Fevzipaşa Mahallesi 2 nolu Büyük Cami Sokak’ta, Lutiyer Ceyhun Demir’e ait Enstrüman Atölyesi’nde, üç seneden beri ağaçlar müziğe dönüşüyor. 20 yıllık lutiyer olan Demir, enstrüman yapımının terzilik gibi olduğunu söyleyerek hikayesini paylaştı.
 
20 senedir el emeği çalgılara ses veren Enstrüman Yapımcısı Ceyhun Demir, mesleğinin detaylarını ve el yapımı çalgıların önemini anlattı. Demir, öncelikle kendisinden bahsederek, “Enstrüman yapımcısıyım. Bize aynı zamanda dünya literatüründe lutiyer de deniliyor. İstanbul Teknik Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Çalgı Yapım Biliminden mezun oldum. Rizeliyim aslında. Kemençe yapıyorum. Kemençe çaldığım için yaylı çalgılar daha ağır basıyor yapmakta. Karadenizli olmanın verdiği bir nedenden dolayı çocukluktan beri bu işin içindeyim diyebilirim. 20 yıldır enstrüman yapıyorum ama daha öncesi de var. Doğanın içerisinde büyümüş olmamdan kaynaklı çocukluktan gelen bir şey, ahşaba çok yatkınım. Çocukken bana ‘çakılı çocuk’ derlerdi. Elimde sürekli bir çakı, odun yontardım. Bu şekilde büyüdüm. 2003 yılında İTÜ’yü kazandıktan sonra çalgı yapımına devam ettim” şeklinde konuştu.
 
“ÇANAKKALE’DE YAŞAMAKTAN ÇOK MEMNUNUZ”
İstanbul’dan Çanakkale’ye 3 sene önce eşi ve oğluyla beraber taşındığını söyleyen Ceyhun Demir, “İstanbul’da okulu bitirdikten sonra ilk önce evimizin çatısında yapıyordum enstrümanları. Daha sonra Kadıköy’de atölyede çalışıyordum. Ama İstanbul’da bir üçgen içerisindeydik. Benim atölyem, eşimin işi, oğlumun kreşi şeklinde günlerimizi geçiriyorduk. Biraz daha rahattık oturduğumuz yerde, toplu ulaşım kullanmıyorduk. Ama buna rağmen İstanbul’un hengamesi, yorgunluğu etkilemeye başladı. Çocuğumuzu parka götürüyorduk ama sürekli gözümüz onda kalıyordu. Bir direğin arkasına saklansa ‘aman nerede, başına bir şey mi geldi’ diye panikliyorduk. Çanakkale’de de birkaç müzisyen arkadaşım vardı. Onların da referansı ile Çanakkale’ye gezmeye geldik ve taşınmaya karar verdik. İlk zamanlar zorlandık ama sonrasında her şey yerine oturdu. Çanakkale’de yaşamaktan çok memnunuz” diyerek Çanakkale’ye taşınma öyküsünü paylaştı.
 
“ÖZEL HİSSEDİLMESİ GEREKİYOR ENSTRÜMANDA”
Demir, fabrikasyon çıkışlı çalgılar olsa da yöresel enstrümanların el yapımı olduğunu belirterek, “Fabrikasyon dediğimizde bile hepsi makinadan çıkmış anlamına gelmiyor. Yine insan eli dokunan işler oluyor. Kemençeden örnek vermem gerekirse, Karadeniz’e ait çok özel bir enstrüman. Dolayısıyla özel hissedilmesi gerekiyor enstrümanda. Tek elden çıkması gerekiyor. Ben tüm çalgıyı kendim yapıyorum ama bazı atölyelerde 10’ar kişi çalışır. Kimisi enstrümanın kapağını takar, kimisi zımparasını yapar. Ama o enstrümanlardan çok bir şey beklememek gerekir çünkü tek bir usta uğraşmıyor. O zaman düzgün ses çıkmıyor. Bir usta uğraştığında bir enstrümanda tüm inceliğini kendisi yaptığı için güzel enstrümanlar çıkıyor” dedi.
 
LUTİYERLERİN SAYISI AZ DEĞİL
“2008’de mezun oldum, bizim bölümde yaklaşık 12 kişi vardı okuyan. Onların içerisinde bir tek ben bu mesleği yapıyorum” diyen Lutiyer Demir, “Ama bu demek değil ki sayısı az. Okulunu okumayan lutiyerler de var, çok güzel işler yapıyorlar. İlle okulunu okumak şart değil. Marangozluktan enstrüman yapımına geçen var. Türkiye’de çok fazla bağlama, gitar yapımcıları var. Çanakkale’de ise bildiğim kadarıyla iki kişiyiz. Benim dışımda bir de Kepez’de bir abimiz var. O da bağlama yapıyor” bilgisini verdi. 
 
