Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Sönmez’in, Osmanlı arşivinde bulduğu rapor Troya antik kentinden Alman Heinrich Schliemann’ın 1870-73 yılları arasında kaçırdığı eserlerin sayısının 8 bin 833’ün çok üzerinde olduğu ortaya çıkardı. Schliemann 73 bin 139 parça eser kaçırmış.

Troya 2018 Yılı ile birlikte tüm dünyanın gözü Çanakkale ve Troya’ya çevrilirken, 2019’da da bölgenin ve turizmin gelişmesine yönelik çalışmalar hızla sürüyor. Troya Müzesi’nin açılmasıyla birlikte de Troya hazineleri daha çok gündeme gelmeye devam ediyor. Bakanlık nezdinde kaçırılan hazine ve eserlerin eve dönüşüne ilişkin bazı çalışmalar gerçekleştirilirken, Öğretim Üyesi Sönmez’in araştırması sonucunda ortaya çıkan bir gerçek ise Heinrich Schliemann’ın bilinenden çok daha fazla eseri kaçırdığını gözler önüne serdi.

İzzeddin Efendi’nin 3 Mayıs 1884 tarihli raporunu Osmanlı arşivlerinde ÇOMÜ Doç. Dr. Ali Sönmez, buldu. ÇOMÜ Öğretim Üyesinin araştırılmasına yer verilen Hürriyet Gazetesindeki habere göre; Schliemann’ın eserleri kaçırdığı ortaya çıktıktan sonra Çanakkale Gümrük Emaneti Müdürü İzzeddin Efendi soruşturma için görevlendirilmişti. İzzeddin Efendi, Kumkale Gümrük Müdürü Rüstem Ağa, gümrük memuru Emrullah Efendi, Çanakkale Gümrük Müdürü Halit Efendi, Kazı Komiseri Emin Efendi ve kazıda çalışan işçiler ile kaçırılmasına yardım edenlerin tamamını sorguladı ve ifadeleri alınanlar arasından özellikle gümrük muhafaza ekibi çalışanlarının tutuklanmalarını istedi. İzzeddin Efendi bu soruşturma sonucunda aldığı ifadelerden yola çıkarak kaçırılan eserlerle ilgili listeyi Maarif Nezareti’ne de (Milli Eğitim Bakanlığı) sundu. Schliemann’ı daha sonraki yıllarda yeniden kazı izni istemesi üzerine İzzeddin Efendi tarafından hazırlanan ikinci raporda bilinenin dışında, 73 bin 139 eserin kaçırıldığı belgelendi. Doç. Dr. Ali Sönmez, “Bu belge bize yepyeni bilgiler sunuyor. Soruşturmayı yapan İzzeddin Efendi raporunda bu eserlerin toplam bedelinin 15 milyon Osmanlı Lirası olduğuna dikkat çekiyor ve eserleri birebir tarif ederek soruşturmaya hakim olduğunu da gösteriyor. Sadece ‘şu kadar bilezik ya da küpe’ demiyor. O bileziğin şeklini, şemalini ayrıntılarıyla anlatıyor. ‘Mezkur bileziklerin bazıları çekiç ile işlenmiş, bazıları dahi tel ile imal olunmuştur. Ve bazıları dahi düz olarak altın işlemeli’ gibi tarif ediyor. Bu eserlerin önemli bir kısmı bugün müzelerde yok. Ya eritildi ya da farklı konseptlerde koleksiyonlarda yer alıyor” dedi.

Haber Merkezi