Ortak basın açıklamasını okumadan önce açıklamada bulunan Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, “9 Ekim 2019 günü saat 16.00 itibariyle Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, kahraman ordumuz Barış Pınarı Harekatını başlattı. Suriye’nin kuzeyine girdik, oradaki terör örgütü unsurlarına karşı mücadelemizi başlatmış olduk. Umuyoruz inşallah bundan sonraki süreçte yeni harekata ihtiyaç kalmaz, o bölge terör örgütlerinden ayıklanır, temizlenir ve ülkemizin esenliği için bu harekatı başarıyla tamamlamış oluruz. Beklentimiz budur. Bu vesileyle bu aşamaya gelmesinde orada mücadele eden Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarına, askerlerimize teşekkürlerimizi sunmak istiyoruz. Bu mücadele sırasında gerek Türk Silahlı Kuvvetlerimizden olsun gerek sivil halktan olsun maalesef insanlarımız şehit oldular. Onun için biz burada Adalet ve Kalkınma Partisi grup Başkanvekili Esra Hanım ve diğer grup başkanvekilleri önerileriyle bir ortak metin hazırlayıp Çanakkale Belediyesi’nin bu bağlamdaki düşüncelerini paylaşmak istedik. Bu metin hazırlandı ve kamuoyu ile paylaşacağız. Ama şu aşamada öncelikle şehitlerimiz için sizleri bir dakikalık saygı duruşuna davet ediyorum” dedi.
 
Saygı duruşunun ardından açıklamasına devam eden Gökhan, “Gerek parlamentoda olsun gerekse Türk milletinin tamamı üzerinde bu harekatın ülkenin esenliği için ve milletimizin birlik ve bütünlüğü için çok önemli olduğu konusunda hemfikir bu ülkedeki insanlar. Dolayısıyla Çanakkale Belediyesi olarak bu metni hazırladık. Burada bulunan dört siyasi partinin ortak hazırladıkları metin var. Kamuoyu ile paylaşmak istiyoruz. Burada bulunan siyasi parti gruplarının Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde temsilcilerin de bu bağlamda hem fikir olduklarını biliyoruz. Biz ülkenin içinde bulunduğu tehlikeli ortamın bertarafı için böyle bir harekat yapılması gerektiğini biliyoruz. Bu arada tabi bunu da söylemek istiyorum, maalesef bu süreçte haklı olmamamıza rağmen dost bildiğimiz ülkeler ile bu konuda bize eleştiri yaptılar. Başta Arap ülkeleri olmak üzere Filistin dahil bir eleştiri getirdiler, Avrupa Birliği hakeza Macaristan hariç, o yüzden Macaristan ile kardeş ilişkimizin ne kadar doğru olduğunu da bir kez daha tesir etmiş olduk ve en büyük hayal kırıklığı da Amerika Birleşik Devletleri’nin tavırlarından. Ama her şeye rağmen, buna geçmişte de buna tenezzül etmişlerdi Johnson mektuplarında karşı bir tavır almıştık. Biz bu anlamda bu metin bu harekatı küçük göstermeye, haksız göstermeye çalışan insanlara da Çanakkale Belediyesi’nin orta bir tavrı olarak algılayabiliriz diye düşünüyorum” dedi ve ardından dört parti grubunun ortak açıklamasını okudu.
 
TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİMİZİN BAŞARILARIYLA HER ZAMAN GURUR DUYARIZ
Açıklamada şu ifadeler yer aldı: “9 Ekim tarihinde Türk Silahlı Kuvvetlerimiz ülkemizin güney sınırında oluşturulmaya çalışan terör yapılanmasını yok etmek, bölgenin güvenliğini sağlamak, barış ve huzur getirmek amacıyla Barış Pınarı Harekâtını başlatmıştır. Türk halkı vatan, millet, bayrak söz konusu olduğunda, ülkemiz iç ve dış güçlerce saldırıya uğradığında vatanına, bayrağına sadakatle olan bağlılığı daha artar. Türk milleti olarak birbirimize daha sıkı bağlarla bağlanırız. Türk Silahlı Kuvvetlerimizin başarılarıyla her zaman gurur duyarız. Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ sözleri barışa inanan Türk halkının her zaman yolunu aydınlatmıştır. Ancak bölgemizde yaşanan gelişmeler ülkemizin birlik ve bütünlüğünü, halkımızın ve sınırımızın güvenliğini sağlayabilmek adına sınırımızın hemen ötesinde yapılandırılmak istenen terör örgütlerini bölgeden temizlemek, oradaki askerlerimizi ve bölgede yaşayan insanların yaşamlarını korumak, bölgede barışı ve huzuru tesis etmek, sınır bölgesinde yaşamlarını sürdüren vatandaşlarımızın güvenliğini sağlamak amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilen tezkereye bu metinde imzası bulunan grup başkan vekillerinin mensup olduğu partiler tarafından evet denmiştir. Bizler, Suriye’de terörle ve teröristle mücadele eden askerlerimizin görevlerini başarıyla tamamlamaları sonrası burunları dahi kanamadan ülkemize dönmesini istiyoruz.”
 
