Mehmet Akif Ersoy Devlet Hastanesi’nde Organ Nakli İl Koordinatörü olarak görev yapan Uzman Doktor Azem Ülkü, 3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası kapsamında, organ bağışının detaylarını anlatarak, bilgilendirmede bulundu. Doktor Ülkü, 17 senedir bu görevde olduğunu belirterek, çok kutsal bir iş olarak tanımlıyor. “Bir tarafta bir kişi yaşamını kaybediyor. Diğer tarafta yaşamını kaybeden kişinin ailesi öyle bir karar veriyor ki, belki 4-5 kişinin yaşamını kurtarıyor. Biz bu anlamda doğru yolu gösterebiliyorsak ne mutlu” diyen Ülkü, “Kişi, düşünün ki bir akşam önce gayet normal bir şekilde hayatına devam ederken bir anda beyin ölümü gerçekleşiyor. O kişinin ailesinin bu üzüntü içerisinde organ bağışı karar vermesi oldukça zor bir durum ama eğer bu noktada doğru bir karar verirse gerçekten işin sonunda çok seviniyor” şeklinde duygularını dile getirdi.
 
“2013 YILINDA TÜRKİYE BİRİNCİSİ OLDUK”
Organ bağışı ve organ nakli hakkında bilgi veren Ülkü, “Organ bağışı birisini iyileştirmek için yapılan bir işlemdir, bu tedavi işlemine biz organ nakli diyoruz. Nakil işleminin gerçekleşebilmesi için mutlaka bağış olması lazım. Biz bunu insanlara anlatmaya çalışıyoruz. Yakın zamana kadar organ yetmezliği yüzünden sevdiklerimizi kaybediyorduk. O yıllarda sadece ilaç tedavisi yapabiliyorduk. Türkiye’de ilk defa organ nakli ameliyatını, 44 yıl önce Mehmet Haberal ve ekibi yaptı. Bu Türkiye için çok büyük bir aşama oldu. 3 Kasım 1975'de bu ameliyatı yapıldığı için 3-9 Kasım arası Organ Bağışı Haftası olarak etkinliklerini artması ile birlikte anıyoruz. Bu bir kutlama haftası değil. Biz 365 gün çalışıyoruz ve gecemiz gündüzümüz yok. Biz çok güzel çekirdek bir ekibiz,  uzun yıllardır eksilmeden inançla birlikte çalışıyoruz. Çanakkale'de beyin ölümü gerçekleşen kişilerin ailelerinin bağışları ile 2013 yılında Türkiye birincisi olduk.  Dönemin Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu bizlere Ankara'da bir ödül takdim etti. Ben o plaketi ekibimizin ve Çanakkale halkı adına aldım. Hastane bahçesinde çalışan kişilerin bile bu işte muhakkak ki katkısı vardır. Plaket onların da hakkıdır. Biz 10 yıldır Türkiye'de ilk 5’in altına hiç düşmedik.  2018 yılında da nüfusa oranla Avrupa düzeyinde Avrupa'nın birçok ülkesinden çok daha fazla oranda organ bağışımız oldu. Bizi hem teşvik ediyor hem de yaptığımız işe daha çok inanmamızı sağlıyor” ifadelerini kullandı.
 
“BÜTÜN SAĞLIK KURULUŞLARINDA ORGAN BAĞIŞI YAPABİLİRSİNİZ”
Ülkü, organ bağışı işlemini anlatarak, “Bir kişi 18 yaşını geçmiş ise, akli dengesin de bir sıkıntı yoksa ölümümden sonra organlarımın kullanılmasına izin veriyorum diye form imzalarsa, biz ona bir kart veriyoruz. Sağlık Bakanlığı dijital arşivleme sisteminde arşivleniyor. Yasalarımız, kişi organlarını bağışlasa da, beyin ölümü gerçekleşince, yine de kişinin yakınlarına sormak gerektiğini söylüyor.  Aileden yine izin isteniyor. Bu yasa dünyada, bizimle birlikte az ülkede kaldı.  Bazı ülkelerde beyin ölümü gerçekleşen kişinin organlarını kamu malı olarak kabul ediyor ama orada da aileye soruluyor. Öte yandan, bir yakınımızda organ yetmezliği varsa biz organımız ona verebiliyoruz, 2 tane tam sağlam böbreğiniz varsa ailenizden birinde de böbrek yetmezliği varsa o tam sağlam olan böbreklerden birinin ona verebilirsiniz.  Bütün sağlık kuruluşlarında organ bağışı yapabilirsiniz” şeklinde konuştu.
 
