Koronavirüsle mücadelede alınacak önlemlerin yanı sıra dengeli ve doğru beslenmenin önemine işaret eden uzmanlar, bağışıklık sistemin güçlendirilmesi için tavsiyelerde bulunuyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Didem Güner, bağışıklık sisteminin öneminin koronavirüs sürecinde anlaşıldığını dile getirerek, beslenme önerilerinde bulundu.
 
Yeterli ve dengeli beslenme, fiziksel aktivite ve düzenli uyku ile beraber bağışıklık sistemimizi güçlü tutarak koronavirüse karşı hazırlıklı olmamızı sağladığına da dikkat çeken uzmanlar düzenli uygulandığında bağışıklık sisteminin çökmeyeceğinin altını çiziyorlar. Beslenme ve Diyet Uzmanı Didem Güner, toplumsal hayatın her aşamasında büyük değişimlere yol açan ve etkisi devam eden koronavirüs salgını ve sonrasında özellikle evde kalmak zorunda olunan dönemde nasıl beslenilmeli,  sağlıklı ve zinde kalabilmek için neler yapılabilir gibi bilgileri paylaştı.
 
‘‘BU SÜREÇTE BAĞIŞIKLIĞIN ÖNEMİNİ ANLADIK’’
Beslenme ve Diyet Uzmanı Didem Güner Koronavirüs süreciyle beraber beslenme alışkanlıklarındaki bozuklukları ve oluşan farklılıklara değinerek, “Aslında genele baktığımız zaman sadece beslenme alışkanlıklarımız değil, tüm alışkanlıklarımız değişti. Dünyaca hiç bilmediğimiz bir ortamda bulduk kendimizi. Net olarak görmediğimiz bir şey olduğu için çok kaygılandık, büyüttük, korkuyu ya da çok umursamadık belki. Bu şekilde farklı düşünce yapısında ya da farklı şeyler hisseden kişiler oldu ülkemizde ve tüm dünyada. Ama bir gerçek var. Bir virüsle karşı karşıyayız. Ve dediğim gibi sadece beslenme alışkanlığımız değil, uyku düzenimiz, günlük iş yaşantımız, duygu durumumuz, fiziksel aktivitemiz ve beslenme davranışlarımızda tabii ki çok büyük bir değişiklik oldu.  Bununla beraber bağışıklığı güçlendirme çabası içerisine girdik. Aslında normal şartlarda yapılması gereken buydu. Bağışıklık hani akşamdan sabaha güçlenen ya da bir iki haftada güçlenebilen bir şey değil. İnsanın yaşamı boyunca buna bir alt yapı oluşturması gerekiyor ki güçlensin. Dolayısıyla bu dönemde bağışıklığın önemini çok iyi anladık. Bu zamana kadar belki farkındalığımız yoktu. Tabii şunu da anladık sadece bir tek besinin, bir tek baharatın ya da tek tip beslenmenin asla bir virüse ya da bir bakteriye karşı bizi korumadığı, bunun bir bütün olduğu ve en önemlisi de sürekli olması gerektiğini farkına vardık“ dedi.
 
“YAZ METABOLİK VERİLERİNE UYUMLANMAYA ÇALIŞIYORUZ“
Güner, bulunduğumuz dönem itibarıyla bağışıklık sistemimizi güçlü tutmamız gerektiğini söyleyerek, “Şimdilerde bulunduğumuz farklı bir durum karantina süreci bitti,  3-4 aydır evlerdeydik. Artık dışarıya çıkmaya başladık. Karantinaya girdiğimizde kış ve ilkbahar başlangıçlarındaydık. Şimdilerde ciddi bir yaz sıcaklarına maruz kaldık. Dolayısıyla metabolizmalarımız, ruhsal yapımız bunlara uyumlanmaya çalışıyor. Bir taraftan karantinadan çıkıp yeni normale dönme çabasındayken bir taraftan ise yaz metabolik verilerine uyumlanmaya çalışıyoruz. Dolayısıyla biraz kendi bünyelerimize, biyoritmlerimize, vücudumuza yardımcı olmamız gerekiyor bu konuda. Çünkü bağışıklığı güçlü tutabilmek için 3-4 aydır yeterince yoruldu. Sürekli bir savaş verdi. Bizim ona bu dönemde yardımcı olmamız gerekiyor. Doğru beslenerek, uyku saatlerimizi çok iyi düzenlememiz, kendi biyoritmlerimizle uyumlu uyku saatlerimizin oluşması gerekiyor. Stresimizi ve kaygımızı yönetebiliyor olmamız gerekiyor. Fiziksel aktivitemizi kendi vücudumuza uygun bir fiziksel aktiviteyle eşleştirmemiz gerekiyor. Zihnimizi dinlendirmemiz gerekiyor.( müzik dinlemek, meditasyon yapmak gibi) Tabii bunların içerisinden en somut olanı beslenme. Dolaysıyla bundan sonra bu beslenme davranışlarına dikkat etmeliyiz. Çünkü karantina öncesi, karantina dönemi, bayram, ramazan sonrası ve yaz olmak üzere beslenme davranışları çok sık değişti.  Artık bu dönemde hepsini bir yandan toparlamaya çalışıyoruz tabii bunun yanında bu dönemde ‘hepsini bir anda yiyeyim, metabolizmamız çok güçlü olsun’ düşüncesiyle değil, o anda kimin neye ihtiyacı varsa, bedenin neresini güçlendirmeniz gerekiyor o düşünmeli ve dengeli, sağlıklı beslenme gerçekleştirilmelidir. Bu süreçte de herkesin dengeli ve sağlıklı beslenmenin kıymetini anladığını düşünüyorum, umarım bundan sonra da sürdürülebilir olur“ sözlerine yer verdi.