“UCUZ BİR ENSTRÜMAN ALIYORLAR VE DOLAYISIYLA ÇOCUK ÖĞRENEMİYOR”
Bağlama ve Karadeniz kemençesi yaptığını söyleyen Demir, insanların el yapımı enstrümana bakış açısını da değerlendirdi: “Yapım olarak bunlar. Ama bakım, onarım olarak mızraplı, yaylı çalgıların bakım onarımını yapıyorum. İnsanlar genellik şöyle bakıyorlar; ‘benim oğlum müzik aleti çalmaya başlasın ama başlangıç olarak ucuz bir şey alayım’. Ucuz bir enstrüman alıyorlar ve dolayısıyla çocuk öğrenemiyor. Nota dizilişi farklı oluyor, o yüzden farklı yönlendirebiliyor, öğrenemiyor. İnsanlar önce ucuzunu alayım, öğrenirse eğer daha iyisini, pahalısını alırım diye yanlış düşünüyorlar. Halbuki en iyisini alıp çocuğa öyle başlatmak gerekir ki çocuk zevk alsın çaldığı enstrümandan. Yoksa ‘bunun akordu tutmuyor, bunun sesi çıkmıyor’ derken müzikten de soğuyor.”
 
DOĞRU AĞAÇ SEÇİMİ ÖNEMLİ
Demir, sipariş üzerine çalıştığını söyleyerek, “Ben enstrümanı yapıp duvarıma asmıyorum. Siparişi veren kişi kendine özel veriyor. Ben duvara 10 tane bağlama astım. Geldiklerinde onları deniyorlar ama genellikle farklı bağlamaların farklı yerlerini seçip özel siparişler veriyorlar. Karakteri, ağacı farklı oluyor. Kemençe yapımını örnek verirsem; bir kemençenin yapımı 15-20 gün arasında gerçekleşiyor. Öncelikle düzgün ağacı seçmeniz gerekiyor. Ağacınızın da mutlaka kuru olması lazım. Yeni kesilmiş ağaçtan hiçbir şey olmaz. Enstrümanda özel ağaçlar kullanılıyor. Ben özellikle erik, kiraz, armut, maun gibi ağaçlar kullanmayı tercih ediyorum. Ağaç seçildikten sonra yapımına başlıyorum. Yapımında hatalar olabiliyor, ağaç seçiminde de yanılgılar olabiliyor. Biz ağacın enstrüman yaparken öldüğünü düşünmüyoruz. Ağaç hala yaşıyor, sürekli oynama halindedir. Her usta onu kestiremeyebiliyor. Enstrümanı yaptınız, ortaya çıkarttınız ama 10 gün sonra bir kemençenin yamulduğunu görebilirsiniz doğru ağaç seçmezseniz. Birçok işçiliği var, 20 gün boyunca sürekli çalışıyorsunuz. Bana zor gelmiyor enstrüman yapımı, çok keyif alıyorum” diye anlattı.
 
“İCRACININ ELİNE UYUMLU OLMASI GEREKİYOR”
 Lutiyer Ceyhun Demir, hangi aşamalardan geçerek ortaya bir enstrüman çıktığını ise şu şekilde detaylandırdı: “Ağaç seçimini yapıyoruz. Ağacımız en az 10 yıllık oluyor. Ağaç stokları yaparız bu yüzden. Önce gövdenin yapımı sonra kapak kısmı dediğimiz yerin takılması. Ardından klavye, sonra ince işçilikleri... Burgular, tel takımı ve ses ayarları. Ses ayarı çok önemli. teller arasında kimi tel kimi tel yüksek ses gelmemeli. Bir de tabi icracının eline uyumlu olması gerekiyor. Bazen elinden bir ölçü alıyoruz. Bazen kemençe yapıp yollamamı istiyorlar, yolladıktan sonra elime oturmadı, zorlandım diyor. Ben de yolla diyorum ve tekrar el ölçüne göre ayarlıyoruz. Bazen böyle yol izliyoruz, bazen de eline oturmuş enstrüman varsa onun ölçülerini alıyorum. Terzi gibi biçip enstrümanı giydiriyoruz.”
 
“BUNUNLA BÜYÜDÜM, BUNUNLA VAR OLDUM”
Demir, Türkiye’de sanatın değer olmadığını, yapmanın çok zor olduğunu söyleyerek, “Türkiye’de takdir edilmiyorsunuz. Çevrenizdeki insanlar ancak ‘ne güzel’ olmuş diyor. Ama ben bununla büyüdüm, bununla var oldum. O yüzden benim için mesleğim çok değerli. Dünyayı güzelleştirecek şeylerden bir tanesi bu. Enstrüman yapımı olsun, fotoğrafçılık, resim olsun, kesinlikle dünyayı bunlar güzelleştirir. En ufak çocuğa bile sanatı sevdirmeye çalışıyorum. Her şeye rağmen ben çok mutluyum, iyi ki bu mesleği yapıyorum” ifadelerini kullandı.
 
Lutiyer Ceyhun Demir, kendisine sosyal medyada Ceyhun Demir Kemençe Atölyesi olarak ulaşabileceklerini söyledi. Ayrıca el yapımı enstrümana ilgisi olan herkesi dükkanını ziyaret etmeye davet etti.
 
Gizem Tuğçe BAYHAN