Üç sene önce Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 20 Mayıs’ın Dünya Arı Günü olarak ilan edilmesinin ardından, bu tarihte arının dünyadaki ve canlıların yaşamına önemine farkındalık sağlanmaya çalışılıyor. Bu konuda açıklamalarda bulunan Çanakkale Arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı Cahit İleri, “Dünya Arı Günü, arının önemini anlatabilme adına tasarlanmış bir gün. Esas bunun çıkış kaynağı da Amerika’da 2008 yılındaki yoğun arı ölümlerinden sonra 2009 yılındaki Kanadalı bir aktivistin ortaya atıp, dünyaya kabul ettirdiği bir olay. Bizde bunu kabul ediyoruz. Arı yaşamımızın parçası, arı doğanın anahtarı, arı olmazsa doğa olmuyor. Arı olmazsa bitkiler tohum tutamıyor. Arı olmazsa meyve olmuyor. Arı belki sokarak canımızı yakıyor, belki sempatik değil diye istemiyoruz. Ama şu anda yaşayabiliyorsak, bir şeyler yiyebiliyorsak, yaşamımız sürdürüyorsak arının payı bunda çok fazladır'' ifadelerini kullandı.
 
“TÜRKİYE ARI POPÜLASYONU FAZLALILIĞI AÇISINDAN İKİNCİ SIRADA YER ALIYOR”
İleri, ''Dünya düzeyine baktığınız zaman Çin’den sonra Türkiye arı popülasyonu fazlalılığı açısından ikinci sırada yer alıyor. Yaklaşık 8 milyonun üzerinde Türkiye’de arılı kovan var. Tabii tarım ülkesi, bu arıların varlığı önce tarım kesimine faydalı, daha sonra bal, polen, arı sütü, propolis ve diğer arı ürünleri de bu arılar tarafından üretiliyor. Hepimizin sağlığına artı katkıda bulunuyor. Koronavirüsün cirit attığı günlerde bütün uzmanlar da arı ürünleriyle artık virüsten korunmanın mümkün olabileceğini ifade ettiler. Herkes arı ürünlerine doğru yönelmeye başladı. Özellikle arı ürünlerini virüs olsun ya da olmasın düzenli bir şekilde kullandığımız zaman zaten sağlıklı, dirençli, dinç bir vücuda sahip oluyoruz. Dolayısıyla kolay kolay hasta olmuyoruz. Ama Türkiye’de genel olarak hasta olduktan sonra doktor arıyoruz. Bence doktor aramadan önce hasta olmamayı düşünmek gerekiyor. Arı ürünleri hasta olmamak için önemli bir gıdadır. Bunları kullandığınız müddetçe kolay kolay hasta olunmayacağımız aşikar” şeklinde konuştu.
 
“2 YILDA BİR KRALİÇEYİ YENİLEMEK, GENÇLEŞTİRMEK GEREKİYOR”
Arıların çalışma sistemlerine ilişkin bilgiler veren İleri, “Ailede esas işi, aktiviteyi sürdüren doğurganlık özelliğine sahip kraliçe, farklı zamanlarda buna bey, ana arı deniliyor. Ama genellikle işlevi yönüyle ana arı doğrusu. Yaklaşık günde 2 bin, 2 bin 500 yumurta atıyor kraliçe arı. Dolayısıyla onlardan işçi arılar dünyaya geliyor. İşçi arılarda yaklaşık yumurta atıldıktan 21 gün sonra dünyaya geliyorlar. 7 gün kovan içi hizmetlerde ve 21 güne yakın çıraklık ve kalfalık dönemlerini geçiriyorlar. 21 günden sonra tarlacı oluyorlar. Yaklaşık 23-24 günde arazide çalışıyorlar. Yaklaşık bir 45 günlük ömürden sonra onlarda ömürlerini tamamlıyorlar. Ama erkek arı da bugünlerde çok daha fazla. Çünkü yeni çıkan kraliçelerin çiftleşmesi gerekiyor. Kraliçe ömründe bir defa ve havada çiftleşiyor. Uçabildiği kadar hızlı uçuyor. Olabildiği kadar erkek grupla çiftleşmeye çalışıyor. Yaklaşık 10-12 erkek arıyla çiftleşiyor. Ama bir daha ömrünün sonuna kadar çiftleşme şansı yok. O çiftleşmeden sonra aldıklarıyla kovanını idame ettirmeye çalışıyor. Bu da ekonomik olarak yaklaşık olarak 2 yıla tekamül ediyor. 2 yılda bir kraliçeyi yenilemek, gençleştirmek gerekiyor” dedi.
 
“BİZCE SÜZÜLEN BAL EN DOĞRUSU”
 “Petek balın saklandığı, korunduğu bir kap. Siz bal yiyecekseniz kabuğuyla ne işiniz var. Hep bir söylem geliştirdik, dedik ki; ‘Bir karpuzu kabuğuyla yemek ne kadar doğruysa, balı peteğiyle yemek o kadar doğru.’ Yani bizce süzülen bal en doğrusu” diyen İleri, şu öneride bulundu: “Peteklerden alındıktan sonra onlar zaten bir şekilde içindeki yabancı maddelerden arıtılıyor. Hatta işletmelerde analizleri yapılıyor. Parti bazında analizleri yapılıyor. Analizleri yapıldıktan sonra da paketlere konuluyor. Petekli balın analizi çok zor. Her peteğe ayrı bir analiz yapmak gerekiyor. Astarı yüzünden pahalıya mal oluyor. Analiz yapılmadan özellikle petekli balları tüketmek gerekiyor. O da riskli. Yani bizce de petekli bal yenilebilir. Ama doğru olmak koşuluyla petekli balda tüketilebilir. Ama en doğrusu süzme bal tüketimidir.”
 
“BÖLGEMİZDEKİ ARICIYA FAYDALI OLABİLECEK”
Başkan Cahit İleri, Gökçeada arısının bir ıslah çalışması olduğunu söyleyerek, “Tarım ve Orman Bakanlığı'nın desteklediği, Türkiye Arıcılar Merkez Birliği’nin projesidir. Bizde Çanakkale’deki uygulayıcısı konumundayız. Özellikle orada üstün vasıflı, bölgeye adapte olmuş, hastalıklara dayanıklı bal verimi yüksek bir arı ırkını oluşturmaya çalışıyoruz. Onların içinden seçimler yapıyoruz. Onlara testler uyguluyoruz. Testlerde başarılı olanları ön tarafa alıyoruz. Böyle güzel teknik bir çalışma bölgemizdeki arıcıya faydalı olabilecek. Onların elinde güzel bir arı materyali olabilecek güzel bir çalışma Şu anda aslında biz sağlıklı bal tüketirsek bize yetmez. Bırakın dışarıya satmayı, bizim balımız bize yetmez. Ama yıllık kişi başı tüketim yaklaşık 1 kilo 200 gram. Biz bunu 1 kilo 500 gram yaptığımız zaman balımız bize zaten yetmiyor ki, tüketmemiz gerekiyor. Yani bir kişinin, yılda 1 kilo 500 gram balı çok rahat yemesi lazım” şeklinde belirtti.
 
Gizem Tuğçe BAYHAN