Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Çanakkale İl Kadın Kolları da konuyla ilgili açıklamada bulunarak, “Kadın mücadelesi yalnızca kadınların da mücadelesi değil. İstanbul Sözleşmesi’ni savunmak ve uygulanmasını talep etmek, kadınlar kadar erkeklerinde içinde yer alması gereken bir adalet ve insan hakkı mücadelesidir” dedi.
 
CHP Çanakkale İl Kadın Kolları; kadına, çocuğa şiddet, cinayet gibi birçok suçun günden güne artması sebebiyle, birçok hakkı gözeten İstanbul Sözleşmesi’nin önemini bir kez daha ortaya koyduğunu ifade etti. Üyeler adına açıklamada bulunan CHP İl Kadın Kolları Başkanı Sibel Erol, İstanbul Sözleşmesiyle ilgili olarak değerlendirmelerde bulundu. 81 ilde eşzamanlı olarak yapılan basın açıklamasında,  İstanbul Sözleşmesinin kırmızıçizgileri olduğuna vurgu yapıldı.
 
Başkan Erol, İstanbul Sözleşmesine dair yaptığı açıklamada sözleşmenin, uygulandığı takdirde birçok kadının bugün hayatını kaybetmeyeceğini savundu. Erol, yalnızca kadınlar için değil, erkeklerin de içinde yer alması gereken bir adalet ve insan hakkı mücadelesi olduğunu söyledi.
 
“DEVLETİN YAPMASI GEREKENLERİ İÇEREN HUKUKİ BELGEDİR”
 Sibel Erol, İstanbul Sözleşmesi uygulanmış olsa daha fazla kadının yaşayacağına vurgu yaparak, “Türkiye’de sosyal devlete ve adalete, ekmek gibi, su gibi bir ihtiyaç duyduğumuz günlerden geçiyoruz. Bugün ülkemizin her bir köşesi işsizlik, yoksulluk, adaletsizlik ve şiddet ile kaynarken, siyasi iktidar yangına benzin dökecek kadar kontrolünü yitirmiş kararlar alıyor. Bunun en akıl almaz örneğini de, İstanbul Sözleşmesi üzerinden kadınlara yönelik başlatılan sistematik saldırılarda görüyoruz. Cumhuriyetimizin ilan edildiği tarihten bu yana, kadınlar olarak elde ettiğimiz tüm haklar bir çırpıda elimizden alınmak isteniyor. Ülkemizde, kadınların hakları ne yazık ki uzun yıllardır yalnızca kâğıt üzerinde var. Biz kadınlar elde ettiğimiz haklarımızı bugün hayatın her alanında yaşamak istiyoruz. Erkek egemen iktidar ise hukuken kazanılmış haklarımızı gasp ettiği yetmiyormuş gibi, şimdi de bu hakları tamamen ortadan kaldırmak istiyor. 2011 yılında imzalanan ve kadına yönelik şiddete karşı devletin atması gereken adımları temel alan İstanbul Sözleşmesi, bugün tam olarak uygulanıyor olsa idi birçok kız kardeşimiz yaşıyor olacaktı. Birçok kadın evde ekonomik şiddet görmeyecekti; psikolojik şiddete uğrayıp susmayacaktı ve hatta bu yüzden hayatına son vermeyecekti. İstanbul Sözleşmesi’nin neden biz kadınlar için çok önemli olduğunu kavrayabilmek için öncelikle bu sözleşmenin ne olup ne olmadığını bizi dinleyen tüm kadınların ve erkeklerin çok iyi anlaması ve çevresindekilere anlatması gerekiyor. İstanbul Sözleşmesi, kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddete karşı devletin yapması gerekenleri içeren uluslararası hukuki bir belgedir” ifadelerine yer verdi.
 
“DÖRT TEMEL HEDEFİ VAR”
Sözlerine devam eden Erol, sözleşmenin hedeflerine değinerek, “İstanbul Sözleşmesi’nin dört temel hedefi vardır. Birincisi; kadına karşı şiddetin önlenmesi için devletin tedbirler alması gerektiğine işaret etmektedir. İkincisi; eğer kadına karşı şiddet hala devam ediyorsa, kadın-erkek eşitsizliği sürüyorsa devletin kadınların hayatını korumak için etkin adımlar atmasını istemektedir. Devlete ‘6284 sayılı kanunu uygula, kadınları aktif ve etkin koru’ demektedir. Üçüncü adımda ise şiddet önlenemediyse, kadınlara zarar veren erkeklerin adil yargılanması ve cezalandırılması gerektiğini vurgulamaktadır. Devlete ‘Etkin ceza sistemi uygula, adaleti sağla’ demektedir. Dördüncü ve son adımda ise Sözleşme devlete kadınların daha güçlü bireyler olabilmesi, hayatın her alanında yer alabilmesi için çalışmalar yapması gerektiğini işaret etmektedir” şeklinde konuştu.
 