AVRUPA BİRLİĞİ, ARAP BİRLİĞİ ÜLKELERİ İLE ABD’DEN TEPKİ GELMEMESİ ÜZÜNTÜ VERİCİDİR
Allah Mehmetçiğimizi korusun, ordumuzu başarılı kılsın. Vatanımızın güvenliği ve milletimizin huzuru için şehit olan askerlerimize, tüm güvenlik güçlerimize, hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, gazilerimize ve yaralı vatandaşlarımıza acil şifa diliyoruz. Güvenli bölgenin tesisi, bölgede barışın sağlanması, bölge halkının huzuru, bölgedeki Mehmetçiğimizin güvenliği operasyonun amacıdır.  Harekâtın en kısa sürede amacına ulaşarak kayıpsız bir şekilde askerlerimizin ülkemize dönmesini istiyoruz. Bugün Suriye’de terör örgütleriyle işgal edilmiş olan bölgenin sınırımızdaki uzunluğu 120 km’dir. Suriye topraklarının yaklaşık 1/4 nün PKK-YPG-PYD-DAEŞ ve benzeri terör gruplarınca işgal edilmiş olması ülkemizin güvenliğini ve toprak bütünlüğümü tehdit etmektedir.  Türkiye Cumhuriyeti Devleti işgalci terör örgütlerine karşı kendi sınırını savunma hakkı için oraya gitmiştir. Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak Uluslararası Hukuk anlamında meşru savunma hakkımızı kullanıyoruz. Bu harekât bir savaş değildir. Biz terörist gruplarla savaşmıyoruz, sınır ötemizde terörle, terör örgütlerini tasfiye harekâtı yapıyoruz. Savaş ancak devletlerarasında gerçekleşir. Sınır bölgemizde Suriye topraklarını işgal eden teröristler ülkemize saldırıyor, Ceylanpınar, Nusaybin ve Kızıltepe’de vatandaşlarımız, çocuklar hatta bebekler havan topu saldırılarıyla ölüyorlar. Ancak devletimizi, askerimizi acımasızca eleştiren ve yaptırım tehdidinde bulunan Avrupa Birliği, Arap Birliği ülkeleri ile ABD’den bu konuda en küçük tepki dahi gelmemesi düşündürücü ve üzüntü vericidir.
 
TÜM ÜLKELERDE ANLATMALI VE HAKLILIĞIMIZ KONUSUNDA ONLARI İKNA ETMELİYİZ
Türk Silahlı Kuvvetlerinin, askerimizin bölgedeki teröristlere karşı sınır güvenliğimizi sağlamak, terör yapılanmasını önlemek ve tampon bölge oluşturma amacıyla Suriye topraklarında olması; Uluslararası Hukuk kuralarına ve 20.10.1998 tarihinde Türkiye ve Suriye arasında akdedilen Adana Mutabakatına sonrasında 2010 yılında Terör ve Terör Örgütlerine Karşı Ortak İş birliği Anlaşması olarak tanımı değişen anlaşmaya uygunluk arz etmektedir. Tabi ki bölgedeki terör örgütlerine karşı operasyonlarımızı sivil halkı koruyarak, uluslararası hukuka uygun bir şekilde gerçekleştirmekteyiz. Bölgedeki gerçekleri ve harekât amacımızı doğru dış politikalar ile lobicilik faaliyetleriyle tüm ülkelerde anlatmalı ve haklılığımız konusunda onları ikna etmeliyiz.
 
BÖLGEDE UYGUN ŞARTLARIN OLUŞTURULMASI ÇOK BÜYÜK ÖNEM TAŞIMAKTADIR
Suriye ortak tarih ve kültür birlikteliğini, en uzun kara sınırını ve sınır aşan nehirleri, karşılıklı olarak soydaş ve akraba topluluklarını paylaştığımız komşumuzdur. Aynı zamanda taşımacılık ve ticaret bakımından Arap yarımadasına açılan kapımızdır. Türkiye ve Suriye halkları arasındaki tarihsel bağlara ve kardeşliğe verdiğimiz önemi, bölgemizin huzur ve refahına katkı yapma çabamızı ve her şeyden önemlisi Türkiye’nin dış politikasının barışçıl temeller üzerinde yükseldiğini tüm dünyaya aktarmalıyız. Türkiye’nin ve Türkiye’nin çevresinde bulunan dost devletlerinin barış içerisinde yaşayabilmesi için ülkelerin meşru hükümetleriyle diplomasinin devam etmesini, Suriye’nin toprak bütünlüğü korunarak, bölge halkının huzurlu ve güvenli bir şekilde yaşaması, ülkemizdeki yaklaşık 4 milyon Suriyeli sığınmacının geri dönmesi için gerekli diplomatik mücadelenin güçlü bir şekilde devamını bekliyoruz.  Suriyeli sığınmacıların ülkelerine dönmeleri için bölgede uygun şartların oluşturulması çok büyük önem taşımaktadır.
 
“MEHMETÇİK BİZİM GÖZ BEBEĞİMİZDİR”
Emperyalist güçlerin bulunduğumuz bölgenin ve Türkiye’nin dış politikasını, geleceğini belirlemesi kabul edilemez. Türkiye Cumhuriyeti kendi toprak bütünlüğü kadar komşularının da toprak bütünlüğüne saygı duyan, dışarıdan gelen tüm baskılara karşı bölgede barışı ve güvenliği sağlamayı amaç edinen bir devlet anlayışına sahiptir. Biz inanıyoruz ki bu harekât bölgemizde barış ve güvenliği sağlayacak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasına katkı sağlayacaktır. Bölgede kalıcı barışın sağlanmasını, bölgenin 2012 yılından önce olduğu gibi barış ve huzurun yanında ekonomik, sosyal ve kültürel ilişkilerin tekrar başladığı döneme kavuşmasını diliyoruz. Mehmetçik bizim göz bebeğimizdir. Allah Mehmetçiğimizi korusun.”
Gizem Tuğçe BAYHAN