Toplantıda yoklamanın yapılmasının ardından, Belediye Başkanı Ülgür Gökhan gündem dışı konuşmalarında, geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kızı Esra Albayrak’a sosyal medya üzerinden cinsiyetçi saldırıda bulunulmasını eleştirdi.  Gökhan, “Kadınlarla ilgili vahşet, kadın cinayetleri, saldırılar bir türlü yok olmuyor. Bunları bir türlü engelleyemiyoruz. Bir de bu yetmezmiş gibi bir de kadınlarımıza sosyal medya üzerinden aşağılıkça saldırılarda bulunuluyor. Kadınlıkları ile ilgili, çocukları ile ilgili… İntikam hislerini onlar üzerinden devşirmeye çalışıyorlar. En son Başak Demirtaş’dan başlayıp Esra Erdoğan Albayrak ile devam eden bu aşağılık davranışlar sürmeye devam ediyor ve 16 yılda bu kadın cinayetlerinin, bu şiddetin vakaları yüzde 471 artmış. Ben bu bağlamda şiddeti ülkemizden gitmesi için hep beraber bunlara karşı durmamız gerektiğini, sesimizi yükseltmemiz gerektiğiniz, hangi siyasi görüşte olursak olalım bu tür aşağılık davranışlara, bize yakışmayan, Türklüğün adetinde, örfünde, geleneğinde olmayan bu davranış biçimlerini şiddetle kınamamız lazım” dedi.
 
Haziran ayında yapılan meclis toplantısında Sarıçay’ın kirli olduğunu, atıkların olduğu şeklinde polemik yaşanması üzerine açıklamalarda bulunan Gökhan, “Sarıçay’ın suyu devamlı denetleniyor ve bir rapor da sunmuştuk, belediyenin yan tarafından bulunan yerden. Herhangi bir sıkıntı yok çünkü oraya şu an itibariyle ölçütleri tutuyor ama daha üst tarafa doğru ciddi sıkıntı var. Sarıçay’ın şu andaki suyunu temin eden bizim atık su arıtma tesisinin suyu. Denizin içinden girmesi noktasındaki alandaki su ama maalesef bizim barajın altındaki köylerin atık sularının gelmesi ile bu su oluşmuş durumda. Çevre İl Müdürlüğü geçtiğimiz gün atık sulardan da örnek aldı, arıtmadan da çıktı aldı. Biz de bunu incelettik, şu an itibariyle Çevre Müdürlüğünün sonuçlarını bilmiyoruz ama bizim yaptığımız sonuçlarda herhangi bir sorun çıkmadı” diye anlattı.
 
“BÜYÜK FOSSEPTİKLERLE BU ÇÖZÜLEBİLİR DİYE DÜŞÜNÜYORUM”
Gökhan, Sarıçay’ın suyunun nereden geldiği noktasında çalışmalar yaptıklarını ve baraj sonrasında bulunan köyleri iki gün boyunca gezdiklerini belirtti. Bu çalışma sonucunda ortaya çıkan bilgileri paylaşmasının ardından fikirlerini beyan eden Gökhan, “Diğer köylerin hatlarını toplayalım deniliyor ama bu çok zahmetli. Yapılmış fosseptikler var ve hiç olmazsa o fosseptikler fonksiyonel hale getirilmesi lazım. Zaman zaman çekilmesi lazım, o deşarj borularının kaldırılması lazım, dereye verilenlerin kesilmesi lazım ki o büyük fosseptiklerle bu çözülebilir diye düşünüyorum. Bu sunumu Valiliğimizi, İl Özel İdaremize, Çevre Müdürlüğümüze arz edeceğiz ve bunun mutlaka çözümü gerekir. 2014’ten beri bununla mücadele ediyoruz ama halen daha birileri kalkıyor Sarıçay’ın kirliliğinden bahsediyor, o bahsedenlere sunuyorum bunu. Gayet net. Bizim Sarıçay’ın kirliliğine bir damla katkımız yok. Hem yağmur sularımızın çıkışlarında kontrol ediliyor hem de arıtma tesisimizin çıktısı her an denetlenen bir sudur” şeklinde konuştu.
 