“DİYET; DENGELİ, SAĞLIKLI BESLENME MODELİDİR”
Normalleşme süreciyle beraber beslenme alışkanlıklarımızın nasıl olması gerektiğine dair tavsiyelerde bulunan Beslenme ve Diyet Uzmanı Didem Güner, “Bağışıklık ve diyet ilk günlerden itibaren en çok sorulan soruydu. İkisinin bir arada olması zaten sağlıklı olanıdır. Diyet aslında dengeli, sağlıklı beslenme modelidir. Diyet bir şeyi yememek adına kullandığımız bir kelime değil. Zaten her şeyi dengeli, yeterli, ihtiyacınıza göre aldığınız sürece bağışıklığınız zaten güçlü oluyor. Hani bunun için ekstra bir savaş vermenize gerek yok. Bağışıklık öyle çabuk çökebilen bir sistem değil, çok kuvvetli bir sistem. Bağışıklığı güçlü tutabilmek için metabolizmamız ve organlarımız ciddi bir enerji harcıyorlar. Bir yapı var orada.  Bozulması için ekstra bir şey yapılmasın yeter. Ekstra bir zarar olarak sigara kullanımı,  ambalajlı gıda tüketimi, saf karbonhidrat tüketimi gibi şeyler yapıldığı zaman işte bağışıklık sistemimizin çalışmaması için elimizden geleni yapmış oluyoruz. Karantina sürecinde herkes ekmek yapmayı öğrendi. Tabii pandeminin bitmesiyle beraber bu durumdan hızla uzaklaştık çünkü sürdürülebilir değildi. Yani koronavirüs süreci öncesinde de evde ekmek yapmıyorduk. O süreçte bir boşluk bulduk yaptık ve şu an da yapmıyoruz. Fiziksel aktivite çok kısıtlıydı, evin içerisinde sürekli bir yemek modu vardı. Karbonhidrat grubu tüketmek yerine, sebze yemekleri çeşitlendirilebilirdi. Proteinli besinler yapılabilirdi. Fakat ısrarla karbonhidrata yönelim oldu. Tabii bunun geri dönüşlerini şu an yaşıyoruz” ifadelerini kullandı.
 
“ŞEKER BAĞIMLILIK HALİNE GELMEMELİ”
Diyetin isteğe göre farklı türde olabileceğini söyleyen Güner, “Tatlı konusu çok konuşulan ve çözümlenemeyen ya da kişiye göre özel çözümleri olabilen bir konudur. Önce o isteğin nereden kaynaklandığı, altında metabolik bir problemin olup olmadığı belirlenmedir. Yoksa psikolojik nedenlerle mi o kişinin tatlı istediğine bakılmalıdır. Bu ikisi farklı bulgulardır. Önce buna bir karar vermek gerekiyor. Ruhsal durumun altında da, fizyolojik problemlerin altında da herhangi bir sıkıntı yoksa o zaman kişinin günlük tatlı yeme isteği kişinin tercihlerine göre yönlendirilebilir. Kendi alması gereken porsiyonları ve sıklıkları anlatılabilir. Sadece bağımlılık haline gelmemesi gerekiyor. ‘Bugün benim bir porsiyon tatlı yemem gerekiyor’ düşüncesine girilmemesi gerekiyor. Çünkü bu bir besin grubu değildir. Kişinin tercihleriyle belli besinleri de beslenmesini azaltarak, bu tarafı tercih edebileceği bir durumdur. Akdeniz beslenme tipine, tarzına bizim ülkemiz her şeyiyle müsait bir beslenme türüdür. Besin gruplarının en sağlıklı olanlarına çok çabuk ulaşabiliyoruz. Zeytinyağı, balık, tüm baharatlar bizim hem mutfağımızda hem kültürümüzde var. Sadece bunları biraz dediğim gibi yönetmek, tüketim sıklığını düzenlemek ve herkesin porsiyonlarını bilmesi gerekiyor” şeklinde konuştu.
 
