Düzenlenen basın açıklamasında Çanakkale Emeklilikte Yaşa Takılanlar Derneği Yönetim Kurulu Adına
Başkan Murat Çağlayan, konuyla ilgili bilgi verdi. Çağlayan, ‘emeklilikte yaşa takılanların’ kimler olduğunu tanımlayarak, “9 Eylül 1999 tarihinden önce iş hayatına atılıp çalışmaya başlayan, SGK sistemine girişi olan ve devletiyle o dönemin iş kanuna göre sözleşme imzalamış farklı siyasi görüşlerden olan işçi, emekçi, esnaf, çiftçi, memurdur. Yani 21 yıllık mağduriyet yaşayanlardır. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yani halkın ta kendisidir. EYT bir Türkiye gerçeğidir” ifadelerini kullandı.
 
“SADECE HAKLARIMIZIN İADESİNİ TALEP EDİYORUZ”
Çağlayan açıklamasının devamında, “ Biz Emeklilikte Yaşa Takılanların anamızın ak sütü gibi helal olan hak edilmiş taleplerini erken emeklilik, emeklilikte yaşı tutmayanlar, türemiş, boş işler, ekonomiye yük diyerek algı yaratılması ve geniş kitleleri ilgilendiren bu mağduriyetin yok görülmesi doğru değildir. Bizler daha önce de yapmış olduğumuz açıklamalarda üstüne basa basa ve altını çize çize söyledik ve yine söylüyoruz. Bizler erken emeklilik değil, bir lütuf değil, sadece 8 Eylül 1999 tarihinde çıkarılan 4447 sayılı kanunun geriye doğru işletilerek yarattığı mağduriyetin giderilmesini, 1999 yılı öncesi çalışma hayatına başladığımız haklarımızın ne bir eksik ne bir fazla, sadece haklarımızın iadesini talep ediyoruz. Sosyal ve hukuk devletinde vatandaşının aleyhinde geriye doğru işletilen bir kanun olamaz, kabul edilemez. Çıkarılan kanun çıktığı tarih ve sonrasını kapsamalıdır.4447 sayılı kanun 1999 tarihinde çıkarılmıştır. Ama devlette devamlılık esastır ve geniş kitleleri ilgilendiren bu büyük 21 yıllık mağduriyet görmezden gelinmemelidir” dedi.
 
“ÇOCUKLARIMIZIN GELECEĞİ BİZDEN DAHA ZOR OLACAKTIR”
“Emeklilik ve yaşam şartları olarak ülkemizden çok daha üstün olan İskandinav ülkelerinin örnek verilmesi, erken emeklilik algısının yaratılmaya çalışılması, zamanı gelip emekli olunca sanki daha fazla emekli maaşı alınacak söylemi, ayrıca emekli olunca EYT’nin başka bir işte çalışıp işsizlik yaratacağı, yaşa takılanların bedelini fazlasıyla ödemesine rağmen bütçeye yük sayıldığı gibi söylemler abesle iştigaldir” diyen Çağlayan, “Ayrıca bizler Emeklilikte Yaşa Takılanlar 2008 yılında çıkarılan kanun ile aylık bağlama oranı mağduru da olduk. Sadece bizler değil şu an tüm çalışma hayatında olanlar aylık bağlama oranı mağdurudur. 2008 yılında 5510 sayılı kanun ile yapılan düzenleme ile aylık bağlama oranları yüzde 78’lerden, yüzde 28’lere kadar düşürülmüştür. Ayrıca şu an uygulanan emeklilik sitemimizde çalıştıkça ve fazla prim ödedikçe bağlanacak emekli aylıkları düşmektedir. Bu sistemden dolayı çocuklarımızın geleceği bizden daha zor olacaktır” diye belirtti.
 
“EMEKLİ MAAŞLARI İLE GEÇİNMEK İÇİN EK İŞ YAPMAMAK MÜMKÜN DEĞİLDİR”
Çağlayan, şimdiki sistemle ilgili bilgi vererek, “Asgari ücret ve civarında primi yatan bir kişiye, emekli olduğunda şu an bin TL ile bin 500 TL arası bir maaş bağlanmaktadır. Asgari ücretin 2 bin 324 TL, açlık sınırının 2 bin 431 TL olduğu ülkemizde bağlanacak olan ve bağlanan bin TL– bin 500 TL emekli maaşları ile geçinmek için çalışmamak, ek iş yapmamak mümkün değildir. Bu maaşlarla geçinmek zaten mümkün değildir. Şu an 12 milyon civarı emeklimizin düşük emekli aylıkları yüzünden yaklaşık 5,5 milyonu aktif çalışma hayatındadır. Emeklimizi de düşük maaşlardan ötürü iş hayatından çekemediğimiz sürece de genç işsizlik sorunu artarak devam edecektir. Çok önemli olduğu için tekrarlamakta fayda görüyoruz. En önemli konulardan biri de aylık bağlama oranlarıdır. 1999 yılı öncesi aylık bağlama oranları yüzde 70-80 civarı iken 2008 yılındaki 5510 sayılı kanun ile yapılan düzenlemeyle şu an yüzde 28’lere kadar düşmüştür. Bizler ayrıca aylık bağlama oranlarıyla da mağdur olmuş durumdayız. Bu aslında sadece EYT değil tüm çalışanları ve çalışma hayatını kapsayan ve ilgilendiren bir durumdur. Dolayısıyla SGK ve emeklilik sistemimizde de bir sorun olduğu aşikardır” dedi.
 
