Çanakkale’de küçükbaş hayvancılığı desteklemek ve geliştirmek için kurulan Çanakkale Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği, 2003 yılından bu zamana birçok proje ile üreticilere ulaşmaya devam ediyor. Birlik Başkanı Doç. Dr. Ahmet Ferhan Savran, küçükbaş üreticiliği ve birlik hakkında bilgi vererek, damızlıkçı hakkında da açıklamalarda bulundu.
 
Çanakkale Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Doç. Dr. Ahmet Ferhan Savran, ilk önce kendini tanıtarak, “Bu birliğin kurucu başkanı olarak 2003 yılında başladık. Aynı zamanda Ziraat Fakültesi’nde öğretim üyeliği yaptım. Yaklaşık 23 yılık hizmetten sonra 2018 yılında emekli oldum. Bu birlik işleri ve aileden kalma çiftçiliğinde üretim işleri ile ilgileniyorum” diye anlattı.
 
ÜLKEDE KURULAN İKİNCİ BİRLİK
Doç. Dr. Savran, Çanakkale Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği hakkında da bilgi vererek, “İlk amacımız, bizim bu bölgede Saanen ırkı keçilerimiz var ve yaygın olarak biz bunun damızlık üretimini yapma peşindeydik. O süreçte 27 kişiyi bularak Saanen Irkı Yetiştiricileri Birliği kurmak istiyorduk. Daha sonra bakanlığa başvuru yaptık, o süreçte bakanlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği şeklinde kurabileceğimizi söyledi. Zaten Türkiye’de kurulan ikinci birlik olma özelliğimiz var. 2005-2007 yıllarında hayvancılık destekleri çıktıktan sonra hemen hemen Türkiye’nin birçok yerinde, il bazında örgütlenmeler başladı. Şu anda da 81 ilde damızlık koyun keçi yetiştiricileri birlikleri mevcut. Bu şekilde hizmet etmeye çalışıyoruz. Üretici üyemiz 6 bin 100 sayısında. Yalnız bu her sene değişiyor. Hareketli bir üye sayımız vardır” ifadelerini kullandı.
 
“SOY KÜTÜĞÜ PROJESİ BİR ÜST KADEME”
Yaptıkları projelerden de bahseden Savran, “Birliğin kendi adına yapmış olduğu projeler var. En birincisi, İl Özel İdare, Ziraat Fakültesi ve bizim ortaklaşa yürüttüğümüz projede ilk defa bir suni dölleme çalışmamız olmuştu. İki sene üst üste yapıldı bu proje. Kanada’dan gelen Saanen ırkı dondurulmuş döllerle bir suni dölleme çalışması yapıldı. Literatürdeki kadar bir başarı elde ettik. Onla birlikte hem bölgemizde değerimizi yükselttiğimizi düşünüyoruz. Şimdilerde yine yapılırsa iyi olur kanaatindeyiz. Şimdi canlı hayvan ithalatı da başladı. Onla birlikte zengin gen kaynağı geliyor. Bakanlık ile yaptığımız ‘Sağlıklı Süt Çanakkale’den Geçer’ isminde bir projemiz var. Yine bakanlık ile TAGEM projelerimiz var, ‘Halk Elinde Islah Projesi’ gibi. Şimdi ise ‘Soy Kütüğü’ projemiz var. Bu projeden çok ümitliyim. Çünkü Halk Elinde Islah Projesi’nde bir temel sürüler oluşturduk, insanlar en azından kayıt tutmayı, çiftleştirmedeki kontrollerinin ne olduğu, süt kayıtlarının ne olduklarını konusunda insanlarımız bilinçlendi. Şimdi Soy Kütüğü projesi bir üst kademesi. Birebir annesi babası kimdir, kız kardeşinden tutun torunlarına kadar, gerçek anlamda damızlıkçı seviyesine kadar gidecek diye düşünüyoruz.  Herkes damızlıkçı olamaz, dünyada böyle bir şey yok. O yüzden bu işi yapabilecek işletmeler yaratabilirsek, Türkiye’nin ihtiyacı olan düzgün ırkları üretebiliriz diye düşünüyorum” şeklinde konuştu.
 
BİRLİKLER SAYESİNDE KÜÇÜKBAŞ DESTEKLERİ ARTTI
Savran, birliklerin önemi hakkında düşüncelerini ise şu şekilde paylaştı: “Bu sektörde aşağı yukarı b35-40 yıldır içindeyim. Ben fakülteye girdikten sonra ise ata topraklarıma geri döndüm, çiftçilikle ilgilenmeye başladım. O süreçte de bir sürü hayvancılık vardı. Büyükbaşa bir takım destekler vardı.  Küçükbaşta da biz bu ivmeyi kazandırdık. İlk başta aslında devletin ivmesi ile hareketlendi, küçükbaşlar ise birlik hareketi ile başladı. Biz o yıllara kadar küçükbaş konusunda hiçbir destekleme alınmamışken, hayvan kimliklendirilmesi yapıldı. Envanterimiz ortaya konuldu. Bu süreçte ilk defa hayvancılık destekleri açısından küçükbaşlar yararlanmaya başladı. Bu açıdan gayet iyi. Halk Elinde Islah Projesi çok önemli bir adım oldu. Benim gözlemlediğim önceden belli saf ırktı yetiştiricilik yoktu. Belki birkaç özel kuruluş olabilir ama genellikle çok karışıktı. Küçükbaş Ezine’de çok yaygındır. O zaman bile hayvanlar karman çormandı. Gerçek anlamda saf ırk yetiştirilemiyor ve o zaman verimlilik elde edemiyoruz. Halk Elinde Islah Projesi ile saf ırk yetiştiricilik kavramını öğretti. Birlikler, damızlıkçı yetiştiriciliğini biraz daha yaygınlaştırmayı sağladı. Daha birçok yapılacak şey var.  Belki hayvan sağlığı açısından da desteklemesi gerekir. Veteriner hekimliğin bizle ortak çalışmalar yapmasında faydası var. Bizim için koruyucu hekimlik nezdinde katkılar olabileceğini düşünmekteyim.”
 
Gizem Tuğçe BAYHAN