D VİTAMİNİ KULLANIMI KORUYOR
Bulunulan dönemdeki bağışıklık koruma adına gıda takviyelerine değinen Güner, “Öyle vitamin ve mineraller var ki eğer eksikliği varsa beslenmeyle zaten tamamlanmıyor. Besin takviyesi kullanmadan önce bir eksikliğin olup olmadığına karar verilmesi gerekiyor öncelikle. Zaten eksik ise bir preparatla tamamlanması uygun. Fakat normal seviyedeyse günlük alınması gereken miktarı kendi beslenme protokolünüzle birlikte alınabilir.  Bunların en önemlisi bu dönemde d vitaminiydi bağışıklığın güçlendirilmesi adına. Türk toplumunda zaten 10 kişiden 9’unun d vitamini bu kadar güneş alınıyor olmasına rağmen düşük.  Doğru faydalanamamaktan dolayı.  Nisan 2020’de yapılan bir çalışma sonucunda Koronavirüs nedeniyle ölen kişilerin d vitaminleri ya çok düşük ya da düşük seviyede tespit edildi. Dolayısıyla bu önemli bir bulgu” diye belirtti.
 
BAĞIŞIKLIĞIN GÜÇLENDİRİLMESİNDE DOĞRU ÜRÜN PROPOLİS
Beslenme ve Diyet Uzmanı Didem Güner ,“Sadece pandemi için değil ama bağışıklığın genelinin yükselmesi için d vitamini kullanımını artık daha çok önemseyeceğiz. Tabii yağlı olan besinlerden bir miktar alıyoruz ama d vitaminini besinlerle tamamlamamız çok mümkün değil. Onun için mutlaka bir preparat kullanımına ya da farklı damla gibi şeyleri öneriyoruz. Bunların dışında apiterapi dediğimiz bal ya da propolis ürünleri, bal ekmeği gibi bir sürü ürün çıktı. İçerisinden propolisin kullanımı çok mantıklı, güzel. Suyun içerisine damlatılarak kullanılabilir ya da küçük yaş grubu için meyve sularının içerisinde kullanılabilir. Ama bağışıklığın güçlendirilmesinde çok doğru bir ürün propolis“ ifadelerini kullandı.
 
TEK KULLANIMLIK ÜRÜNLER TERCİH EDEN RESTORANLARA GİDİLMELİ
Normalleşme sürecinin beraberinde açılan restoran ve kafelerdeki besinlere dair bilgiler veren Beslenme ve Diyet Uzmanı Didem Güner,  “Biliyorsunuz ki besinle bir bulaş söz konusu değil fakat şunu da biliyor olmamız gerekiyor, sebze meyve alıyorsak organik tarım ürünlerinden tüketmemiz gerekiyor.  Paketli ürünlerin tüketimi sağlanması gerekiyor. Onun dışında kafe ve restoranlar açıldı. Buralarda bulunurken sosyal mesafe, maske temel şartımız olmalı. Mümkün olduğunda bu kuralları benimseyen ve güvenilir işletmelerde bulunulmalı, bir şeyler tüketilmemiz gerekiyor. Yiyecek tüketeceksek mutlaka proteinli bir besin, et, tavuk gibi bir şey tüketeceksek mutlaka iç ısılarının 75-85 derece üstünde iyi pişmiş olmasına dikkat edilmesi gerekmektedir. Mümkünse tek kullanımlık çatal, bıçak, bardak, tuzluk biberlik bulundurulan yerler tercih edilmelidir. Az pişmiş ürünleri deniz ürünleri, sakatatı bu dönemde riskli grup olduğu için çok fazla tüketmememiz gerekiyor. Onun dışında besinle bir bulaş söz konusu değil. İşletme bu tür detayları ne kadar benimser, bu şekilde hizmet verirse eğer oradan faydalanan kişilerde hem daha rahat gidiyorlar hem de kendilerini güvende hissediyorlar. Çünkü besin zehirlenmeleri de yine farklı bir boyut getiriyor’’ dedi.
 