“BİZİM İŞİMİZ SİYASET DEĞİL, SİYASİLERLEDİR”
“Emeklilikte Yaşa Takılanlar; bilinçli, belli bir yaşa gelmiş, çoluk çocuk, torun sahibi olmuş, farklı siyasi görüşlere sahip olmasına rağmen aynı mağduriyeti yaşayan ve bunun için mücadele eden, devletine bağlı ve devletine karşı üzerine düşen yükümlülüğü, ödemesi gereken primleri ve bedeli yaklaşık 7 bin,8 bin, 10 bin iş günü yani 2 katını ödeyen, emeklilik hakkı geciktirilmiş mağdurlardır. Kısaca halkın ta kendisidir” diyen Çağlayan, “EYT’ nin parti kurduğu ile ilgili haberlerin de asılsız oluğunu tekrarlamakta fayda görüyoruz. EYT kimsenin keyfi uygulamalarına maruz kalacak bir topluluk değildir. Şerefiyle onuruyla örnek mücadelesiyle hak davasını sürdürendir. Burası çok önemli. Bizim işimiz siyaset değil, siyasilerledir. Bu sorunu siyaset kurumu çözecektir, çözmelidir. Bu yüzden kimse Emeklilikte Yaşa Takılanları farklı algılarla başka mecralara çekmeye çalışmasın. Derneklerimiz sayesinde artık herkes emeklilik sistemi ve EYT ve çalışma hayatı konusunda daha da bilinçlenmiş vaziyettedir. En önemli ayrıntı ise bu davanın haklılığı ve çözülmesi gerektiği toplum vicdanında da kabul görmüştür. Emeklilikte Yaşa Takılanların mağduriyeti bu zorlu pandemi döneminde daha da artmıştır. Emeklilikte Yaşa Takılanlar yıllardır üretmiş, çalışmış, devletine karşı yükümlülüğünü, vergi ve primlerini kat kat ödemiş ikiye katlamıştır. Yaşa Takılanlar, ayakta ve hayatta kalmaya, madden, manen güçlü olmaya çalışsalar da, bitkin ve çaresiz durumdadırlar. Olağanüstü bir dönemden geçiyoruz. Ülke olarak Covid-19 (korona) salgınından çok olumsuz etkilendik ve etkilenmeye devam ediyoruz. Her kesime destek sağlanmaya çalışılıyor ama EYT mağdurları yine göz ardı ediliyor. Emeklilikte Yaşa Takılanlar da birer candır, anadır, babadır, çocuğunun geleceği, evinin direğidir. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır. Evin direği yıkıldı mı, tamiri telafisi olmayan yaralar açılabilir. Devletin genç görüp emekli etmediği, işverenin yaşlısın deyip iş vermediği arafta kalan EYT’liler‘in geçim sıkıntısı bu dönemde daha da artmıştır. Mağduriyetlerin günden güne arttığı ve artacağı aşikardır. Önümüzdeki süreç iş ve aş bakımından daha da zorlu olacaktır” şeklinde konuştu.
 
“VAAD DEĞİL ARTIK İCRAAT BEKLİYORUZ”
Çağlayan, sözlerine şu şekilde son verdi: “Devletimizin ve iktidarın, bu haykırışı ve çığlığı duymasını, sosyal devlet anlayışıyla Emeklilikte Yaşa Takılanlar’ın haklarını iade etmesini ve mağduriyetlerin daha da artmadan bu kesime de nefes aldırmasını ve artık bu 21 yıllık mağduriyeti sonlandırmasını, çözüm bulmasını istiyoruz. Emeklilikte yaşa takıldık, ABO ya takıldık, staja takıldık, siyasilerin verdiği sözlere takıldık, virüse takıldık… Seçim malzemesi olmaktan bıktık usandık. Yatırdığımız primlerimizin vadesi doldu, ömür vadesi dolmadan bu zor dönemde bu sorun çözülerek tarihe gömülmelidir. Bizler Türkiye genelinde açılan ve açılmakta olan derneklerimizle Marmara Federasyonunu kurduk. Şimdi de konfederasyon olma çalışmalarıyla haklı olduğumuz mücadelemize yasal çerçevede ve kanunların gerektirdiği hükümler doğrultusunda saygılı ve kararlı bir biçimde sonuç alana kadar devam edeceğiz. Gücümüz haklılığımızdan kaynaklanıyor. Bu bağlamda kenarda durup, ne olacak halimiz diye bizlere sorup, uzaktan izleyen tüm EYT mağduru arkadaşlarımızı bu mücadelede öncülük eden derneklerimize sahip çıkma adına üye olmaya, haklı davamıza ve çocuklarımızın da geleceğine sahip çıkmaya davet ediyorum. Tarlada izi olmayanın harmanda yüzü olmaz demiş atalarımız. Bizlerin sorunlarını çözme amaçlı yasa teklifleri mecliste beklemektedir. Ekim ayında açılacak olan meclisimizde 21 yıllık mağduriyetin giderilmesi için çalışmaların acilen yapılmasını ve gündeme alınmasını istiyor ve bekliyoruz. Kısacası vaad değil artık icraat bekliyoruz.”
 
Gizem Tuğçe BAYHAN