Çanakkale Kent Konseyi ve Topluma Destek Derneği işbirliği ile ‘Korona Virüs Covid-19 Hakkında Merak Ettikleriniz’ isimli seminer geçtiğimiz gün gerçekleşti. Doç. Dr. Alper Şener, korona virüsü hakkında bilgi vererek, şu andaki çalışmaları ve görüldüğü takdirde neler yapılması gerektiğini anlattı. Türkiye’nin üç komşusu hariç diğer tüm komşularında bu virüsün olduğunu söyleyen Şener, “Türkiye’ye gelmeme şansı yok. Bakanlığın hazırlığı da buna yönelik. Türkiye’ye geleceği biliniyor ama önemli olan kitlesel hareketin, toplum hijyeninin, bilinçlendirilmenin maksimum düzeyde tutularak yapılabilecek neler varsa onların yapılması” bilgisini verdi.
 
Belediye Çalışanları Sosyal Tesisleri Ercan Adsız Toplantı Salonu’nda Çanakkale Kent Konseyi ve Topluma Destek Derneği işbirliği ile düzenlenen ‘Korona Virüs Covid-19 Hakkında Merak Ettikleriniz’ isimli seminer, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Enfeksiyon Hastalıkları bölümü Doç. Dr. Alper Şener tarafından verildi.
 
Korona virüsünün ne olduğu ile ilgili bilgi vermekle başlayan Dr. Şener, “Korona virüsü çok da yabancı olduğumuz bir virüs değil. İsmi telaffuz edilmeye 2002 yılında, ilk defa SARS ile başladı dünya genelinde. Daha sonra 2012’de Akdeniz korona dediğimiz, özellikle Suudi Arabistan ve Arap Yarımadası’nda başlayan virüslerden bir tanesi. Bu ise üçüncü atak olarak çıkan virüslerden bir tanesi, aynı aileden bunlar. Aslında bunların hepsi korona virüsü ama kendi aralarında birkaç teknik farklılıklar var. Doğada olan bir virüs bu. Şaşırtıcı bir şey söyleyeyim, aslında dışarıda gördüğünüz hayvanların üçte ikisinde, grip sezonunda korona var.  Bu virüsü diğerlerinden ayıran şey ne tıpkı domuz gribi, kuş gribinde olduğu gibi virüsün konaklar arasında sıçrarken aldığı hastalık oluşturma potansiyelini arttırması. Bu o yüzden önem arz ediyor ki değişik gelen kısım şu; korona virüsü ailesi doğada yaygın olmasına rağmen, bu kadar hızlı değişiklik yapma potansiyeline sahip değil. Daha çok solunum, bağırsak, karaciğer iyi tutunum yapabiliyor. Doğada en çok yarasalarda var. Bu tip yarasalar Türkiye’de de var. Meyve yiyen ve diğer etçil böcekleri yiyen, avlayacakları hayvanları yiyen var ama meyve yarasası Türkiye’de daha çok. Bunlar da bu virüsü taşıyabilirler. En yakın akrabası SARS ailesi. SARS’ın tanımını yaparsak; ciddi, ani gelişen solunumsal yetmezliği sendromu diyoruz” dedi.
 
“ÇOCUKLUK YAŞ GRUPLARINDA HİÇ ÖLÜM OLMADI”
65 yaş üstünde olan ve bağışıklık sistemi ile ilgili belli sorunları geçmişte yaşamış olan hasta grupları, kalp yetmezliği, böbrek yetmezliği, organ nakli olmuş hastalar gibi gruplar için öldürücü seviyede olabileceğini söyleyen Şener, “İlginç bir şey, solunum yolu hastalıklarında sık rastladığımız bir şey değil; çocukluk yaş gruplarında hiç ölüm olmadı şu ana kadar. Bu sık gördüğümüz bir şey değil” diye belirtti.
 
“KURU ÖKSÜRÜK VE ATEŞ HEMEN HEMEN İLK BULGU”
Korona virüs hakkında bilgi vermeye devam eden Şener, “Kuluçka dönemi ortalama 14 gün. Dünya Sağlık Örgütü, en kısa 7 gün en fazla 21 gün tespit etti. Yaklaşık 1 aya kadar uzayabileceğini iddia ediyorlar. İlk bulgular; ateş, öksürük, solunum sıkıntısı. Solunum sıkıntısı hastalık ilerlediği evrede oluşuyor ama kuru öksürük ve ateş hemen hemen ilk bulgu olarak karşımıza çıkıyor. Üst solunum yolu enfeksiyonu bulguları nadir görülür çünkü bu bulgular, burun ve geniz akıntısı, burun tıkanıklığı ve baskı hissi. Bu virüs diğer solunum yolu virüslerinden farklı. Solunum yolu virüslerinin yüzde 99’u buruna tutunuyor. Bu virüs ise değişik bir şekilde ağıza tutunuyor ve hızlı bir şekilde akciğere yerleşiyor. Cansız yerde 7 gün yaşadığı Çin makamlarınca gösterildi. Bu uzun zaman Dünya Sağlık Örgütü’ndeki otoriteler ve Sağlık Bakanlığındaki bilim heyeti tarafından tartışılmış ve meşhur lafları duymuşsunuzdur, Çin’den eşya sipariş ettim alayım mı almayayım mı diye. Bunun cevabı aslında çok basit; biz virüsten örnek aldığımızda bu örneği laboratuvara göndermek için 72 saat içerisinde gönderiyorsak herhangi bir işlem yapmıyoruz. Yani bu ne demek, virüs 3 gün cansız ortamda yaşayabiliyor demek. Cansız ortamda yaşaması 3 gün ve üstü onu biliyoruz. Örnek aldık ve laboratuvara ulaşması 3 günden fazla sürecekse virüsü +4 santigrat derecede buzdolabının kapağında saklıyoruz. 4 santigrat derecede 7 gün kalabiliyor, yaşayabilir demek. Ortalama bir hafta cansız yüzeyde ortam ısısına bağlı olarak yaşayabilir” dedi.
 
