Bu sene 30.yılını kutlayan Tüketici Koruma Derneği (TÜKODER), tüketiciyi bilinçlendirmek ve haklarını korumak amacıyla yaptığı çalışmalara devam ederken, ‘ürün güvenliği’ projesi ile ilgili bilgilendirmeye yapmaya devam ediliyor. Bu kapsamda Çanakkale’ye gelen Tüketici Koruma Derneği Genel Başkanı Aziz Koçal, katıldığı seminer sonrasında açıklamalarda bulundu.
 
TÜKODER Genel Başkanı Aziz Koçal Çanakkale’de katıldığı seminer sonrasında, derneğin faaliyetleri ve şu anda gerçekleştirdikleri projeleri anlatarak, detaylı bilgiler verdi. Ticaret Bakanlığı Ürün Güvenliği Müdürlüğü‘nün yürüttüğü ‘Ürün Güvenliği’ projesi ile ilgili eğitim seminere katılan Koçal, TÜKODER’in çalışmalarına değindi.
 
Koçal, “TÜKODER bu yıl 30 yılını kutluyor. 30 yıldır hak temelli emek eksenli mücadele sürdürülüyor. TÜKODER bu çerçevede gönüllülük temelinde faaliyetlerini sürdürmekte. Ama tüketicinin bilinçlenmesi ve bilgilerinizi için ciddi çalışmalar yürütüyoruz ve bu konuda emek veriyoruz. Burada TÜKODER’in yaptırımının olmaması nedeniyle sadece tüketiciyi bilinçlendirme ve uğradıkları haksızlıklar konusunda başvuru yapabileceği doğru yere yönlendirme çalışmaları yürütüyor. Örneğin bir tüketici bir hak ihlali ile karşılaşmış ise bu ayıplı ürün ya da hizmet ile ilgili, tüketicinin korunması hakkındaki kanun kapsamında sürdürecek bir soruları varsa tüketilen dinleyip onların doğru bilgilenmesini sağlayarak doğru bir şekilde Tüketici Hakem Heyetlerine ya da Tüketici Mahkemelerine yönlendiriyoruz. Yani tüketicinin uyuşmazlığı dinleyip tüketicinin uyuşmazlığın çeşidine ve şekline göre de yönlendirme yapıyoruz. Burada esas olan uyuşmazlık yaşamaması için tüketicinin kendi haklarını bilmesi öğrenmesi gerekiyor. Yani bilinçli olması, bilinçli bir tüketici olması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
 
“TÜKETİCİ KONFEDERASYONU GİRİŞİMLERİNİN SÜRDÜRÜLMESİNİ ÖNEMSİYORUM”
Türkiye'de tüketicinin bilinci arttığının ve bu artışta tüketici derneklerinin büyük payı olduğunu söyleyen Koçal, “Bakanlığının son dönemde yürüttüğü projelerdeki çalışmaların faydaları var. Bu alandaki çalışmaların hepsi önemli. Tüketici dernekleri bu çerçevede çok ciddi bir önem arz ediyor. Bu anlamda tüketici dernekleri federasyonlarda örgütlendiler. Türkiye'de dört tane federasyon var. Üçü tüketici konfederasyonu girişimleri var. Tüketici konfederasyonu girişimlerinin sürdürülmesini önemsiyorum. Bu girişim tüketicilerin daha örgütlü hale gelmesi ve bilinç seviyesinin yükselmesi için tüketici sorunları karşısında çözüm önerilerimizi ete kemiğe büründürmek için, lobi çalışmalarını kurumsal anlamda ve üst örgütümüz olacak olan tüketici konfederasyonu üzerinden yürütmeyi planlıyoruz. Bu konuda yapılan çalışmaları kısa zamanda kamuoyu ile paylaşacağız” şeklinde konuştu.
 