“SİYASET BAROLARIN İÇERİSİNDE GİRDİĞİNDE ASIL SORUN O ZAMAN BAŞLAYACAK”
Başkan Gökhan’ın sunumunun ardından Meclis gruplarının başkanvekilleri konuşmalar yaptı. Söz alan Cumhuriyet Halk Partisi Meclis Grup Başkanvekili Avukat Erdal Gezen, geçtiğimiz hafta gündemde yer alan baroların durumu hakkında görüşlerini belirtti. Gezen, “60 tane baro başkanı geçen hafta Ankara’da mevcut olan kanun tasarısının meclise getirilmemesi adına, öncelikle Anıtkabir’e giderek ve seslerini mecliste dile getirmek için Ankara’da yürümeye başladılar. 60 baro başkanımız Ankara girişinde kolluk güçleri tarafından durduruldu. Kolluk güçlerine diyeceğimiz bir şey yok, kendilerine siyasi iktidar tarafından verilen görevi yerine getirdiler. Fakat baro başkanlarımız 24 saatten fazla bir süre güneşin alnında ve yağmurda açık alanda durduruldu, çember altına alındı. Kendilerine su dahi verilmedi. Sabaha kadar orada beklediler. Neden?  Bu gerçekten bir demokrasi ayıbıdır. Bütün dünya medyaları bunu yayınladı. Barolar savunmanın ana arteridir. Eğer siz baro avukatlarının sözünü keserseniz bu ülkede adaletin en büyük sacayağı savunmaya yara verirsiniz. Bazı hukukçularımızın bazı tespitleri var. Bu teklif daha önce çeşitli meslek kurumları adı altında beş defa Anayasa Mahkemesince iptal edilen bir düzenleme. Israrla getirilmeye çalışılıyor. Her baronun belli bir ideolojisinin olacağı ve yargının bağımsızlığının bu şekilde sona ereceği ortadır. Yargıya siyaset, etnik yapı, farklı oluşumlar girecektir. Bazıları diyor ki, ‘Zaten avukatlar siyasetin içerisinde.’ Hayır, biz siyasete girerken mesleğimizi dışarıda bırakıyoruz.  Biz burada siyasi kimliğimizle yer almıyoruz. Fakat siyaset baroların içerisinde girdiğinde asıl sorun o zaman başlayacaktır” açıklamasında bulundu.
 
“BUNU SİYASALLAŞTIRAN KESİMİN CUMHURİYET HALK PARTİSİ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM”
Gezen’den sonra söz alan AK Parti Meclis Grubu Başkanvekili Esra Yüksel ise, “Erdal Bey’e bir şey sormak istiyorum. Metni okudunuz mu, incelediniz mi?” sorusunun ardından Erdal Gezen elindeki dosyayı göstererek, metni okuduğunu ifade etti. Yüksel, yaptığı konuşmaya devam ederek, “Ben barolarla ilgili düzenlemeyi avukatlık mesleğinin bir idari bir şekilde düzenlemesi olarak kabul ediyorum ve siyasi olarak konuşulmasına karşıyım. Konuşulması gereken yer Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. İstanbul İl Başkanınız, barolar bölünüyor, siyasete alet ediliyor diyor, daha sonra CHP’li avukatları pandemi ortamında mitinge çağırıyor. Ben samimi bulmuyorum asıl bunu siyasallaştıran kesimin Cumhuriyet Halk Partisi olduğunu düşünüyorum. Bunun konuşulması gereken yerin Ankara olduğunu düşünüyorum. Baro başkanımız çok değerli bir hukukçu, siyasi görüşlerimiz farklı da olsa birbirimizi tanıdığımız, saygı duyduğumuz insanlarız bizler Sayın Bülent Şarlan da benim açımdan öyledir. Kendisi bu süreçte bir aktör. Ankara’ya gitti orada açıklamalarda bulundular. CHP Milletvekil Muharrem Erkek ile birbirlerine destek verdiler. Ama Ankara’da bu işin aktörü olan Çanakkale Milletvekili Sayın Bülent Turan da var. AK Parti Grup Başkanvekili, etkili bir isim. Madem barış şehriyiz, Ankara’ya kadar gidilmişken kendi milletvekilinizi ziyaret edip, çekincelerinizi dile getirip onu dinlemeniz gerekmez miydi diye bir sitemde bulunmak istiyorum. Gerçekten samimi olarak bir sorunu çözmek istiyorsak, sorunun tüm taraflarıyla hatta aykırı taraflarıyla masaya oturmamız lazım. Onun dışında her şey lafıgüzahtır” ifadelerini kullandı.
 
