Avrupa Hareketlilik Haftası dolayısıyla Çanakkale Belediyesi tarafından düzenlenen online etkinlikler kapsamında ‘Covid-19 ve Hareketlilik’ konulu söyleşinin konuğu olan, ÇOMÜ Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alper Şener, Covid-19 hakkında bilgiler vererek, şu andaki durum hakkında değerlendirmelerde bulundu. Önümüzdeki Kasım ayı itibariyle dünyanın genelinde ve Türkiye’de bu hastalık yükünde artış beklediklerini aktaran Şener, “Bu hastalık yükünü ve virüsün sirkülasyonunu minimumda tutmak gayesiyle de mümkün olduğu kadar kalabalık alanlardan uzak durmak gerekiyor. Virüsün en rahat taşındığı ve bulaş riskinin yaşandığı kapalı alanlar ise toplu taşıma araçları” dedi.
 
Sağlık Eğitimcisi ve Çanakkale Belediye Başkan Yardımcısı Rebiye Turan Ünüvar moderatörlüğünde gerçekleşen ‘Covid-19 ve Hareketlilik’ söyleşisinin konuğu, ÇOMÜ Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alper Şener oldu. Sosyal medya üzerinden canlı yayınlanan söyleşi de Çanakkale Belediye Başkan Yardımcısı Rebiye Turan Ünüvar, haftanın öneminden bahsederek, “16-22 Eylül arası Avrupa Komisyonu tarafından Avrupa Hareketlilik haftası ilan edildi. 2000 yılından beri bu konuda çeşitli farkındalık projeleri yapılıyor. Kentler ve belediyeler özellikle bu hareketlilikle ilgili gerek ulaşım altyapılarının desteklenmesi, alternatif yollarının geliştirilmesi, bisiklet yolları gibi pek çok proje geliştiriyorlar. Örneğin 22 Eylül’ü arabasız gün ilan ediyorlar ve her yıl da bir tema belirleniyor. Bu yılki tema gerçekten covid-19 pandemisiyle çok bana göre çok örtüşen bir konu. Herkes için sıfır emisyonlu hareketlilik yani hem sıfır sera gazı üreteceğiz hem de haraketli davranacağız. Dünyanın geldiği noktaya baktığımızda da fosil yakıtların kullanımı insan kaynaklı pek çok karbon salınımına neden olan aktiviteler yaşam tercihleri düşündüğümüzde hakikaten sağlıklı kentlerde yaşamak imkansız hale geldi. Bu salgın da bize sağlıklı çevrenin ne kadar önemli olduğunu hatırlattı” diye konuştu.
 
“HAREKETLİLİK HAFTASI COVİD 19 ÖZELİNDE ARTI BİR DEĞERE SAHİP”
Ardından Covid 19 ile ilgili bilgiler veren Prof. Dr. Şener,  “Dünyada fabrikaların ya da insan trafiğinin durması ya da azalması aslında hava kirliliği ve karbondioksit emülsiyonu azalttığı için belki bir nevi iyilik yaptı. Temel olarak baktığımızda dünyaya belki bir mesaj bu. Dolayısıyla bunun bir avantajlı formu da var dezavantajlı formu da tabii ki salgının yaygınlaşması ve ölümlerin görülmesi, hastalık yükünün yüksek olması nedeniyle de sağlık sisteminin bunun kaldıramayacak boyutlara kadar ulaşabilme ihtimali var. Önümüzdeki Kasım ayı itibariyle dünyanın genelinde ve Türkiye’de de bu hastalık yükünde artış bekliyoruz.  Bu hastalık yükünü ve virüsün sirkülasyonunu minimumda tutmak gayesiyle de mümkün olduğu kadar kalabalık alanlardan uzak durmak gerekiyor. Virüsün en rahat taşındığı ve bulaş riskinin yaşandığı kapalı alanlar ise toplu taşıma araçları. Toplu taşıma araçlarından uzak durmak yürüyebileceğimiz mesafeyi yürüyerek gitmek ya da bireysel olarak bisiklet gibi araçların kullanımının yaygınlaştırılması bence kişililerin enfeksiyon zincirini kırması anlamında artı değer olacaktır. Dolayısıyla bu hareketlilik haftası Covid 19 özelinde artı bir değere sahip” dedi.
 
“SİGARA İÇİCİLERDE HER HÂLÜKÂRDA DAHA AĞIR SEYRETTİĞİNİ BİLİYORUZ”
“İkinci bir nokta covid 19 üzerinde hareketliliğin solunum sıkıntısı ve kapasitesi problemi olmayan egzersizi düzenli olarak yapan kişilerde bu hastalığın ölümcül seyretme olasılığı daha düşük” diyen Şener, “Normalde Türkiye’de yüzde 2.75 gibi bir oran varken bu oran daha aşağılarda. Dolayısıyla bu bizim için bir avantaj yani hareketliliği ne kadar arttırırsak kişi kendisine ne kadar iyi bakarsa özellikle düzenli yürüyüş, sağlıklı beslenme, uyku düzeni üçlemesine dikkat ederde Covid 19 hastalığına ve diğer enflüanza hastalıkları içinde aynı durum söz konusu odak noktası özellikle covid 19 olduğu için söylüyoruz, bu hastalığı daha hafif atlatma ve yoğun bakıma girme olasılığı daha düşük olduğunu biliyoruz. Yoğun bakıma girse dahi daha kolay çıkma ihtimali olduğunu biliyoruz. Burada sigarada ek bir faktör, sigara içicilerde her hâlükârda daha ağır seyrettiğini biliyoruz” ifadelerini kullandı.
 