“EN BÜYÜK SORUNLAR E-TİCARETTE YAŞANDI”
Başkan Aziz Koçal, pandemi döneminde e-ticaret siteleri ve kargo şirketleri konusunda büyük sıkıntılar yaşandığını söyleyerek, “Tüketicilerin yaşadığı sorunlar çeşitlilik gösterdi. Bu sorunların başında ilk sırayı e-ticaret aldı. Devamında internet altyapılarında yaşanan sorunlar, Özel okullarda yaşanan sorunlar, öğrenci yurtları ile ilgili yaşanan sorunlar, düğün salonları ile ilgili yaşanan sorunlar gibi sözleşmeden kaynaklı sebepten dolayı yaşanan sorunlar vardı. Fakat koronavirüs salgını sürecinde yaşanan en büyük sorunlar e-ticarette ve kargo şirketleri ile ilgili sorunlar oldu. Koronavirüs salgını sürecinde e- ticaretin hacmi büyüdü, kargoya olan talep çok yükseldi, talep yükselince kargolarda bu talebi yerine getirilecek kapasite eksik değil olduğu ortaya çıktı. Tabi böyle olunca da ciddi bir sorun yaşandı” diye konuştu.
 
“SANAL MAĞAZALARIN YASAL DÜZENLEMEDE HERHANGİ BİR SORUMLULUĞU YOK”
Koçal, “Bu süreçte son aylarda dövizdeki kur yükselişleri ürün temini, ürün satarak para kazanma yerine elde stokta duran ürünün daha fazla para kazandığı görüldü. Dolayısıyla stokta olmayan ürünlerin satışa sunulması tüketicide bir sıkıntı yarattı. Stokta olmayan ürün için tüketici parasını gönderdi, ürünün alındığı firma stokumuz da kalmadı deyip bir ay tüketici bekletmeye başladı. Devamında ise ürün gönderilmiyor para iadesi yapılıyor. Bu para iadeleri de çok geç bir sürede yapılıyor. Yine diğer tarafta tüketici biliyorsunuz sanal mağaza dediğiniz mağazalardan alışveriş yapıyor. Bu sanal mağazalarda binlerce ürünü pazarlayan firmalar var.  Sanal mağazaların şu anki yasal düzenlemede herhangi bir sorumluluğu yok. Halbuki ben tüketici olarak ödememi ve iade talepleri mi sanal mağaza üzerinden yapıyorum. Ancak sanal mağazalar kendi bünyesi içinde bulunan firmalarda ürün başına bir komisyon alıyor ve hiçbir sorumluluk almıyor bu doğru bir yöntem değil. Bu konuyu biz 10 gün önce Ankara'da sektör temsilcileri çalıştayında dile getirdik. Burada sanal mağazaların sorumluluğunu ve sınırlarını belirleyecek bir yasal düzenlemenin acilen hayata geçirilmesi gerekiyor. Bir yasal düzenlemenin tüketicinin hak kaybını önleyeceğini düşünüyorum” dedi.
 
EN BÜYÜK ŞİKAYET: “GELDİK, BULAMADIK”
Tüketicilerin en büyük sıkıntılarının başında kargo şirketleri olduğunu söyleyen Koçal, konu hakkında şu açıklamalarda bulundu: “Tüketicide bir yanlış algı var. Ben sipariş verdim kargoda elime gelmedi. Ürün kargoda deniyor Benim hakkım kaybolacak gibi birtakım kaygılar var tüketicilerde. Tüketici şunu bilmeli ki eğer ürünü kendi özel bir taşıma firması ile istememiş ise ürünün tüketiciye ya da onu bildireceği kişiye teslim edene kadar tüm sorumluluk satıcı firmaya ait,  yani siz e- ticaret yolu internet üzerinden bir sipariş verdiğiniz, bu siparişin tüketici teslim alana kadar sorumluluk satıcı ve sağlayıcıya aittir. Dolayısıyla bu kapsamda kaybolan kargolar ya da hasar gören kargolardan tüketici sorumlu değildir. Ancak tüketiciden tüketiciye giden kargolarda sorumluluk tabii ki gönderen ve alandadır. Burada da çok ciddi sorunlar var. Kargo şirketlerinde maalesef kaybolmalar, hasarlar meydana geliyor. Bu gibi kargonun zarar gördüğü olaylarda bir tutanak tutulması gerekiyor. Kargo paketlerinin dış görünümünde bir hasar ya da deforme var ise tutanak tutması lazım.  Ancak böyle olaylarda kargoyu getiren yetkili kişiler kargo bırakıp gidiyor, tutanak tutmuyorlar. Kargolar ile ilgili en büyük şikayet de “Geldik yerinde bulamadık, gelin kargonuzu alın” yönünde gelen mesajlar. Bu durum araştırıldığında aslında kargoyu getirmeye kimsenin gelmediği tespit ediliyor. O nedenle kargoculuğun da bir etik kurallarının belirlenmesi,  bu yaşanan sıkıntılar ile ilgili bir düzenleme yapılması ve kontrollü kargo sisteminin getirilmesi gerekiyor.”
 