“YÜKSEK DOZ ULTRAVİYOLE LAZIM “
Buradan başka bir soru çıktığını söyleyen Şener, ‘Havalar ısınıyor, cansız yüzeydeki virüsler ölür mü, güneş gördüğünde ölür mü’ şeklindeki soruları cevaplayarak, “Ultraviyolede ölüyor o gösterildi ama yüksek doz ultraviyole lazım. Çöl ortamındaki gibi ultraviyole denilebilir. Bir diğer soru işareti, Akdeniz koronası dediğimiz bunlar aynı aileden geliyor ve Suudi Arabistan’dan. Suudi Arabistan dediğimiz yer ortalama yıl sıcaklığı 30 derecenin üstünde bir ülke. Orada dahi yaşayabiliyorsa, bu kısım biraz daha açıklamaya açık bir alan gibi görünüyor” ifadelerini kullandı.
 
‘OLASI VAKA’ NEDİR?
Doktor Şener, ‘olası vaka’ tanımını açarak, “Hastada ateş, kuru öksürük, solunum sıkıntılarından herhangi birisi varsa, ikinci baktığımız şey ise özellikle İtalya, Çin, Japonya, İran seyahat öyküsü varsa geçtiğimiz 14 gün içerisinde, hastalığın görüldüğü 63 ülkeden herhangi birinde bulunma öyküsü varsa. Bu ülkelere gitmemiş olup da ama bu ülkelerden gelen birisiyle direkt teması varsa ‘olası vaka’ hasta grubu” detayını verdi.
 
“MASKEDENSE EL YIKAMAK DAHA KORUYUCU”
İki farklı karantina yöntemi olduğunu söyleyen Şener, “Birisi evde karantina diğeri hastanede karantina. Solunum sıkıntısı varsa her halükarda hastanede karantina alınıyor. Ateş ve kuru öksürük bulguları tek başına hastanede karantina için yeterli değil. Hastanedeki karantinada ne yapıyoruz; tek kişilik odaya alıyoruz, böbrek, karaciğer fonksiyonlarına bakıyoruz. Evde ise, tek kişilik odaya alıyoruz, hastayı ya da hastaya bakacak kişileri belli eğitim süreçlerinden geçiriyoruz. Bir hastayı evde karantinaya aldığımız zaman, hasta ile yakın temasta bulunacaksınız solunum etiketi ve el yıkamaya dikkat ediyoruz. Solunum etiketi dediğimiz şey; hasta evde karantinadayken bilinçli bir hasta olarak varsaydığımızda, öksürdüğü, hapşırdığı anda virüs miktarını azaltmak amacıyla solunum etiketi uygulanması gerekiyor. Ya ağzını kapatması ya da herhangi bir şeyle ağzını maskelemesi gerekiyor. Elle yapıyorsa mutlaka elinin su ve sabunla yıkanması lazım. Solunum yolu ile bulaşan bir hastalık olmasına rağmen ilginçtir, korona virüsünde ilk defa böyle bir deneyim oldu, maskedense el yıkamak daha koruyucu. Tokalaşma, otobüslerde, merdivenlerde el kullanımı çok fazla. Toplu taşıtmalarda, AVM’de hapşıran kişilerden uzak durmak gerekiyor. Maske takmak koruyuculuğu yüzde 100’e yakın değil. Yüzde 100’e yakın olduğunu bildiğimiz şey şu; hastanın yanına giren kişinin kişisel korunma ekipmanları takması ve N95 maskesi takması” şeklinde konuştu.
 
“HASTANIN EŞYALARINI 60 DERECENİN ÜSTÜNDE YIKAMAK YETERLİ”
Evde temizlik konusunda ise, “Hastanın eşyalarını 60 derecenin üstünde yıkamak yeterli. Önemli olan düşük ısıda yıkamamak, 60 derecenin altında yıkarsanız virüsün özelliğinden dolayı ölmüyor. Birçok solunum yolu virüsü öyledir zaten” diyerek el dezenfektanları ile el yıkamanın etkisinin aynı olduğunu ve ellerin dezenfekte edilmesi gerektirdiğinin önemini belirtti. 3 saat içerisinde hazırlanmış klorak solisyonu herhangi bir yer dezenfektanı olarak kullanılabileceğini de söyledi.
 
