlıklı yaşam anlamında spor yapmayı ön plana almak lazım. Türk insanı bu konuda gerçekten vakit ayıramıyor. Özellikle beslenme ile ilgili ek ürünlere yönelme olacaktır. D, C vitaminlerine yönelme olacak. Bu dünyanın genelinde vardı, Türkiye’ye de gelecek gibi görünüyor” ifadelerini kullandı.
 
Gizem Tuğçe BAYHAN