SOSYAL MEDYA ALIŞVERİŞLERİNDE DOLANDIRIYORLAR
Koçal, e-ticaret konusunda en çok dolandırıcılığın sosyal medyada olduğunu vurgulayarak, “Sosyal medya üzerinden yapılan alışverişlerde tüketiciler ciddi anlamda dolandırılmaktadır. Tüketiciler bu linklerden kesinlikle alışveriş yapmasınlar. Bunun önüne geçmenin yolu da, kargo olarak teslim edilen ürünlerde fatura ibraz ettiği karşı taraf. Burada bir zorunluluk getirilmeli. Kargonun içindeki ürünün ticari olup olmadığı mutlaka sorgulanmalı. Karşı taraf ticari ürün değildir beyanında bulunuyor ise aksi ispat edildiğinde ceza yaptırımı olmalı. Eğer ticari ürün ise hatta kapıdan ödeme yöntemi ile giden tüm ürünler ticari ürünündür zaten kapıdan ödeme sisteminde kesinlikle mutlaka fatura olmadan böyle bir gönderiyi ya da kargoyu kabul etmemeleri gerekiyor. Bunun nedeni ise faturası olmadan tüketiciye giden kargo, faturasız gittiğimde tüketici muhatap bulamıyor” ifadelerini kullandı.
 
“TÜKETİCİNİN ALIM GÜCÜNÜN İYİLEŞTİRİLMESİ VE ARTIRILMASI GEREKİYOR”
“İnternet üzerinden yapılan alışverişlerde 14 gün içerisinde gerekçe göstermeden tüketici aldığı üründen cayma hakkı var” diyen Koçal, “Tüketicinin bu hakkını kullanabilmesi ya da ayıplı ürün olduğunda değiştirme ve iade etme haklarını kullanabilmesi için mutlaka konunun muhatabı karşı firmaya ulaşması gerekiyor. Tabii ürünün gönderildiği kargo firmasının da sorumluluk üstlenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Pandemi sürecinde insanlar işsiz kaldı. Küçük esnaf ciddi bir ekonomik zorluklara karşı karşıya kaldı. Açıklanan ekonomik paketlerin büyük bir bölümü belli bir kesime hitap etti. Küçük esnafın çok büyük bir kesimi bunlardan yararlanamadı. Halkın ekonomisi dibe vurdu. Dolayısıyla tüketicinin alım gücünü düşünce merdiven altı ürünlere çok ciddi yönelmiş durumda. Bu durum tüketicinin, hem gıda anlamında hem diğer ürünler anlamında sağlık ve güvenliğini ciddi anlamda tehdit etmektedir. Bu durumun önüne geçmenin yolu tüketicinin alım gücünün yükseltilerek, evrensel hak olan ‘temel ihtiyaçlarını karşılama hakkı’ çerçevesinde tüketicinin alım gücünün iyileştirilmesi ve artırılmasına yönelik önlemler ve tedbirler alınması gerekiyor. Aksi takdirde, örneğin bilim insanlarının söylediği koronavirüs salgınına karşı bağışıklık sisteminin güçlü olması gerektiği söylemleri var. Daha doğrusu tespitleri var. Beslenmesi yetersiz ve bozuk olan yani alım gücü olmayan vatandaşımızın bağışıklık sistemini güçlendirmek için vatandaşların alım gücü arttırılmalı. Bugün açlık sınırı asgari ücretin üzerine çıkmış durumda.  Bu durumun çok ciddi derecede dikkate alınarak gerekli adımlar yetkililer tarafından atılmalı ve vatandaşın alım gücü sağlıklı beslenebileceği bir düzeye çıkarılmalı. Yetkililerden bu sıkıntıyı düzeltecek ekonomik paketler bekliyoruz. Bu durum için Türkiye’nin gerekli kaynağı var. Yeter ki kaynakları doğru kullanmasını bilelim” şeklinde konuştu.
 
Gülçin AKIN