“22 AİLE BAĞIŞ YAPARKEN, 78 AİLE BAĞIŞ YAPMIYOR”
“Beyin ölümü gerçekleşip organ bağışı yapanların oranı ülkemizde yüzde 22’dir” diyen Ülkü, önemli bir detayın altını çizdi: “Yüz beyin ölümünde 22 aile bağış yaparken, 78 aile bağış yapmıyor. Yurt dışında 95’in altına düşmüyor. Yasal olarak hiç sormadan da alabilirler ama aileler bu konuda çok gönüllü davranıyor.   Biz de organ bağışı yapmamak çok rahat bir şekilde dile getirilirken, yurt dışında aynı şey, gururla söylenmiyor.  Organ yetmezliği ile mücadele eden biri varken, organ bağışı yapmamak vicdansızlık olarak görülüyor.”
“DÜNYA STANDARTLARIN ÜST SEVİYESİNDEYİZ”
Doktor Azem Ülkü, hangi durumlarda organların bir başka kişiye verilebileceği bilgisini de anlatarak, “Beyin ölümü beynin geri dönüşü olmadan faaliyetlerinin sona ermesidir. Olabileceği tek yer yoğun bakım üniteleridir. Bunun için çok önemli testler var. Beyinde kan akışının olmadığının tespit edilmesi lazım. Burada yapılması zorunlu olan testler var.  Beyin ölümü gerçekleşen kişinin ailesi bağışı kabul etmezse, hızlı bir şekilde cenaze teslim edilir. Eğer kabul ederse,  Sağlık Bakanlığı’nın ilgili birimleri ile hızla bir koordinasyon sürecine girilir ve nakil süreci başlar. Türkiye bu anlamda dokuz bölgeye ayrılır. Bursa, Yalova Bilecik, Balıkesir, Çanakkale ve Düzce bir bölgedir ve Bursa’dan idare edilir.  Beyin ölümü gerçekleşen kişinin tüm organları sağlıklı olmayabilir. Hangi organların sağlıklı olduğu tıbbi işlemler ile tespit edilir. O organların kimlere verileceği konusunda hem Bölge hem de Ulusal Koordinasyon Merkezi ortaklaşa çalışır ve uygun hastalar bulunur. Sonra tüm ekipler ile ameliyata girilir ve organlar ilgili yerlere hızlı bir şekilde ulaştırılır.  Bir akciğer mesela dört saat içinde yerine ulaşmalı. Türkiye’de yılda ortalama beş bin nakil ameliyatı yapılır ve bu ameliyatlar dünya standartların üst seviyesindeyiz” diye bilgi verdi.
 
“İSLAM DİNİ AÇISINDAN ORGAN BAĞIŞININ CAİZ OLDUĞU AÇIKLANIR”
Ülkü, özellikle ülkemizde dini anlamda bir boyutunu söyleyerek, “Diyanet İşleri’nde yapılan uzun toplantılar sonrasında 3 Mart 1980’de bir karar verildi, bu karar da bazı şartlar ortaya konulur.  Burada kişinin sağlıklı iken organlarını bağışlaması önemlidir.  Kişi organlarının bağışlanması istemedi ise, alınmamalıdır. Eğer aile onay verirse, karşılığında maddi bedel istenmemelidir. Tıbbi işlemlerin doğru yapılmasını şart koyar. Burada Maide süresinin 32.ayetine dayandırma vardır. Burada özetle şöyle der; bir insan, bir insana kötülük yapmışsa, bütün insanlara kötülük yapmış kadar günahkârdır. Bir insan bir insanın yaşamasını sağladı ise tüm insanları yaşatmış gibi de sevap kazanır. İslam dini açısından organ bağışının caiz olduğu açıklanır. Diğer dinlerde de organ bağışı için olumlu ifadeler vardır.  Önceki Diyanet İşleri Başkanımız bir toplantıda ‘Organ bağışı candan cana yapılan en büyük sadakadır’ der” diyerek bu konuda kişilerin iyi bilgiler edinmesinin önemli olduğunu vurguladı.
 
“BİZ HER ZAMAN TÜM SORULARA AÇIĞIZ”
Bağışçı ailelerin organı alan kişileri görmek istediğini, ama Sağlık Bakanlığı’nın bunu uygun görmediğini belirten Ülkü, ”Bağışçı aileler organ bağışı yaptıkları kişileri görmek istiyor ama Sağlık Bakanlığı bunu çok uygun bulmuyor. Birbirlerini tanımamaları daha iyi oluyor. Maddi beklenti dışında manevi beklentiler de oluyor. Bunların önüne geçmek gerek.  Bağış yapan aile için durum zor farkındayız ama bağış ile yaşama tutunan kişiler için de her şey çok zor. Sağlığına kavuşan kişi artık o olayları unutmak istiyor. Sürekli geçmişi hatırlamak kişiyi psikolojik olarak etkiliyor” diyerek şunu vurguladı: “Organ bağışı konusunda bilgi eksikliği olan herkes bizi her zaman bulabilir. Biz her zaman tüm sorulara açığız. Organ bağışı hayat kurtarır.”
 
“ORGAN BAĞIŞI ÇOK ÖNEMLİ, BAŞINA GELMEDEN ANLAMAK LAZIM”
Organ bağışı sayesinde altı buçuk aylıkken kızının hayatının kurtulduğunu anlatan Aşkın İnci ise, herkesi organ bağışı yapmaya davet etti. Hikayesini paylaşan İnci, “Zor bir süreçti ve nakil olması gerekiyordu. Aileden üç kişi organlarımızı vermek istedik. Bir hastane bize organlarımızın uygun olmadığını söyledi. Başka bir hastanede ise uygun olduğunu öğrendik.  O süreçte organın tamamen iflas etmesi gerekiyordu. Biz o süreçte nakil için hazırlandık. Operasyonumuz ilk seferde iptal oldu. İkinci operasyon enfeksiyon sebebi ile ertelendi.  Her işte bir hayır var derler. Ben o zamana kadar organ naklinin bu kadar önemli olduğunu bilmiyordum. Bir gece telefon geldi, hastaneye çağrıldım. Bir bağış yapılmış.  4 aylık bir kız bebekten 6 buçuk aylık kızıma nakil yapıldı. O aile için ne kadar zor bir karardı. Benden alsalar bu kadar uygun olmazdı. Kızım şu an 4 yaşında, sağlıklı bir şekilde hayatına devam ediyor. Çaresizlik çok zor. Organ bağışı çok önemli, başına gelmeden anlamak lazım. Aile kızımı gördükten sonra iyi ki vermişiz dediler. Allah onlardan da razı olsun.”
 
Gülçin AKIN