“GAYET NET, SİYAH OLUR”
Ardından sözü alan Ülgür Gökhan, değiştirilmek istenen cüppe, kıyafet uygulaması ile ilgili maddeyi Erdal Gezen’e sorması sonrasında bu maddenin açıklaması yapıldı. Gökhan, açıklamaların ardından şunları söyledi: “Şu andaki mevcut durumda avukatlar siyah cübbe giyiyorsunuz. Bu barolar birliğinin kıyafet yönetmeliği gereği. Şimdi burada şekli belli edecek, belki yakası dik olmaz da aşağıda olur, ama renk konusu çok önemli. Çünkü mesela avukat tutacağım, hangi renkte avukat tutmam lazım ki beni yargılayacak hakime hoş görünsün? Hakimin, savcının, avukatın cüppesi siyah renkli. Neden? Çünkü renk farklılığı olmasın, siyah kapatıyor, gözü bağlıyor. Adil olacaklar. Siyah olur. Gayet net. Benim anlayışım.”
 
Yaşanan polemiğin ardından, meclis üyeleri söz alarak fikir ve önerilerini sunmaya devam ettiler. Ardından gündem maddelerine geçildi.
 
Son olarak ise ek gündem maddelerinde eski kütüphanenin bulunduğu ve Belediye Sosyal Tesislerinin de içinde yer aldığı alanın yapılmasının son anda vazgeçilmesi üzerine konuşmalar gerçekleşti.  Emlak ve İstimlak Müdürü Zeki Çakır’ın projenin iptal edilmesi ile ilgili yaptığı sunum sonrasında konuyla ilgili açıklamada bulunan Ülgür Gökhan, “Burada tahsisin iptali söz konusu. Çünkü artık onlar, yani Kütüphaneler Yayımlar Genel Müdürlüğü, kütüphane yapmaktan vazgeçti. Yalnız hem bizim sosyal tesislerin ruhsatı var, hem kütüphanenin ruhsatı var. İki alanında ruhsatı alındı. 21/12/2018 tarihi itibari ile her ikisinin de ruhsatı var. Burada protokolün ve tahsisin işleminin iptali isteniyor. Zaten protokol otomatik olarak düştü. Sadece tahsisin iptali isteniyor. Yer bize kalacak artık, buraya ne proje yaparsak yapacağız. Eski kütüphanenin olduğu yerde yani Belediye Sosyal Tesislerin yan tarafı da yıkıldı öyle kaldı. Hatta orayı istediler otopark talebi geldi ancak şu anda meclise öyle bir talep gelmedi. Biz tek başımıza otopark yapıyoruz diyemiyoruz. Bir projeye getirirler, plan tadilatı getirirler oraya otopark yapalım derler, bizim de meclisimiz talebi değerlendirir” şeklinde konuştu.
 