“PİYASADA RAHATLIKLA BULABİLECEĞİMİZ PEK ÇOK İLAÇ BU VİRÜSE ETKİN”
Yapılan çalışmalar hakkında bilgi veren Dr. Alper Şener, “Şu anda bir aşısı yok ama şu anda kullandığımız ve piyasada rahatlıkla bulabileceğimiz pek çok ilaç bu virüse etkin. Gösterildi ki sıtmada kullanılan ilaç hayat kurtarıcı. Ebola da kullanılan bir ilacın da etkinliği doğrulandı. HIV tedavisinde kullanılan ilaçlar da var kullanılabilecek” ifadelerini kullandı.
 
“TÜRKİYE’YE GELMEME ŞANSI YOK”
Dr. Alper Şener, Türkiye’nin üç komşusu hariç diğer tüm komşularında bu virüsün olduğuna göre Türkiye’ye gelmeme şansının olmadığını söyleyerek, “Bakanlığın hazırlığı da buna yönelik. Türkiye’ye geleceği biliniyor ama önemli olan kitlesel hareketin, toplum hijyeninin, bilinçlendirilmenin maksimum düzeyde tutularak yapılabilecek neler varsa onların yapılması. Sağlık Bakanlığı’nın yaptığı hazırlıkları ben aktarayım, basında yer almıyor, öyle olunca hiçbir şey yapmıyormuş gibi görülüyor ama onun tanıtımını yapmıyorlar hazırlık aşaması olduğu için. Türkiye şu anda 3 farklı bölgeye bölündü. Türkiye’de karantina hastaneleri kuruluyor. Erzurum’da, Ankara’daki bitti, şimdi Adana’da, İstanbul’un iki yakasında ve İzmir’de karantina hastaneleri hazırlıkları var ve laboratuvar testlerinde bu illerde olması ve diğer illerde de laboratuvar testlerin yapılması hazırlığı var. Bu işin iki farklı üretimi var; hastalığa tanıyı koymak, laboratuvar testini doğru yapmak, laboratuvar testini doğru yaptığı hastayı başka bir yere transfer edip, bu konuda daha deneyimli, hassas davranacak personelin bakımını yapması stratejisi var. Dünya da zaten bunu böyle yapıyor” diye anlattı.
 
AŞI ÇALIŞMALARI DEVAM EDİYOR
Doç. Dr. Alper Şener, seminerin sonlanmasının ardından, katılanların sorularını cevapladı. Aşı konusunda alınan yolu anlatan Şener, “Aşı çalışmaları halen daha devam ediyor. ABD’de bir grup aşı bulduklarını iddia ettirdiler ve FDA’ya başvurdular. Çin’de de bir grup aşı geliştirme üzerinde bayağı bir yoğunlaştı. Onlar da üç ay içerisinde aşı elimizde olacak dediler” diye anlattı.
 
ÇANAKKALE’DEKİ HASTALARIN HİÇ BİRİNDE POZİTİF ÇIKMADI
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi’ndeki karantina vakasını soran bir katılımcının sorusunu yanıtlayan Doktor Şener, “Karantina vakası oldu ve bitti. Şu anda yok. Evde karantina yaptığımız 3 hasta oldu. 2 hasta da hastanemizde karantinaya alındı. Karantina demek doğrulanmış olduğu anlamına gelmiyor, şüpheli teması olan öyküsü olumlu bulunana izole edilen yakın takibe alınan anlamına geliyor. Bu hastaların hiç birinde pozitif çıkmadı” diye konuştu.
 
GRİP AŞISI KORONA VİRÜSÜNÜ AZALTMAZ
‘Zatürre ve grip aşısı korona virüsünü azaltır mı?’ sorusu üzerine ise, “Azaltmaz” cevabını veren Şener, şunları söyledi: “Daha iddialı bir şey söyleyeyim, korona virüsünü arttırabilir diyenler var. Bu karmaşık bir konu. Net söyleyebilirim bunu azaltmadığını biliyoruz.”
 
“HAVA YOLU İLE BULAŞTIĞI İÇİN BOL SU TÜKETİLMELİ Mİ?”
‘Hava yolu ile bulaştığı için bol su tüketilmeli mi?’ sorusuna ise şu örneği verdi: “Çin’deki araştırma tespitlerine göre şu var; Çin ve Japon hasta gruplarına bakıldığında Japonya’daki hasta grubunda ölüm daha düşük. Birkaç hafta bunu akciğer farklılıklarına bağladılar ama daha sonra bakıldı ki Japonların çok büyük bir kısmı gün içerisinde çok fazla su tüketiyor. Bu virüs ağza giriyor ve çok sık su içtiğiniz zaman solunum yoluna girmeyecek mide asidi ile ölecek. Bu yarı yarıya öneri söyleyebilirim. Çok sık su içenlerde enfeksiyonu çok hafif geçiyor, enfekte olsalar bile ölüm oranı daha düşük. Bu bizim için önemli bir veri. Bu demek değil, sarımsak, sirke, yoğurt gibi şeyler gösterilmiş şeyler değil” dedi.
 
Gizem Tuğçe BAYHAN