ÇOCUKLAR KARANTİNADAN SAĞLIKLA ÇIKTI
Beslenme ve Diyet Uzmanı Didem Güner, çocuklar içinde epey zor bir süreç olduğunun altını çizerek, “Çocuklar gerçekten bu dönemden çok etkilendiler. Fakat en çabuk ve çok uyumlanan grupta onlar oldular aslında. Bir taraftan dersleriyle ilgilenmeye çalıştılar bir taraftan farklı aktiviteler yapmaya çalıştılar. Hani en sıkılmayan grup ve en çabuk adapte olan grup çocuklar oldular. Güneşe çıkamadılar, d vitamininden mahrum kaldılar. Su tüketimleri bu dönemde biraz daha arttı çünkü dışardayken çok fazla tüketemeyen çocuklar özellikle bu dönemde güzel içmeye başladılar.  Evin içerisindeki mutfakta doğru şeyler yapılıyorsa o çocuğun vitamin ve mineral eksikliğinin çok olması söz konusu değildir. Hatta çocuklar hazır besin tüketemediler, fast-food besininden faydalanamadılar bu kısmında onlar için bir artısı oldu bence. Birçok çocuk anne- babayla birlikte mutfağa girdi. Bir şeyler üretti. Onun zevkine vardı. Kendi yaptığını yedi.  Ama tabii o dönemden çıktıktan sonra şu an ki dönemi biraz yönetmemiz gerekiyor. Çünkü tatildeler. Sosyal ortam içerisinde zaman geçiriyorlar. Hava çok sıcak, soğuk bir şeyler yiyip içmek istiyorlar. Ama bunları doğru tercih etmeleri gerekiyor. Hem kendi enerjileri hem de şeker oranları yüzünden. Bence esas pandemide evdeyken beslenme değil, şimdi dışarıda başladığında daha çok önem kazanıyor bu durum“ ifadelerine yer verdi.
 
“SU ATLANILMAMASI GEREKEN FAKTÖR”
Güner , “Kadın beslenmesi her dönemde çok özel. Bu dönem içerisinde her grup için su kesinlikle atlanılmaması gereken bir faktör. Hem genel sağlığımız hem bağışıklığın güçlendirilmesi için şu an da çok sıcak gerçekten fazlaca sıvı kaybımız oluyor. Suyu gün içinde herkes kendi ihtiyacına uygun olacak şekilde ve yudum yudum tüketmeli, tükettirmelidir. Bayanlarda su tüketimi cilt sağlığı, saç sağlığı açısından daha önemli. Mümkün olduğunca evde yemek pişirme alışkanlığının kalıcı olması gerekiyor.
Alışveriş yaparken daha dikkatli olmamız gerekiyor etiket okumak gibi “sözlerine yer verdi. Sağlıklı kilo alabilmek için tavsiyelerini paylaşan Güner, “Kilo almak, aldırmak her zaman çok daha meşakkatli, daha uzun bir süre ister. Biraz daha sakin kalmayı gerektirir çünkü altında yatan nedenlere belki çocukluğa, çocukluktaki beslenme alışkanlıklarına gidiyordur. Karşılıklı özveriyle, daha sık görüşmelerle bir davranış değişikliği oluşturulması gerekmektedir. Kilo almalarda bir ayda bir yetişkine 8-10 kilo verdirebiliyorken, bir yetişkine aldırdığımız ortalama 1 aylık kilo 1.5- 2 kilo olduğunda çok seviniyoruz mesela. Böyle zordur. Fakat beslenme davranışı oluştuğu andan itibaren yani kişi artık saatlerini, iştahını, ne yediğinde kendisini daha iyi hissettiğini öğrendikten sonra bu zorlu süreci başarırsa olabiliyor“ dedi.
 
‘‘BAĞIŞIKLIĞIMIZA YARDIMCI OLMAMIZ GEREKEN AYLAR EYLÜL, EKİM’’
Beslenme ve Diyet Uzmanı Didem Güner, yeniden evde kalma süreci döngüsüne girilmesi halinde bağışıklık sistemimize şimdiden iyi davranmamız gerektiği bilgisini paylşarak, “ Eylül, ekim gibi bir başka dalgadan bahsedilirse birde o aylar grip, influenza gibi hastalıkların ayları.  Bağışıklığımıza gerçekten yardımcı olmamız gereken aylar. Ama bu sefer biraz daha tecrübeliyiz en azından bu zamana kadar yaptığımız doğrularımızı yanlışlarımızı öğrendik. Mutfağımızı bir kez daha kontrol etmemiz gerekiyor. Gün içinde herkesin bir öğün saati ve biyoritmi olması gerekiyor. Dolayısıyla öğün dışında ağzımıza bir şey atma alışkanlığımızdan vazgeçersek, kendi günlük rutinimize göre öğün saati sayılarımızı belirlersek ve mutlaka günlük aldığımız protein, yağ sebze, meyve değişimlerimize dikkat edip su içmeye özen gösterirsek eğer çok ekstra bir şey yapmamıza gerek kalmayacak. Metabolizmamız nefes alacak, çalışacak. Dolayısıyla bu sefer biraz daha tecrübeli ve bilinçli olduğumuzu düşünüyorum ben. Ama tabii risk devam ediyor. Artma ihtimali var ‘ne zaman bitecek’ gibi bir öngörümüz yok. Kendi önlem ve tedbirlerimizi alarak böylece devam edeceğiz” diyerek sözlerini noktaladı.
 
Sevi Gözay UĞURLU