“ÇANAKKALE’YE YAPILAN BİR TAVIR BU”
“Bu projenin hayata geçmesi için öyle bir emek verdim ki, bununla ilgili kurulda ciddi mücadele verdim. Projeyi beğenmediler, yükseltin dediler, alçaltın dediler. Proje gitti geldi. Ben her seferinde kurula gittim. Yeter ki güzel proje olsun istedik” diyen Gökhan, “Orada güzel şık bir proje vardı. Bizim de sosyal tesislerimiz yenilenecekti, iyileşecekti hepsinde anlaştık. Ama bir anda proje durdu. Dediler ki ‘Oraya kütüphane yapmayacağız’. Peki, nereye  yapacaksınız ? ‘Müzeye kütüphane yapacağız’ dediler ve gittiler. Eski Arkeoloji Müzesi’nin orayı düzenleyip kütüphane yaptılar. İnsan biraz kibar olur. Derler ki ‘Ey belediye biz böyle düşündük yaptık. Ama şu nedenlerle biz bunu yapmamaya karar verdik. Teşekkür ederiz size. Bizim tahsisimizi kaldırın, siz gereğini yapın’. Cevap vermiyorlar. 8/10/2019 tarihinden bir hafta önce bize otopark yapılması ile ilgili bir yazı istediler, biz tabi imar planına uygun olmadığı için olumsuz dedik e bu yazımızın devamında da şunu dedik; ‘Her iki alan ile ilgili ruhsatımız var bize bazı otopark ile ilgili duyumlar geliyor bu ruhsatları ne yapacaksınız, bize de bildirin bizimde haberimiz olsun.’ Bu yazımıza hala cevap gelmedi. Değerli Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşlara da yapılan bir tavır bu. Çanakkale’ye yapılan bir tavır bu” diye sitem etti.
 
“BU ÜLKEDE BİR GELECEK KURULAMAZ, MÜMKÜN DEĞİL”
Gökhan, konuşmasının devamında şunları söyledi: “Zaten projeyi yapmaya da mecbur değiller. İnsan bizim yazdığımız yazıya bir cevap verir. Ben bu proje için Ankara’ ya gittim, Kütüphane Genel Müdürü ile görüştüm. Projenin imar bölümü ile ilgili çok uğraştık. En sonunda ikna ettik imzaları attık, ruhsatları verdik, her iki tarafında ruhsatı var. Gerçekten canım sıkılıyor artık hakikatten Türkiye can sıkıcı bir hal aldı bu konularda. Gençlerin Türkiye’ den kaçmasını saygı ile karşılıyorum. Bu ülkede bir gelecek kurulamaz, mümkün değil. Başına yarın ne geleceğini bilebilmen mümkün değil o kadar net. Ben konuştuğum zaman hemen müfettiş yolluyorlar. Ben konuşmaya devam ederim. Benim açımdan sorun yok. Ben konuşurum ve doğruyu söylerim. Bu ülke bana para verdi emek verdi aydın bir kimlik olarak yetiştirdi beni. Ben doğru düşündüğüm her şeyi açık ve net söylerim. Gereğini yaparız denirse bende ‘Yapmasan hatırım kalır’ derim. Ben aydın bir kimliğim. Benim vatanseverliğimi kimse sorgulayamaz. Yok öyle bir şey. Yurtseverliğimi, devlete vatana, silahlı kuvvetlerimize karşı duygularımı kimse sorgulayamaz. Ben hem kentimin hakkını koruyorum, hem askerimin acısını paylaşıyorum, bununla ilgili düşüncelerimi paylaşırım. Ruhsatı bile verilen bu konu çok can sıkıcı bir şey. Bu durum ile ilgili duygu ve düşüncelerimi paylaşmak istedim. Şimdi konuyu tabii sayın valimize da izah edeceğiz. Şu anda ruhsatları iptal etmiyoruz. Sadece tahsisi iptal ediyoruz. Bu kararı da ilgili yere göndereceğiz bu yazımıza istinaden de her elde artık bize bir cevap yazısı gönderirler.”
 
Konuşmaların ardından tahsisin kaldırılması ile ilgili ek gündem maddesi oylandı. Oy çokluğu ile tahsisin kaldırılması kabul edildi.
 
Gizem Tuğçe BAYHAN