“İSTANBUL SÖZLEŞMESİ KADINLARIN ERKEKLERLE AYNI HAKLARA SAHİP OLABİLMESİ İÇİN VAR”
Erol, “İstanbul Sözleşmesi, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasını öngören ve kadına karşı sokakta ya da evde şiddetin önlenmesini amaçlayan hukuki bir belgedir ve Türkiye Cumhuriyeti de altına imza attığı bu sözleşmenin gereklerini yapmak zorundadır. Birilerinin iddia ettiği gibi İstanbul Sözleşmesi yuva yıkmıyor. Sözleşme, bir ailede şiddet gören kadın varsa erkeğin cezalandırılması gerektiğini söylüyor. Hiçbir dine ya da kültüre aykırı kurallardan bahsetmiyor; çünkü tüm kadınların şiddetten korunmasını amaçlıyor. Sözleşme kadınların beyanı nedeniyle erkekleri delilsiz olarak cezalandırmıyor. Sözleşmeye göre kadının beyanıyla yalnızca kadın için acil koruma tedbirleri alınması öngörülüyor. Türkiye’de boşanmalar aile içi şiddet ya da anlaşmazlık nedeniyle gerçekleşiyor; yine birilerinin iddia ettiği gibi İstanbul Sözleşmesi’nde boşanma kavramının geçtiği ya da ima edildiği tek bir satır yok. Sözleşme toplumu cinsiyetsizleştirmiyor, aksine hiç kimsenin cinsiyetinden ötürü ikinci sınıf insan muamelesi görmemesini teminat altına alıyor. Erkekler, İstanbul Sözleşmesi’nden rahatsız değil, eşine, sevgilisine ya da hiç tanımadığı bir kadına şiddet uygulayan, katleden, tacizci, tecavüzcü erkekler rahatsız. İstanbul Sözleşmesi, rengi, dili, dini, kılık kıyafeti, dünya görüşü ne olursa olsun tüm kadınların şiddet görmemesi için var. Kadınların erkeklerle aynı haklara sahip olabilmesi için var” dedi.
 
“KADIN MÜCADELESİ YALNIZCA KADINLARIN MÜCADELESİ DEĞİL”
İstanbul Sözleşmesi’nin yalnızca kadın mücadelesi değil, erkeklerinde içinde yer alması gereken bir mücadele olduğuna dikkat çeken Başkan Erol, “Avrupa’da dahi kadının sosyal ve siyasal hayatta yeri yokken, Türkiye Cumhuriyeti’nin aydın kadınları Atatürk önderliğinde devrim niteliğinde atılımlara imza atarak erkekler ile eşit şartlara kavuşmuş. Hem siyasal hem sosyal hem de ekonomik hayatta haklarını almışlardı. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 1 Aralık 1923 yılında İzmir’de yaptığı bir konuşmada ‘Bir toplum, cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse, o toplum yarı yarıya zayıflamış olur. Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurdur’ diyor. Biz, bu sözün söylendiği tarihten 97 yıl sonra ülkemizde kadın erkek fırsat eşitsizliğini tartışıyoruz; İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik saldırılarla mücadele ediyoruz. Demokrasiyi ortadan kaldırmak isteyen, Cumhuriyet değerlerine savaş açan bu erkek egemen iktidara karşı mücadelemiz artarak devam edecek ve kazanan mutlaka biz olacağız. Kadın mücadelesi yalnızca kadınların da mücadelesi değil. İstanbul Sözleşmesi’ni savunmak ve uygulanmasını talep etmek, kadınlar kadar erkeklerinde içinde yer alması gereken bir adalet ve insan hakkı mücadelesidir”  dedi.
 
“SÖZLEŞMENİN ÖNGÖRDÜĞÜ HAKLAR, İNSAN HAKLARIDIR”
Başkan Erol, sözlerini şu sözlerle noktaladı: “İstanbul Sözleşmesi’nin öngördüğü haklar, en temel insan haklarıdır ve insan hakları asla tartışmaya açılamaz. Cumhuriyet Halk Partisi Kadın Kolları olarak, ülkemizde tüm kadınlar haklarını tek tek öğrenip savunana kadar sokak sokak gezeceğiz, anlatacağız, dertleşeceğiz. Haklarımızdan asla geri adım atmayacağız. Kadınların ölmeyeceği, öldürülmeyeceği, hayatın her alanında daha fazla yer alacağı bir geleceği hep birlikte inşa edeceğiz. Bugün neredeyse her gün bir kadının öldürüldüğü, tacize, tecavüze ya da farklı şiddet türlerine maruz kaldığı ülkemizde İstanbul Sözleşmesi, bizim kırmızıçizgimizdir. Bu çizgiyi aşanlara, Sözleşmeyi uygulamak yerine kaldırmak isteyenlere oturdukları koltukları dar edeceğiz. Cesaret biziz, azim biziz, emek biziz, mücadele biziz. Biz kadınlarız; biz her iki kişiden biriyiz. Bu ülkenin onurlu ve mutlu yarınlarının yükseleceği eller, bizim ellerimiz.”
 
Sevi Gözay UĞURLU