“HER İŞİN BAŞI HAREKET”
Olabildiğince hareketli kalmanın önemli olduğunu söyleyen Şener, “Evde kal deyince çocukken oynadığımız oyunlar gibi hareketsiz durma tıp oyunu gibi düşünmemek lazım bunu. Mümkün olduğunda evde kaldığımız süreci aktif değerlendirmek lazım aktif değerden kastımız da yürüme. Ama şu demek değil aslında açık alanda yürümenin kapalı alandan bağımsız olarak batığımızda düz yürüyüş yapmanın kapalı alan olmamak kaydıyla AVM gibi açık alanda buralarda vakit geçirmenin hiçbir sıkıntısı yok. Tam tersine günlük adım sayısının tamamlamak lazım. Biliyorsunuz dünya sağlık örgütü uzun zamandır bu konu üzerinde duruyor.  Günlük belli bir adım sayısını atmak gerekiyor, bu da hareket demektir.  Bu hareketi gün içerisine yayarak yapabilirsiniz. Bunlar artık kabul edilebilir ölçüde burada dikkat edilmesi gereken nokta hareket. Taviz verilmememi gereken nokta hareketsiz kalmak. Ama bunu hem evde kalarak hem de hareket anlamında nasıl yapabiliriz diyenler olabilir. Evde yapılabilecek basit egzersizler var, özellikle eklem hareketleri yapılabilir. Artı açık alanda yağmurun karın fırtınanın olmadığı zamanlarda güneşli alanlarda d vitamini aktif olduğu ekim ayı içerisinde öğle saatlerinde yapacağınız yürüyüşler kışın size d vitamini eksikliği yaşatmayacak artı olarak size hareket sağlayacaktır. olabildiğince yağmur çamur başlamadan önce vatandaşlarımıza maske, mesafe, hijyen üçlemesine uyarak, dikkat ederek hareket etmek lazım. Her işin başı hareket” şeklinde konuştu.
 
“TOPLU TAŞIMA ARAÇLARINDA MASKEYE DİKKAT ETMEK LAZIM”
Şener, egzersiz yaparken maske takmanın önerilen bir durum olmadığını belirterek, “Eğer koşuyorsanız örnek veriyorum bisiklete biniyorsanız periyod olarak baktığınızda maske ile gitmenizin hiçbir anlamı yok. Eğer 1,5 metre mesafeden daha yakın birisiyle konuşma anındaysanız maske bizim için olmazsa olmaz. Onun dışında açık alanda bisiklete biniyorsanız, koşuyorsanız, yürüyüş yaparsanız bunun için ağzımızda maske olmasına gerek yok. Ağzımızda maske ne zaman kullanacağız, asansöre binerken ev içerisinde herhangi bir tanımadığımız birisiyle iletişim halinde olurken örneğin bir ziyaretçi geldiğinde ya da kapalı alanda bulunurken özellikle toplu taşıma araçlarını kastediyoruz, ya da kişisel aracınız olabilir, bir başka kişiyi alırken maske takmanız lazım. Bu saydığımız bulaş riski açısından en riskli olan toplu taşıma araçlarıdır toplu taşıma araçlarında maskeye çok dikkat etmek lazım onun dışında el hijyeni çok önemli. Toplu taşıma araçlarında neden maske önemli çünkü mesafe sağlanamıyor, ne yaparsanız yapın mesafeyi sağlamak mümkün değil, ister istemez ya kontrolünüzün dışında olacaktır. İkinci şey toplu taşımadan indiğimizde el hijyenini unutmamak lazım, asansör için de geçerli.  Hatta artık asansörlere basmamak için de çubuklar satılıyor. Bunlarda Türk insanının yaratıcılığı. Otobüsler içinde tutamaçlar var oldukça yaratıcı bence etkisi olabilir Vatandaşlar çantalarında taşırsa ama bunu tabii ki bunu her zaman taşımak mümkün değil bu yüzden mutlaka el dezenfektanı taşıyın. Islak mendil olabilir, buradaki amacımız elimize bir şey değdiğinde elimizi yüzümüze götürme refleks, maske varsa maskeyi düzeltme gözlüklüyseniz gözlüğü düzeltme sırasında elinizde mikrop varsa elinize yüzünüze bulaşını minimumda tutmak için temas ettiğiniz noktalarda el hijyenini sağlamakta fayda var. Bunu bir fanatiklik haline getirmenin de bir anlamı yok bu zamana kadar cansız yüzeyden ya da canlı yüzeyden kişiye koronavirüsün bulaştığını gösteren bir çalışma yok. Bu sadece hipotetik ve teorik olarak olası bir bulaş yolu olduğu için enfeksiyon zincirini kırmak için önemli. Riskli alanlar, asansör bankamatik, toplu taşıma araçları, yürüyen merdivenlerin tutamaç alanları, kapı kolları…” bilgisini verdi.
 
Gülçin AKIN